*** 

Şehit babası Mustafa Koçlar: “Benim 11 evladım var, hepsinin yeri ayrı, bu taraf dokunaklı oldu. Şehit düştü, şehidin manasını bildiğimiz için bağrımıza taş bastık. Vatan için, bayrak için, ezan için... Allah’ın en sevdiği kullarından birisiymiş, yanına aldı. Vatan sağolsun”

*** 

Şehit annesi Ayten Koçlar: “Vatan sağolsun’ diyoruz. Bu memleketi kalkıp da teslim edecek değiliz. O şehit olmasa, bu şehit olmasa, vatan toprağımızı nasıl koruyacağız, kazanacağız. Çanakkale’deki gibi koruyacağız. ‘Yok ben çocuğumu göndermeyeyim, o dağa gitmesin, bu dağa gitmesin’ derse. Vatanı kime teslim edeceğiz biz. Ama senin benim çocuğum, Mehmetçiğim koruyacak ki; bu vatan da sağolacak. O yüzden biz gururluyuz. Yani oğlum şehit oldu. Çok üzüntüsü var. Acı çok, acıyan çok ancak gururu da çok…”

*** 

İşte biz, vatan için, bayrak için her dönem canını seve seve feda etmiş, tarihi nice kahramanlıklarla dolu bir neslin çocuklarıyız. Mehmetçik torunu kahraman yiğit evlatlarından birinin adı: Şehit Jandarma Komando Onbaşı Mehmet Koçlar. 

Jandarma Komando Onbaşı Mehmet Koçlar, 2 Aralık 1998 tarihinde Adıyaman Han Deresi’nde teröristlerle girilen çatışmada şehit düştü. 

Şehidimiz, 1 Ocak 1978 günü Konya’nın küçük sevimli bir köyünde ailenin dördüncü çocuğu olarak dünyaya gelir. 11 kardeşli kalabalık bir ailede rengarenk geçmiştir çocukluğu. 

İlkokulu köyünde okuduktan sonra eğitimini bırakır Mehmet Koçlar. Babası çalışmak için yurtdışına gidince, aile Konya’ya taşınır. 

Anne Ayten Koçlar, evin hem annesi hem babası olarak yükü ağırlaşmış, o kadar çocukla başa çıkmak zorlaştırmıştır hayatını. Annesine hiç kıyamayan şehidimiz, en çok yardım eden evlattır. Ailenin maddi olarak zorlanması ise daha çocuk denecek yaşta iş hayatına atılmasına neden olur. Meslek öğrenmek amacıyla Konya merkezde mobilya imalatı yapan bir işyerinde çalışmaya başlar. İlk zamanlar yaşının küçük olması dolayısıyla ciddi anlamda zorlanır. Annesinin defalarca “Oğlum, okumalısın” sözünü dinlemediği için mecburen meslek edinmesi gerekir. Arkadaşları arasında ve çevresinde sevilen biridir şehidimiz. Zira herkesin yardımına koşar, elinden geldiğince hiçbir kalbi kırmamaya özen gösterir. Askere gidene kadar da aynı işyerinde ustasıyla birlikte çalışmaya devam eder. 

Yaşı 18 olduğunda artık işi iyice öğrenmiş, daha iyi bir ücretle çalışmaya başlamıştır. Aldığı haftalığının bir kısmını mutlaka annesi için harcar ya da evin alışveriş ihtiyacını giderir.  20 yaşına girdiğinde hayatına dair tüm engelleri askerlikle birlikte ortadan kalkmış olacaktı. 

Hayallerinde önce askerlik, daha sonra kendine mobilya yapabileceği bir atölye ve gönlünü kaptırdığı, sevdiği kızla yuva kurmak vardır. 

Askere alınacağı tarih ve yer belli olduğu gün arkadaşlarıyla akşam “askerlik çetneviri”nde biraya geleceklerdir. 

Konya’da vatani görevlerini ifa etmeye hazırlanan kınalı kuzular asker adayları için nesilden nesle aktarılan bir gelenek vardır. “Asker çetneviri”nde gençler kendi aralarında eğlenir. 

