*** 

Ezilmekten çekinme... Gerilemekten sakın! İradenle olmalı bütün uzaklar yakın, Dolu dizgin yaparken ülküne doğru akın, Ateşe atılmalı, denize dalmalısın. Ölümlerden sakınma, meyus olmaktan utan! Bir kere düşün nedir seni dünyada tutan? Mefkuresinden başka her varlığı unutan, Kahramanlar gibi sen ebedi kalmalısın...

*** 

Hüseyin Koçal, İstanbul Yenibosna’da 1994 yılında askeri inzibat olarak vatani görevini yaptığı sırada yaşamını yitirir. Arkasında gözü yaşlı bir eş, kucağında bir oğlan,  daha doğmamış kızını bırakmıştır. Önce şehit sayılmaz Hüseyin Koçal. 

*** 

21 yaşındayken eşi Hüseyin Koçal’ın vatani görevi inzibat olarak yaparken, Albayrağa sarılı tabutu gelir. Şehit sayılmaz ancak o eşinin kendini vurduğuna inanmaz, şehidinin hakkını aramak için parmağındaki yüzüğüne kadar satar, çapaya gider, dava açar ve adalet arar. 8 yıl süren hukuk mücadelesi sonunda adalet tecelli eder, gerçek ortaya çıkar, eşinin “şehitlik” hakkını kazanır. “Hüseyin Koçal şehit” sayılmıştır. O artık bir şehit eşidir, çocukları da şehit çocuğu.

*** 

Şehit eşi Fatma Koçal: “Benim eşim bir kere öldü. Ben 25 senedir kaç kere öldüm, onu ben bilirim, yaşayan benim”

*** 

Fatma Koçal. 21 yaşındayken eşi Hüseyin Koçal’ın vatani görevi inzibat olarak yaparken, ‘kendi kendini vurdu’ denilerek Albayrağa sarılı tabutu gelir. Ancak o eşinin kendini vurduğuna inanmaz, şehidinin hakkını aramak için parmağındaki yüzüğüne kadar satar, çapaya gider kazandığı parayla dava açar ve adalet arar. 8 yıl süren hukuk mücadelesi sonunda adalet tecelli eder, gerçek ortaya çıkar, eşinin “şehitlik” hakkını kazanır. “Hüseyin Koçal şehit” sayılmıştır. O artık bir şehit eşidir, çocukları da şehit çocuğu.

Hayatın gerçeğidir. Vatanını, bayrağını beklemek için gencecik yaşında, arkasında genç bir eş ve kucağında çocuğunu bırakarak askere gitmiştir Hüseyin Koçal. Bu okuyacaklarınız bir roman, hikaye, dizi ya da film senaryosundan ibaret değil. Hayatın gerçeği, yaşanmışlığın ta kendisidir. Eşi, vatan için, bayrak için görevini yaptığı sırada yaşamını yitirmiştir ancak şehit sayılmamıştır. Eşinin hakkını arayan Anadolu kadınının mücadelesidir bu aslında. Acısını bir tarafa koymuş, eşinin hakkı ve çocukları için yaşamıştır, şehit eşi Fatma Koçal. Tam bir ‘Anadolu Kadını’ Fatma Koçal. Dimdik ayakta durmuş, çocuklarına hem ana hem baba olmuştur, yaşamın bütün zorluklarına rağmen onları büyütmüş, okutmuştur. 

7 Şubat 1994 tarihinde İstanbul Yenibosna’da askeri inzibat olarak vatani görevini yaparken yaşamını yitiren Hüseyin Koçal’ın eşi, 8 yıllık sürecek bir hukuk mücadelesini başlatır ve sonunda da kazanır. “Hüseyin Koçal şehit” sayılmıştır. O artık bir şehit eşidir. 

Şehit eşi Fatma Koçal, “İstanbul Yenibosna’da inzibat olarak askerliğini yapıyordu. Yemekhane uzakmış, yemek götürüp getirirken, arkasındaki araçtan vurmuşlar eşimi. Tabi bunların hepsini sonradan öğreniyoruz” diye konuştu. 

