15 ay gibi kısa bir süre önce kurulmasına ve pandemi sürecinin de içine doğmasına rağmen Türkiye genelinde yapılanmasını hızlı bir şekilde sürdüren Mil-Sen’e bağlı Mil-Diyanet Sen, hem üyelerinin hem de toplumun çıkarlarını korumak için çaba harcıyor. Mil-Diyanet Sen Genel Başkanı Celalettin Gül, sendika olarak yürüttükleri faaliyetleri, kendilerini diğerlerinden ayıran noktaları, adil düzen, ahlaki dejenerasyonun önlenmesi gibi konularda yaptıkları çalışmaları anlattı.

‘MANEVİ, İLKELİ VE LİYAKATLİ BİR DURUŞUN TEMSİLCİSİYİZ’

“Biz bu sendikayı bir sabah uyanıp da gördüğümüz rüya üzerine kurmadık” diyen Mil-Diyanet Sen Genel Başkanı Celalettin Gül, “Yaptığımız istişareler üzerine mevcut sendikaların kendi alanlarında hizmet ve faaliyetleri varsa da yetersiz bulduğumuz için bu sendikayı kurduk.

Sendikalar kendilerine kamuoyuna özlük hakları gibi konuları öne çıkararak tanıtıyorlar. Evet bu da önemli ama biz farklı olarak manevi, ilkeli ve liyakatli bir duruş ortaya koyacağımızı belirttik. Biz işin manevi kısmını çok önemsiyoruz. Dolayısıyla çıktığımız günden bu yana İstanbul Sözleşmesi başta olmak üzere, eşcinsellik, ahlaksız diziler, filmler ve televizyon programları başta olmak üzere toplumu yaralayan konuların üzerine derinlemesine gittik. Bu konuda ciddi manada başarılı olduk. Bir kamuoyu oluşturmayı ve toplumun genel bakış açısını ortaya koymayı başardık” dedi.

‘DİYANET RTÜK’TE TEMSİL EDİLMELİ, AHLAKSIZLIK ÖNLENMELİ’

Toplumun ahlakını bozan dizi, film ve programların başıboş bir şekilde yayınlanmasının önüne geçmek için sürece RTÜK’ün denetim mekanizmasının içine Diyanet’in de dahil edilmesi gerektiğini savunan Celalettin Gül, “Biz bu alanda RTÜK projesi ürettik ve ilgililere ilettik. Diyanet’in RTÜK’te bulunması gerektiğini söyledik. Ahlak denetim kurulu kurulmasını ve bunun başına da diyanetten birinin getirilmesi gerektiğini söyledik. Buradaki tek amacımız, televizyon yayınları yoluyla ahlaki dejenerasyonun önüne geçebilecek önlemleri almaktı. Günümüzde bakıyoruz, televizyon kanallarında ahlaksızlık diz boyu. Buna esaslı bir şekilde karşı çıkan STK neredeyse hiç yok. Ses çıkaranların da sesinin cılız olması nedeniyle yeterli gelmemesi üzerine bu konuda harekete geçtik” diye konuştu.

‘SENDİKACILIĞI FORMATLIYOR, RESETLİYORUZ’

Ben merkezli bir sendikacılık değil, toplum merkezli bir sendikacılık anlayışını temel alan bir yaklaşım ortaya koymaya çalıştıklarını söyleyen Gül, “Biz sendikacılığı formatlıyor, resetliyoruz. Gelinen noktada sendikacılığın sivil toplumdan ve toplumun görüşlerinden yana tavır almaktan ziyade sadece özlük hakları üzerine kendilerini programlayan bir yapıya büründüğünü gördüğümüz için bu oluşumu ortaya çıkardık. Kamu alanındaki birçok problemin dile getirilmesi noktasında korkak bir bakış açısı sergileniyor” dedi.

‘LGBT DERNEKLERİNE VE AHLAKSIZLARA SAVAŞ AÇTIK’

Mil-Diyanet Sen olarak Türkiye genelinde faaliyet gösteren 12 tane büyük LGBT derneği ve oluşumu tespit ettiklerini kaydeden Mil-Diyanet Sen Genel Başkanı Celalettin Gül, “Tüm bunların kapatılması için İçişleri Bakanlığı’na bir dilekçe vereceğiz, bunun hazırlığını yaptık. Bunun için mahkeme açamıyoruz, ancak kapatılma dilekçesi verebiliyoruz. Biz biliyoruz ki bu dilekçemizden çok da olumlu bir sonuç alamayacağız. Çünkü bahsi geçen dernekler, İstanbul Sözleşmesi’ni kendilerine dayanak olarak gösterip onun arkasına sığınabiliyorlar. Hakimlerimiz ve savcılarımız da İstanbul Sözleşmesi ortadan kalkmadan bu derneklerin faaliyetlerini engelleyemiyorlar. Dolayısıyla ikinci olarak da İstanbul Sözleşmesi’nin iptaline yönelik Danıştay’a başvurmak olacaktı. Fakat avukatlarımız bunun da sonuç getirmeyeceğini, İstanbul Sözleşmesi’nin uluslararası bir anlaşma olması nedeniyle dava açılamayacağını söylediler. O kadar elimiz kolumuz bağlı bir haldeyiz ki sadece bunları bulduğumuz platformlarda uyarmaya ve halkımızı da yöneticilerimizi de uyandırmaya çalışıyoruz. Biz hükümetimizin yaptığı doğruların her zaman arkasındayız ama yanlış yapılmış bir şey varsa onu da eleştirmekten asla geri durmayız” ifadelerini kullandı