“ŞEHİT OLACAĞINI HİSSETMİŞ”

Gecenin sonunda Mehmet Koçlar, arkadaşına dönerek; “Güldük, eğlendik ama içimde bir şey var. Sana söylemem gerek” diyerek konuya girer. “Ben gidersem, dönemeyecekmişim gibi hissediyorum. Sanırım ben şehit olacağım kardeşim” der. Arkadaşının biraz şaşkın, biraz da ne olur bu çocuğa der gibi bir bakışla, “Oğlum, dalga mı geçiyorsun? Böyle konuşma hem nereden biliyorsun, belki ben şehit olurum” diyerek gülümser. Şehidimizde gülümseyerek, “Hissediyorum kardeşim, hissediyorum” der. Arkadaşı, “Mehmet cebimde on lira var. Bu parayı ortadan keselim. Şayet birimiz gerçekten şehit olursa gelince diğeri o parayı alıp birleştirsin ve anı olarak saklasın” der. İki arkadaş “tamam” diyerek parayı ortadan kesip, katlayıp ceplerine koyarlar. 

Mehmet Koçlar’ın acemi birliği İzmir-Foça’ya çıkmıştır. Gitmeden önce vedalaşırken bütün ziyaret ettiği eş, dost, yakınlarına ve arkadaşlarına şehit olacağını duyurmuş. 

Üç aylık eğitimin ardından yemin törenine annesinin gelemeyeceğini düşünürken, şehidimizin annesi ağabeyiyle birlikte sürpriz yapmıştır. Tören bitiminde hep beraber dağıtım izni için Konya’ya gelirler. Bir haftalık dağıtım izninde, ailesiyle güzel günler geçirir, sevdiğiyle konuşup eğer nasip olursa askerden gelebilirse evleneceklerini söyler ve tüm yakınlarıyla son kez vedalaşır. 

“Vatan borcu beklemez” diyerek Konya’dan Adıyaman’ın Gölbaşı İlçesi’ne kaderine doğru akıp gider. Usta birliğine teslim olduktan sonra geriye sayım başlamış, ömrünün son demlerine doğru yol almaktadır. Gölbaşı’nda Jandarma Komando Onbaşı olarak vatani hizmetini yaparken, ailesini fırsat buldukça telefonla arayabiliyordu. Terörün ciddi anlamda arttığı dönemlerde sık sık operasyonlara giderler, çevre illere de destek olarak göreve katılırlar. 

Dört ay böyle ateş altında, tehlike çemberinde askerliğini sürdürür, komutanlarının da gözdesi olur. 

Birkaç gündür rahatsızlanmış, boğaz enfeksiyonu olduğundan istirahat izni verilir. 

Annesiyle şehit olmadan bir gün önce telefonla görüşür, hasta olduğunu, iğne vurulduğunu, dinlendiğini ve operasyonlara katılmadığını söyler. 

2 Aralık 1998 tarihinde kendini biraz daha iyi hisseder, tam iyileşmese de biraz halsizliğine rağmen ayağa kalkabiliyordur. Akşam saatlerinde operasyon için, iki timin göreve çıkacağını duyar. Kendisinin de içinde bulunduğu timin göreve çıkacak timlerden biri olduğunu öğrenir. Kendisi istirahatte olduğu için gidecek timde adı yoktur. Komutanıyla görüşüp, iyi olduğunu, operasyona katılabileceğini söyler. Komutanı, önce “hayır” dese de çok ısrar etmesine dayanamaz ve sevdiği için “tamam” der.  Gece saat 24.00 gibi yola çıkılır. 

Jandarma Komando Onbaşı Mehmet Koçlar, 2 Aralık 1998 tarihinde Adıyaman Han Deresi’nde teröristlerle girilen çatışmada şehit düştü. 

“O BENİM AYAĞIMA GELDİ”

Oğlu şehit olduğunda baba Mustafa Koçlar, yurtdışında ailesinin rızkı peşindedir. Şehit olduğu haberini babaya söyleyemezler, yine yurtdışındaki büyük oğlunu ararlar, “Nenen çok ağır hasta, babana da söyle acil Konya’ya gelmelisiniz” derler. 

