Hz. Mevlâna'nın 744. Vuslat Yıldönümü Uluslararası Anma Törenleri dolu dolu etkinliklerle devam ediyor.  Çok sayıda yerli ve yabancı turistin  Konya’ya geldiği  şu günlerde Mevlana Kültür Merkezi’nde her yıl olduğu gibi çeşitli sanat dallarının tanıtıldığı stantlar açıldı. Geleneksel el sanatlarının sergilendiği stantlara yerli ve yabancı turistler yoğun ilgi gösteriyor.

AFYON MEVLEVİHANESİ TURİSTLERLE BULUŞUYOR

Hz. Mevlâna'nın 744. Vuslat Yıldönümü Uluslararası Anma Törenleri kapsamında Mevlana Kültür Merkezi'nde stant açan Afyon Mevlevihanesi yoğun ilgi ile karşılanıyor. Stant görevlisi Hulusi Güngör, Mevleviliğin ikinci merkezinin Afyon olarak bilindiğini belirterek, “Mevlevihaneler içerisinde ilk açılarının başında, Konya’dan sonra Karahisar-ı Sahip Sultan Divan Mevlevihanesi gelmektedir. Mevleviliğin, Karahisar-ı Sahib’de yaygınlaşmasının Hz. Mevlana ve torunu ulu Arif Çelebi’nin buraya yaptıkları ziyaretler sonucunda olduğunu söyleyebiliriz. 2007 yılından ‘Vakıflar Genel Müdürlüğü’ tarafından restorasyona alınan Mevlevihanenin Derviş hücreleri/odaları bölümü, Afyonkarahisar Belediyesi’nin tahsis etmesi sonucu Sultan Divani Mevlevihane Müzesi olarak, 30 Aralık 2008’de Afyonkarahisar Belediyesi bünyesinde  hizmete sunulmuştur" dedi. 

TESPİH SANATI TESPİH MERAKLILARIN İLGİSİNİ ÇEKİYOR

Tespih Sanatçısı Fethi Barut da açmış olduğu stantta birbirinden güzel tesbihleri tanıtıyor ve tesbih sanatı hakkında bilgi veriyor. Barut, “Kültür Bakanlığına bağlı tesbih sanatçısı olarak mesleğimi icra ediyorum. Tesbih, Arapça 'sebh' kökünden gelmektedir. Tesbihin çoğulu tesbihat olan ve anlamı Allah'ı tanzim etmek olan tespihin İngilizce karşılığı olan 'worry beads' yüzyıllardır duaları ve yakarışı saymak için kullanılmış ve farklı objelerden yapılmış bir araç olarak tariflendirilmiştir. Tespih, bütün dinlerde sayıları farklılaşarak da olsa kullanılmış Müslümanlara ise İran yoluyla Arap Yarımadası ve Müslüman dünyasıyla buluşmuştur. Osmanlı ile buluşmasıyla sanatsal açıdan gelişimini günümüze kadar taşıyan tespihe, Osmanlı kayıtlarına göre 16'ncı asır sonlarına doğru rastlanmaktadır. Tespih sanatına ve tespihimize yerli ve yabancı  turistlerin ilgisinden memnunuz” ifadelerini kullandı. 

GELENEKSEL TÜRK SANATLARI BÖLÜMÜ ÖĞRENCİLERİN ÜRÜNLERİ İLGİ ODAĞI

Konya Ticaret Odası (KTO) Karatay Üniversitesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Hüseyin Öksüz önderliğinde Hüsn-i Hat Bölümü öğrencileri açılan stantta yaptıkları ürünleri sergilemenin yanında bölüm hakkında merak edilen soruları cevaplıyor. “Öğrencilerimiz tarafından yapılan Hüsn-i Hat çalışmalarını sergiliyoruz. Misafirlerimize bölüm ve üniversite hakkında merak edilen sorularını cevaplıyoruz" diyen Öksüz, şunları kaydetti: "Üniversitemizde bulunan Geleneksel Türk El Sanatları olan Hat, Tezhip, Minyatür, Ebru sanatını tanıtıyoruz. Türkler, Müslüman olduktan ve Arap alfabesini benimsedikten sonra kitabelerini 1000 yıldır kitabelerini ve yazılarını bu yazı ile yazmış ve her seviyeden insan hat sanatı ile ilgili çalışmış.” 

