Konya’nın manevi önderlerinden Süleyman Özkafa Hoca Efendi, küçük yaşlarda ilimle haşır  neşir olmaya başladı. Türkiye’nin zorlu, yasaklı dönemlerinde, Kur’an-ı Kerim nöbeti tutarak başlayan ilim serüveni, ilerde Süleyman Özkafa Hoca Efendi’nin danışılan bir alim olmasını beraberinde getirecek. Özkafa Hoca Efendi, bir gurup hoca arkadaşı ile birlikte oluşturdukları İrşad ekibi ile yıllarca Cuma günleri fahri olarak köylere giderek, binlerce Müslümana ulaşıp Hakk’ı anlattılar. 

SÜLEYMAN ÖZKAFA’NIN HAYATI

Süleyman Özkafa Hoca Efendi 1935 yılında Konya merkez Araplar Karakayış Mahallesi'nde doğdu. Babası Sofu Mustafa olarak anılırdı ve Kur'an öğrenme ve öğretmenin yasak olduğu o dönemlerde mahallenin kız ve erkek çocuklarına evinde gizli gizli Kur'an öğretirdi.

DUT  AĞACINDA KUR'AN NÖBETİ

 Süleyman Özkafa Hoca çocukluk yıllarında henüz 4-5 yaşında olup  babası içerde mahalle gençlerine gizli gizli Kur'an öğretirken evin önünde veya bahçedeki dut ağacına çıkarak nöbet tutar, sokaktan bir  resmi görevli asker-polis vb görünce hemen içeriye haber eder ve çocuklar ellerinde mushaflarla arka kapıdan bağ ve bahçelere kaçarak evlerine dağılırdı.

HACIVEİSZADE'YE TALEBELİK

Şehid Sadık İlkokulu ve Konya İmam Hatip Okulu'nu bitiren Süleyman Hoca bu okulda Hacıveyiszade Mustafa Kurucu Hocaefendi'den uzun yıllar ders okudu. Daha sonra Konya Yüksek İslam Enstitüsü'nün ilk dönem mezunu olarak tahsil hayatını tamamladı. Askerliğini yedek subay olarak İstanbul'da yaptı.

VAZİFE HAYATI 

Dini hizmet alanlarının hemen hemen her kademesinde görev yapan Hocaefendi ilk resmi görevine Kovanağzı Mahallesi'nde Deleğin Arif'in Camisi olarak bilinen camide imam hatip olarak başladı.  Daha sonra Mersin-Erdemli ve Afyon-Bolvadin ilçelerinde müftülük yaptı.

HAPİS VE ÇİLELİ YILLAR

Bolvadin Müftüsü iken İslami konulardaki hassasiyeti ve tavizsiz tutumları nedeniyle mülki amirle mahkemelik oldu ve hapis cezasına çarptırıldı. Afyon Merkez ve Sultandağı ilçelerinde 1.5 yıla yakın hapis yattı. Hapis hayatında gelen yoğun ziyaretçilerin getirdiği hediyeleri mahkumlara dağıtır, onlara İslam'ı anlatırdı.

Cezaevi arabasında Afyon'dan Sultandağı'na nakledilirken mahkum arabası içinde ellerindeki kelepçenin açılmasını istediği halde görevlilerin emir kulu anlayışıyla açmadığını, arabadan inip cezaevine girerken yolda aynı vaziyette kendisini görenlerin "Pek de babayiğitmiş, ne suç işledi ki..." diyerek bakışmalarını acıklı bir şekilde anlatırdı.

 Aldığı mahkumiyetten dolayı memuriyetten atıldı ve sıkıntılı günler geçirdi. Daha sonra 1974  CHP-MSP hükümeti döneminde çıkan aftan yararlanarak Çumra'da vaiz olarak yeniden göreve başladı. Ardından Konya Merkez Hacı Hasan Başı, Uluırmak ve Çayırbağı Kur'an Kurslarında hocalık yaptı ve uzun yıllar Merkez Vaizi olarak Kapu Camii'nde vaaz verdi.

KAPU CAMİİ VAAZLARI

Vaazlarında İslam tarihine geniş yer verir, sahabelerin birbiriyle olan akrabalık bağları ve örnek hayatını sanki günümüzde yaşayan birisinin hayatını anlatır gibi anlatırdı. Şu üç konuya çok fazla önem verir, Faiz yiyenlerin, Vakıf malına tamah edenlerin ve Kabristan üzerine ev-dükkan yapanların iflah olmayacağını söylerdi.

Bu arada İslam Hukuku'nun en zor konularından olan nikah-talak ve feraiz (Ölünün bıraktığı malların şer'i olarak dağıtımı) mevzuunda derin vukufiyete sahip olup pek çok kişi resmi makamlar dururken kendisine fetva sormaya gelirdi. Fetvalarında İslam'ın esaslarından kesinlikle taviz vermez, acı da olsa doğruyu söylemekten çekinmezdi.

