Geçtiğimiz tarım sezonunda kış ve İlkbahar yağışlarının oldukça iyi olmasına rağmen, çimlenme sağlanmadan hububat ürünlerinde bazı kayıplar yaşanmıştı.

Tohumun toprakla buluştuğu dönemde toprağın neminin istenilen seviyede olmaması, tohumların çimlenmeden yüzde 20-30 oranlarında çürümesine neden olmuştu. Uzmanlar bu durumunun nedenini “yağışlardaki düzensizlik” olarak yorumlamışlardı. Bu yıl ise Konya’da ve ülke genelinde şartlar, hububat ürünleri açısından oldukça olumlu devam ediyor. Bu yıl geçtiğimiz yıl olduğu kadar kar yağışı yağmamasına rağmen, ekim zamanında ve ekimlerden sonra gelen yağmurun topraktaki nem oranını dengelemesinden dolayı bitkilerin gelişim süreci tam istenildiği düzeyle oldu. Hububat ürünleri için ihtiyaç olan yağışların zamanlamasının şu ana kadar tam manasıyla istenilen periyotlarda olması mutlu ederken, İlkbahar yağışlarının da yeterli gelmesi halinde ciddi anlamda bir rekolte sağlanabileceği belirtiliyor. Ayrıca tarımsal kuraklığın sadece barajlardaki doluluk oranlarına göre değerlendirilmesinin yanlış olduğuna dikkat çeken uzmanlar, Konya’da ve Türkiye genelinde tarımsal kuraklık yaşanmadığını, bu tür yanlış bilgilerle çiftçilerintedirgin olmaması gerektiği vurgulandı. 

‘ŞUANDA HERHANGİ BİR KAYIP VE ENDİŞE YOK’

Konuyla ilgili önemli bilgiler veren Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Konya Şube Başkanı Celil Çalış, geçtiğimiz yılla ilgili hatırlatma yaptı.

“Bilindiği gibi geçtiğimiz yıl Ağustos ayından 30 Kasıma kadar damla yağmur düşmeden bir sezon geçirdik” diyen Çalış, çiftçileri uyararak yağışı beklemeleri ve ekimleri yapmaları konusunda çağrılar yaptıklarını söyledi. Beklenen yağışların 30 Kasım’da yağmur olarak geldiğini ifade eden Çalış, “Yağışların ilkbahar ve kışın çok iyi olmasına rağmen hem toprak hazırlığında hem de tohumla toprağı buluşturduğumuz dönemde toprakta istediğimiz nem düzeyini yakalamadığımız dönemde çıkışlarda yüzde 30- 50 varan kayıplar yaşadık.Ve istediğimiz rekolteyi elde edemedik. Yanı kış ve ilkbahardaki ısmarlama geçen iklimi çok anlamda olumlu karşılayamadık ve faydalanamadık” dedi. Bu yıl ise Ağustos ayından itibaren farklı zamanlara yayılarak toprakla buluşan yağışın tarımsal anlamda oldukça faydalı ve istenilen düzeyde olduğunu vurgulayan Çalış şunları söyledi, “Eylül, Ekim, Kasım ve Aralık aylarında miktarı belki mevsim normallerininaltında olsa da yağışın dağılımının farklı zamanlarda olması ve ihtiyaç duyulan dönemlerinde olmasından dolayı bu sonbahar döneminde almış olduğumuz yağışların tamamını faydalı yağış olarak değerlendirebiliriz. Şu anda Konya bilindiği gibi 3’te 2’si kıraç alanlardan oluşan bir bölge. Kıraç alanlarda ve sulu alanlarda hemen hemen çıkış suyu diye tabir ettiğimiz sulama yapılmadı.Şuanda hububatta çıkış ile ilgili herhangi bir sorunumuz yok. Çıkış gayet düzgün. Şuandaki yağışlar gayet dengeli ve dağılımı çok düzgün.  Şuanda hububatın önünde bir tane tehdit var. Şuan arazi tamamen çıplak, üstü açık pozisyonda. Bu dönemde -8 -10 derece ve üzerinde oluşabilecek don 3-4 gün sürebilecek bir soğuk hava ürünlere zarar verebilir. Onun haricinde yağışla alakalalı,topraktaki nem ihtiyacı ile alakalı herhangi kaybımız ve endişemiz yok. Bunu genel olarak üniversitemiz kamu kurumları değerlendirdiğimiz zaman bizler Sivil Toplum Kuruluşları olarak elimizden geldiği kadar basın mensupları aracılığıyla doğru bilgilendirme yapmaya çalışıyoruz.  Üreticilerimiz tedirgin olmaması ve üretimlerine devam edebilmeleri gerekiyor.Olur olmadık kelimelerin kullanılması, şuandaki Orta Anadolu bölgesi ve özellikle Konya’da özellikle tarımsal kuraklıktan bahsedilmesi tamamen deli saçması bir söylemdir. Buradaki yapıyı belki Devlet Şu İşleri gözüyle barajlardaki su yönüyle değerlendirmeyi yetersiz olarak değerlendirebilirsek doğrudur. O konuda bir azlık var. Ancak tarımsal anlamda değerlendirdiğimiz dönemde ihtiyaç duyduğumuz nem toprağa ihtiyaç duyduğumuz dönemde düşmüş ve toprakta neme sıkışma söz konusu değildir.  Olmayan bir şeyleinsanları tedirgin etmek bana göre deli saçması olarak değerlendirilir ve Konya’da tarımsal anlamda bir kuraklığın bahsedilmesi de bu parantez içerisinde belirtebiliriz.”