TELKARI SANATI USTA ELLERDE  YAŞATILIYOR

Telkari, Mardin yöresine ait bir gümüş işleme sanatıdır. Telkari ince gümüş tellerin birleştirilmesiyle yapıldığını ifade eden Telkari ustası Ömer Ayseli, “Bu işlem türü çok eski olup, milattan önce 3000'lere dayanmaktadır. Ortadoğu'da ortaya çıkmıştır. Dönem dönem geniş uygulama alanları bulmuştur. Orta çağda Barok dönemde 800'lerin sonu 900'lerin başı arasına Sicilya ve Venedik'te kullanılmıştır. Bir altın veya gümüş tel ya da levhadan, özel bir alet ile, elde edilmiş tane veya kürelerden ibaret olan telkari'deki aynı optik etki aynı kalınlıktaki 2 ya da daha fazla telin örülmesi ile elde edilebilir. Bu kürelerin sırasıyla kaynak ile örülmesine granülleşme denmektedir ve Etrüskler tarafından en üst seviyeye getirilmiştir. Telkari, tamamen elde yapılan bir işlemdir. Bu amaçla teller kendilerinin etrafında oval, yuvarlak vb. şekiller oluşturularak sarılırlar. Telkari 7 aşamadan meydana geliyor; 1 eritme, 2  Tel Çekme, 3 Model Hazırlama, 4 Tavlama, 5 Tahta Kalıp Hazırlama, 6 kesim, 7 şekil verme, 8 Ayrıntıların yapımı,9 birleştirme ve kaynak  10 ağartma ve cila 11 ise el kalemi ve teşhir. Sanatımıza turistler yoğun ilgi gösteriyor. Gösterilen ilgiden oldukça memnunuz” dedi.

TAHTA KAŞIĞA YOĞUN İLGİ

Anadolu’da genellikle şimşir ve gürgen ağacından yapılan, doğal ve sağlıklı olması nedeniyle yüzlerce yıl tercih edilen tahta kaşıklara ilgi hâlâ var. Kaşıkçı Mustafa Sami Onay, Kaşıkçılar olarak bilinen ailesinin 6 kuşaktır bu mesleği yaptığını belirtti. Onay, "Kültür Bakanlığı sanatçısı olarak kaşıkçılık mesleğini icra ediyorum. Tahta kaşığı mikrop tutmaması ve tamamen elden yapılması, lezzeti farklı olur. Tahta kaşık ile sıcak bir yemeği yenmesi daha kolay olur.  Tahta kaşığa olan ilgi günümüzde giderek artıyor. Kaşık ustası olarak bu geleneğin devam edilmesi için elimden gelen her çalışmayı yapıyorum” ifadelerini kullandı.

ÇİNİ’NİN GEÇMİŞİ BİN YILLIK GELENEĞE DAYANIYOR

25 yıldır Çini sanatı ile uğraşan çini sanatçısı Gülsüm Aydoğdu da, “Çini, toprağın pişirilmeden önce şekil verilip kap-kacak, tabak, vazo, sürahi vb. eşyalar üretilmesine dayalı bir el sanatıdır. Aynı zamanda fayans, porselen tabak, seramik gibi eşyaların süslenmesinde kullanılan bir yüzü sırlı, renkli dekor ve motiflerle işlenmiş kaplama malzemesine, bu malzemeyle işlenmiş eşyalara çini, bu süsleme işine de çinicilik denir. Türk çini sanatının tarihi ilk Müslüman Türk devletlerinden Karahanlılara kadar dayanmaktadır. Bu da çini sanatının bin yılı aşkın bir geçmişe sahip olduğunu göstermektedir. Büyük Selçuklular ve Anadolu Selçukluları çiniyi mimari süslemelerde sıkça kullanmış, Anadolu Selçuklu Devleti'nin dağılmasından sonra, çini sanatında Osmanlı Devleti'nin kuruluşuyla yeni bir dönem başlamıştır. Çini sanatı yapımı zor olan bir sanat. Bir çini haftalarca yapımı sürüyor. Çini’ye yoğun ilgi var. Çiniye olan ilgi biz sanatçıları mutlu ediyor" diye konuştu. 

MUHAMMED ESAD ÇAĞLA

Editör: TE Bilişim