Şehit babası Mustafa Koçlar, o anları şöyle anlattı:

“Yurtdışında olduğum için oğlumun askere gittiğini görmedim. 7 aylık askerdi. İşyerinden izne ayrıldım. Çocuğum şehit düşmeden 3 gün önce izne ayrıldım, o hafta sonu yani Pazar günü oğlumu görmeye yanına gidecektim Adıyaman’a… Hasret giderecektik.  Nasip olmadı göremedim, ben onun yanına gidemedim, o benim ayağıma geldi. Geldiğimde evin önünde kıyamet kopmuş sanki. Cuma günü defnettik. 

“BAĞRIMIZA TAŞ BASTIK”

Şehit babası Mustafa Koçlar, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Benim 11 evladım var, hepsinin yeri ayrı, bu taraf dokunaklı oldu. Şehit düştü, şehidin manasını bildiğimiz için bağrımıza taş bastık. Vatan için, bayrak için, ezan için... Allah’ın en sevdiği kullarından birisiymiş. Cenab-ı Allah sevdiği kulunu alırmış. Nasıl ki; insanoğlu bir bahçeye girer ,çok güzel bir gül oldu mu onu koparır.  Rabbim’de öyle kopardı aldı. Allah seviyormuş kulunu, yanına aldı. Vatan sağolsun”

“BİR ANNENİN OĞLUNUN SESİNİ SON DUYUŞU”

Şehit annesi Ayten Koçlar ise, oğlu şehit olmadan önce telefonla son sesini duyması ve ondan sonra yaşadıklarını şu ifadelerle aktardı:

“Çocuğum şehit olmadan bir gün önce telefonla görüştük, rahatsızdı izne ayrıldı biliyorum. ‘Anne rahatsızım, iğne yaptırıyorum. Boğaz enfeksiyonu var’ dedi. Ertesi gün ‘tekrar arayayım, bir sorayım nasıl oldu?’ diye telefonla aradım, çıkmadı. Tekrar bir daha aradım, askerler çabaya düştü. Telefonun öbür tarafındaki asker, ‘Mehmet Koçlar’ın nesi oluyorsun? diye sordu. Bende ‘annesiyim’ dedim. ‘Ben komutanıma söylüyorum’ dedi. Tekrar bir daha geldi. O arada çocuğum çarpışmada şehit olduğu sıralarda aramışım. Öğrenemedim. Tekrar bir daha aradım. Telefondaki asker, ‘Şu anda biz görevdeydik, bölüğün yarısı geldi. Mehmet Koçlar şuan arkada geliyor. Biz sizi arattıralım’ dediler. Telefonu kapattım tabi. İçimde bir ağrı oldu. ‘Bu hasta, niye göreve gitti ki’ diye düşündüm. 

“ŞEHİT ANNESİ OLDUN”

Oğlunun şehadet haberini alışıyla ilgili ise anne Ayten Koçlar, şöyle anlattı:

“Saat 13.00 gibi. Evde kızımla beraber oturuyoruz.  Kapının zili çaldı. Baktım kapının önünde üç asker gelmiş dikilmiş. Benim evladım çok olduğu için korktum. ‘Acaba çocuklar bir zarar ziyan yaptılar da jandarma geldi’ diye düşündüm. Mehmet’imin hiç böyle olacağı aklımın ucunda değil. ‘Burası Mustafa Koçlar’ın evi mi? diye sordular. ‘Buyur’ dedim. ‘Kimİ oluyorsunuz’ dediler. ‘Ben eşiyim’ dedim. ‘Evde başka kim var, yalnız mısınız’ dediler. ‘Kızım var’ diye yanıtladım. ‘Mustafa Koçlar yok mu?’ diye yine sordular. ‘Bende yurtdışında, yok’ dedim. ‘Acaba çocuklarım suç mu işledi?’ diye sordum. Bu sefer ‘Yanında yakının, çocuğun, komşun yok mu?’ diye sorulunca, aklım kesti... “Yoksa komutan, benim Mehmet’ime bir şey mi oldu?’ dedim. 

Komutan kolumdan yapıştı. 

‘Anneciğim. Sen şuraya otur, şehit annesi oldun’ dedi. 

O an yıkıldık. Çok zor. O kadar zor ki; inan ki o kadar zor ki, jandarmayı görünce korktuk ama şehit hiç aklıma gelmedi.  Çünkü çocuklardan korktum. O an anlatamam. Benim bağırmam üzerine komşularım koşarak geliyor. Daha önce komşulara gelip bize oğlumuzun şehit olduğunu söylemelerini istemişler. Söyleyemeyiz demiş onlar. 