BUĞDAYDAN KAÇIŞ ÖNLENMELİ

Yağışlarda şuanda bir sorun olmadığını, topraktaki nem oranının bitki açısından uygun olduğunu belirten ancak tarımdaki daha ciddi bir sorunun altını çizen Çalış, tarımda meydana gelen kaçışlara dikkat çekti. “İnsanları doğduğu yerde doyurmak ve mutlu kılmak adına projeler üretmemiz gerekiyor” diyen Çalış, “Bizim şu an önemli bir sorunumuz var. Onu da geçtiğimiz günlerde Konya Ticaret Borsası, Ulusal Hububat Konseyi bu olayı değerlendirdi. Bu konu gerçekten hassas ve önemli bir konu. Buğday ekiliş alanları son üç yılda 9 milyon hektardan 7.7 hektar alana düştü.  Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yetkililerini bu konuda uyardık. Basın mensupları aracılığıyla kamuoyunuda bilgilendirmeye çalıştık.  Hububat, özellikle de buğday çok stratejik bir ürün.  Ve buradaki kaçışı engellemek adına Tarım Bakanlığı’nın şu anda büyük ümitler içerisinde olduğumuz ve fırsata dönüştürülmesi gerektiğini her fırsatta dile getirdiğimiz Milli Tarım Projesi içerisini tekrar değerlendirip gözden geçirmesi gerekiyor. Bizim Konya’dan yağışı 400 mm’nin altında olan ve sulama imkanı bulunmayan alanlarda buğdaya farklı bir destek politikası oluşturarak insanların bu ürüne tekrar dönmesini ve ülkemizin yıllık ihtiyacını karşılamak ve üstüne satış yapabileceği miktarı üretmemiz gerektiğini vurgulamamız gerekiyor” ifadelerini kullandı. 

ŞU ANTARLADA İSTENİLEN ÇIKIŞ SAĞLANDI

Selçuk Üniversitesi (SÜ) Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Soylu da kuraklığın iki şekilde tanımlandığını söyledi.

Bunlardan birinin tarımsal kuraklık diğerinin ise su kaynaklarındaki rezervlerle ilgili kuraklık olarak adlandıran Soylu, “1 Ekimde başladığımız 15 Ocak’a kadar dönemde mesela en önemli üretip bölgesi İç Anadolu’yu dikkate aldığımız zaman aşağı yukarı 120 mm yakın yağış aldığımızı görüyoruz.  Tabi yağışın miktarı kadar dağılımıda bizim için önemli.  Bu yağışlar atılan tohumlarının tamamının çıkmasını sağladı.  Geçtiğimiz yıl ciddi anlamda tohum zayiatı olmuştu. Atılan tohumların bir kısmı hafif nemlendi sonra aşırı soğuk geldi. Tohum bozuldu. Bu yıl ise çimlenme tamamlandı. 

Toprakta çok fazla buharlaşma yok.  Özellikle Şubat ve mart gibi dönemlerde bu yağışlı periyodun aralıkla devam etmesi bizim için tarımsal için yeterli.  Burada eğer Nisan-Mayıs aylarında yağışlar tatmin edici giderse şuanda tarlada istediğimiz bitki sayısı var. Yüksek rekolte için hiçbir engel yok. Ülke geneline baktığımız zaman ülkenin büyük bir çoğunluğu bu halde.  Birtek Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde özellikle Diyarbakır, Mardin Gaziantep yörelerinde çıkışlarda yağışlar geçen yıla göre yüzde 50’e yakın bir düşüş var.  Oralarda ise Ocak ayı içerisinde topraktaki nem durumu yağış durumu çıkış durumu rekolteyi belirleyecek” ifadelerini kullandı. 

UMUDUMUZ KAR YAĞIŞIYLA SEZONU GÜZEL BİR ŞEKİLDE DEVAM ETTİRMEK

“Ülkemiz su fakiri sayılabilecek bir bölge” diyen Soylu, buna karşın tamamen kuraklık varmış gibi yapılan söylemlerin gıda fiyatlarını yükselttiğini söyledi.

Bu durumdan da çiftçinin zarar gördüğünü söyleyen Soylu, şöyle devam etti, “Önümüzde gerçeği görüp ona göre hareket etmek gerekiyor.  Şanda tarımsal üretim açısından herhangi bir sıkıntı yok. Önemli olan Mart ve Nisan aylarında yağan yağmurların bu dengeli yağışlar sağlansın.  Hububat için oldukça önemli.  Seydişehir yıllık 700-800 mm yağış alırken, Karapınar ise 250-300 mm yağış alıyor. Ama benim bu sene Karapınar’da gezdiği tarlalarda çok randımanlı bir çıkış var. Toprakta güzel bir nem var.  Güzel bir yağış aldığını görüyoruz. Ama dediğim gibi bizim yer altı sularının çok fazla yüklenmemek açısından önemli. Kışın yağan kar yağışları.  Tabiki karın avantajından vazgeçilemez. Hem tarımsal kuraklığı önleme açısından hem de hem bitkisel açıdan Zararlıları soğuk bir şekilde dillendirmemek gerekiyor. önümüzde gerçeği görüp ona göre hareket etmemiz gerekiyor.  Şu anda tarımsal üretim açısından herhangi bir sıkıntı yok.  Umudumuz ocak ve şubat aylarında güzel kar yağışları ile sezonu devam ettirmek. Sulu tarım ile kuru tarım arasında 7-8 kat gelir farkı var. Çiftçiler ise ister istemez tedirgin oluyor.  Çünkü kuru tarımda ekeceğiniz ürün belli. Ama sulu tarımda hem katmadeğeri yüksek hem farklı ürünleri ekebiliyorsunuz.”

HASAN AYHAN/ABDULLAH AKİF SOLAK

Editör: TE Bilişim