‘CUMHURBAŞKANIMIZIN ARADIĞI ÖMERLER BİZİZ’

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zaman zaman söylemlerinde kendisinin gözü kapalı bir şekilde alkışlanılmasını değil, doğrusunun arkasında durulduğu gibi yanlışının da önünde durulmasını istediğini dile getiren Celalettin Gül, “Bana Ömerleri bulun diyor Cumhurbaşkanımız. Ömer dediği şeyden kasıt, hata yaptığı zaman kendisini uyarabilecek bir yapıya sahip olmak. Yani yaptığı doğruların arkasında durup alkışlarken, yanlışlarını ve hatalarını da görüp onları da açık yüreklilikle söyleyebilmektir Cumhurbaşkanımızın kastettiği şey. Cumhurbaşkanımız da STK’ların kendisini uyarmamasından rahatsız. Bu anlamda da Cumhurbaşkanımızın aradığı Ömerlerin bizler olduğunu düşünüyoruz” diye konuştu.

‘DİN GÖREVLİLERİMİZ HAKSIZ YERE ELEŞTİRİLİYOR’

Bir taraftan toplumun yaralarını sarmaya çalıştıklarını diğer yandan da din görevlilerine yönelik adaletsizliğin, haksızlığın önlenmesi için kamuoyu oluşturmaya gayret ettiklerini ifade eden Celalettin Gül, “Sendikamız 15 ay önce kuruldu. Tam da pandemi sürecine denk geldi. Faaliyetlerimiz kısıtlı olsa da Türkiye genelinde yapılanma çalışmamızı yaptık. Yerinde, gidip görerek ve birebir iletişim kurarak kendimizi tanıttık, derdimizi anlattık. Sahada yaptığımız çalışmalarda muhataplarımızın görüş ve önerilerini de alarak rapor haline getirip Diyanet İşleri Başkanlığı’na sunduk.

Tabi bir yandan özgür bir STK olarak faaliyet gösterirken, diğer yandan kendi iç problemlerimizi de gündeme taşımaya çalışıyoruz. En büyük problemimiz Diyanet İşleri Başkanlığı’na karşı bir saldırı ve itibarsızlaştırma çalışması var. Bu sistematik bir şekilde birileri tarafından sürekli işleniyor. En son yapılan yağmur duasını bile bir karalama kampanyasına dönüştürmeye çalıştılar. Bizim görevimiz Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kurumsal kimliğine ve din görevlilerimize sahip çıkmak.

Pandemi sürecinin kahramanları sağlıkçılardır, doğrudur. Ama hemen arkasına din görevlilerimizi yazmak mümkündür. Din görevlilerimiz asli görevlerini yerine getirirken, iki namaz arasında da filyasyon ekiplerine eşlik ediyor, mahalle mahalle, köy köy geziyor ve üstün bir gayret ortaya koyuyor. Milletimizin hizmetindeyiz her anlamda. 5 dakika çay içecek vakitleri olmayan din görevlilerimiz kara propagandanın malzemesi haline getiriliyor. Bununla da mücadelede rol oynuyoruz.

Diğer yandan özlük haklarımız ve benzeri konularda da kendi iç problemlerimiz var. Bunları da kendi içimizde Diyanet İşleri Başkanlığımızla çözmek için gayret gösteriyoruz.

Sendikacılıkta hedef yetkiyi devralmak olarak ifade edilir. Diyanet İşleri hizmet kolunda yetkiyi alabilmek için yola çıktık. Hayat pahalılığının nerelere geldiğini görüyoruz. Diğer yandan memurların aldığı maaşlara yapılan zamlar da ortada. Biz bu noktada çok ciddi bir mücadele içerisindeyiz.

Söylemlerimiz hedef kitlemizde büyük karşılık buldu. Diyanet hizmet kolunda en hızlı büyüyen sendikayız. Bu da şunu gösteriyor, sadece konuşmak yetmiyormuş. Biz konuşuyoruz ve konuştuklarımızı eyleme dönüştürüyoruz. Bunun yanında toplumsal vakalara da tarafsız kalmıyor, safımızı belli ediyoruz.

Minber dokunulmazlığını da gündemimize taşıdık. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hazırladığı ve Ali Erbaş hocamızın okuduğu iki hutbe mahkemelik oldu. Biz, hutbenin mahkemeye konu edilmesinin yanlış olduğunu düşünüyor ve savunuyoruz. Bunu Türkiye’nin gündemine taşıdık. Meclis’e de ulaştırdık. İnşallah bu anlamda da olumlu bir netice alacağımızı umuyorum.

Bütün kamu görevlilerine sesleniyorum, sizlerle ilgilenmeyen, güç zehirlenmesi hastalığına yakalanan, hiçbir şekilde üyeleri ve topluma karşı duyarsız sendikalara alternatif olarak Mil Diyanet Sen var. Yaptığımız çalışmalar daha olayın fragman boyutu. Üye sayımız arttıkça daha neler yapacağımızı ve asıl filmin o zaman oynayacağını da söylemiş olayım” diyerek sözlerini tamamladı.

RASİM ATALAY

Editör: TE Bilişim