Çarşamba günü şehit oldu. Cumaya kadar bekledik. Babası gelinceye kadar. ‘Babasına, annen hasta’ diye söylettik. Ev doldu taştı. 

Başımıza şehitlik geldi. Şu anda gururluyum. Alnım açık. Belki başka yollarda da olabilirdi çocuğumuz. Şehidimin nerede olduğunu bildiğimiz için, Kur’an da geçtiği için, çocuğumuzun yeri belli. 

‘İnşallah son olacak’ diyoruz ama sonu da gelmeyecek gibi. 

Bu terörün kökü, içimizde ve dışarıdan destek olduğu sürece kesilmesi zor gibi gözüküyor. 

Dün yine geldi yine bir can yandı. Her şehit haberi geldi mi. Bizimde canımız yanıyor. Her şehit gelişinde bizim evimizin içine gerçek şehit geliyor. 

Öyle üzülüyoruz ki; ‘Onların evine ateş düştü, o anne baba ne yaptı ki’ diyoruz. 

“ACI ÇOK, ACIYAN ÇOK ANCAK GURURU DA ÇOK”

Ya Rabbim diyoruz, oğlum şehit mertebesine erdi. Görüyoruz çünkü ‘Vatan sağolsun’ diyoruz. Bu memleketi kalkıp ta teslim edecek değiliz. O şehit olmasa, bu şehit olmasa, biz vatan toprağımızı nasıl koruyacağız, kazanacağız. Çanakkale’deki gibi koruyacağız.  ‘Yok ben çocuğumu göndermeyeyim, o dağa gitmesin, bu dağa gitmesin ‘derse. Vatanı kime teslim edeceğiz biz. 

Ama senin benim çocuğum, Mehmetçiğim koruyacak ki; bu vatanda sağolacak. O yüzden biz gururluyuz. Yani oğlum şehit oldu. Çok üzüntüsü var. Acı çok, acıyan çok ancak gururu da çok…”

“O FARKLIYDI”

Şehit oğlunu, kendi halinde, anlayışlı, uslu, sakin bir evlat olarak tarif ediyor anne Ayten Koçlar. “11 çocuğum var ama bu başkaydı” diyerek şehadete eren oğlunu anlatmaya devam ediyor anne Ayten Koçlar: “Başı yumuşaktı, içine kapanıktı, kavgasız dövüşsüz hayırlı bir evlattı. Çok da yardımseverdi.  İnan ki ben kızardım, ‘oğlum aldığın haftalığın belli sen niye verdin’ diye, ‘Anne Allah bize verir’ diyordu. Kapu Camii’nde mobilyacıydı. Askere giderken de o civardaki herkesle baştan sona helalleşmiş. Bizim hiç haberimiz yok. ‘Şehit olacağı, bu çocuğun kalbine doğmuş” diye sonradan anlattılar. 

*** 

Bugün, şehit Mehmet Koçlar’ın ismi, Konya’da adının verildiği bir sokakta yaşatılıyor.

Yenigün Gazetesi olarak bu cennet vatanımız için şehadet şerbetini içmiş, aziz şehidimiz Mehmet Koçlar’ı rahmet ve minnetle andık, babası Mustafa Koçlar ile annesi Ayten Koçlar’a plaket takdiminde bulunduk. 

Milletin huzur ve güvenliğini sağlamak, ülkemizin bölünmez bütünlüğünü koruma uğruna her türlü fedakarlığı gösteren şehidimiz Jandarma Komando Onbaşı Mehmet Koçlar’a bir kez daha Allah’tan rahmet diliyoruz, mekanı cennet, ruhu şad olsun, ailesine sabırlar ihsan eylesin. 

*** 

“Ey Türk Milleti;

Anamın kıymetlisi, babamın doyamadığı bir evlat iken, vatan borcuma canımı, hayallerimi feda ettim. Şehitliğe olan sevdam, önce duaya sonra kaderime dönüştü. Ben isteyerek, bilerek feda ettim kendimi ve ben gibi binlerce vatan evladı bu uğurda geçti bu dünyadan. Biz size, vatanımızı bıraktık, siz de bize vefanızı bırakın. 

Bizi unutmayın!

Vatan sağolsun!”

***