“EŞİN VURULDU” DEDİLER

Eşinin şehit haberini ilk aldığı anı ise Fatma Hanım, “Eskiden adet vardı, baba oğullar bir evde otururdu. Biz de Kaynanamgille beraber otururduk. Sonra ayırdılar bizi, bir eve çıkardılar. İlk önce onlara haber gitmiş, sonra annem geldi götürdü bizi. ‘Eşin vuruldu’ dediler. İlk orada haberini aldım” diyerek sanki o anları tekrar yaşıyormuşçasına aktardı. 

Şehit eşi Fatma Koçal, daha sonra yaşanan süreci ise şöyle anlattı:

“Eşim izne geldiğinde dedi ki; ‘Fatma beni arkamdan vuracaklar. Atışa gittik, orada birinciliği kazandım’. Görev yaptığı yerde üstleri varmış, ‘Biri çok iyi, babam gibi, cebime harçlığımı bile koyar. Öbürü benimle zıt gider, beni arkamdan vuracak’ derdi sürekli. Böyle korkusu vardı eşimin. Nasıl oldu bilmem ama elbiselerini bile yakmışlar. Cenazesinden bir yıl sonra başvurumu yaptım, bildirdim. Heyet raporuyla beraber geldiler, eşimin kabrini açtılar. ‘Kendi kendini vurmuş’ diyorlardı ya öyle olmadığını kaburgalarının şeklinden bildiler. Ondan sonra öldürüldüğü anlaşıldı. Aylığım da daha sonra bağlandı.”

“ALLAH’INDA BİR ADALETİ VAR”

Kadın başına yaşadıklarının ve yaptıklarının çok zor olduğunu ifade eden şehit eşi Fatma Koçal, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Beni İstanbul’dan aradılar ‘eşi olarak şikayetçi misin?’ diye sordular. Ben şikayetçi oldum, avukat tuttum. Aradan 8 yıl geçtikten sonra davamı kazandım. Eşimin ölümüne sebep olan faillerini buldular, yakalandılar. Olaya dahil olan erin biri şahitlik yapmış, doğru söylemiş, diğerlerinin hepsi yalan söylemiş. Az bir para cezasıyla cezalandırılmışlar. Allah’ın da bir adaleti var” dedi. 

Eşinin hakkını aramak için dava açmak ve mektup parasını karşılamak için parmağındaki yüzüğüne varıncaya kadar satmış Fatma Hanım, daha sonraki süreçte ise bunun için çapaya gitmiş, dava giderlerini karşılamış. 

Şehit eşi Fatma Koçal, “Eşim vefat ettiğinde kucağımda 10 aylık oğlum vardı. Kızıma da 2 aylık hamile olduğumu, eşimin hayatını kaybetmesi sonrası öğrendim. Benim eşim bir kere öldü. Ben 25 senedir kaç kere öldüm, onu ben bilirim, yaşayan benim. Allah’ıma çok şükür, iki çocuğumu da kuru ağacın dibinden misali iki fidan yetiştirdim. Çocuklarımı analı babalıdan daha güzel yetiştirdim. Gücümün yettiği kadar, yanlışımla doğrumla, cahilim ancak çocuklarımı güzel yetiştirdim. Oğlum, hukuk fakültesini bitirdi, kızım ise Üniversitede Fizik Tedavi Bölümü’nü okuyor.”

Fatma Hanım, okuma yazmayı eşinin şehit olması sonrası öğrenmiş, şu anda çok kitap okuyan biri. 

*** 

Yenigün Gazetesi olarak bu cennet vatanımız için şehadet şerbetini içmiş, aziz şehidimiz Hüseyin Koçal’ı rahmet ve minnetle andık, eşi Fatma Koçal’a plaket takdiminde bulunduk. 

Milletin huzur ve güvenliğini sağlamak, ülkemizin bölünmez bütünlüğünü koruma uğruna her türlü fedakarlığı gösteren şehidimiz Hüseyin Koçal’a bir kez daha Allah’tan rahmet diliyoruz, mekanı cennet, ruhu şad olsun, ailesine sabırlar ihsan eylesin. 

*** 

Editör: TE Bilişim