PARSANALI MUSTAFA

12 Eylül darbe günü evinden alıp götürülür. Epeyce bir gözdağı verilir. Serbest bırakılır ama baskılar bitmez. Hoca Efendi'nin morali bozuktur. Rahatça konuşamamakta, tatmin olamamaktadır. Bir ara Kapu Camii vaazlarını bırakmayı düşünür. Nihayet bir Cuma günü içinden sanki son vaazmış gibi konuşmasını bitirip eve dönerken hala tereddüt içindedir. Bıraksam mı, bırakmasam mı diye düşünürken yolda karşısına Konya'nın meczuplarından Parsanalı Mustafa çıkar. Aralarında bir konuşma, istişare vs olmadan Parsanalı Mustafa, Hoca Efendinin direk karşısına geçer ve "Devam hoca devam, it ürür kervan yürür!" der.

Hoca alacağını almıştır ve bırakmaktan vazgeçer ve çok ta faydalı, bereketli  vaazları yıllarca devam eder.

KÖY İRŞAD EKİBİ

Bir gurup hoca arkadaşı ile birlikte oluşturdukları İrşad ekibi ile yıllarca Cuma günleri fahri olarak köylere gittiler. Birisi hutbe, birisi vaaz vererek binlerce Müslümana ulaşıp hakkı anlattılar. Bu işi yaparken prensip olarak köylerde yemek yemezler ve kimseye yük olmazlardı. Yolda bir çeşme başında kendi ceplerinden azık karıştırarak mütevazi bir şekilde karınlarını doyurur ve hizmete koyulurlardı. Süleyman Özkafa Hoca Efendi not almaya çok önem verirdi. Bu Köy İrşad Ekibi olarak hangi tarihte, nereye gittiler, orada ana konu olarak neden bahsettiler, köyün imamı, muhtarı, cemaatin tutumu vb. konuları özel bir deftere kaydederdi. Bu defterden aynı köye müteaddid defalar gittikleri, önceki ve sonraki gidişler arasındaki fark ve gelişmeleri görmek mümkündü.

SOSYAL  YÖNÜ

Hoca Efendi dini tahsil yapmış ve belli bir dünya görüşüne sahip bir ilim adamı, bir tebliğcidir. Ama bunun dışında bazı özellikleri daha vardır. Bağ-bahçe işleriyle uğraşır, ağaç ve çiçek yetiştirir, evcil hayvanlarla meşgul olurdu. Mesela Konya ve çevresinde "Hüsn-ü Yösif" olarak bilinen yıldız çiçeğine çok meraklı olup bu çiçeğin geniş bir koleksiyonuna sahipti. Bu işe meraklı avukat, bankacı, esnaf, bürokratlardan oluşan geniş bir arkadaş çevresi vardı ve bunlarla periyodik aralıklarla bir araya gelir, hoş sohbetler yaparlardı.

Şu anda halen hizmetlerine devam eden Milli Gençlik Vakfı, Türk Anadolu Vakfı, Hayra Hizmet Vakfı, İlim Yayma Cemiyeti, Fatih Vakfı, Türkiye İmam Hatipliler Vakfı, İslami Değerleri Tanıtma Vakfı... gibi pek çok kuruluşta Kurucu, Genel Kurul Üyesi, Yönetim Kurulu Üyesi, İdareci, Hatip... olarak çeşitli kademelerde hizmet yaptı.

"İslam'ın İlk Emri OKU Mecmuası"nın çıkarılmasında ve yayın hayatına devam etmesinde hep işin içinde oldu.

Gençlik FM Radyosu'nda uzun yıllar konuşma yaptı.

MSP'den Milletvekili adayı oldu.

VEFATI VE CENAZESİ

Ömrünün son 10-15 yılında şeker hastalığına müptela idi. Bundan dolayı gözlerinden ve ayaklarından rahatsızdı. 30 Mayıs 2004 tarihinde vefat etti. Sultan Selim Camii'nde kılınan cenaze namazı ardından Musalla Mezarlığına defnedildi.

Vefatından bir gün önce 29 Mayıs günü İstanbul'un Fethi dolayısıyla Milli Gençlik Vakfı'nın düzenlediği Fetih Yıldönümü Kutlamaları vardı. Her sene değişik illerde yapılan kutlamalar o sene Konya'da yapılmıştı ve bundan dolayı Türkiye'den ve yurt dışından pek çok önemli misafir Konya'da idi.

Hoca Efendi İslam aleminin dertlerini kendisine dert edinmiş ve hastane odasında son nefesini vermeden bir kaç dakika önce televizyondan Filistin ve Irak'ta olan sıkıntılı haberleri dinlemiş ve hem üzülmüş, hem de onlara dua etmişti. Allah'ın takdiri ile cenazesine  Konya'da bulunan İslam aleminden pek çok misafir katıldı ve onlar da kendisine dua ettiler.

Başta Eski Başbakan ve Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmeddin Erbakan ve arkadaşları olmak üzere Sudan Eski Devlet Başkanı Mareşal Muhammed Şwarel ez-Zeheb, Pakistan Cemaat-i İslami Genel Başkanı Gazi Ahmed Hüseyin, Malezya İslam Partisi Genel Sekreteri Nasruddin Mat ile birlikte pek çok devlet adamı, siyasetçi, ilim adamı cenazesine iştirak etti. Muhteşem bir katılımla cenazesi kaldırıldı.

Süleyman Özkafa'nın 4 erkek evladı olup hepsine yüksek tahsil yaptırdı ve çeşitli hizmetlerde bulundular. Kendisi sağlığında pek çok gazete ve dergi yazıları yazmış, radyo, televizyon ve kürsülerden binlerce konuşma yapmış ancak yazılı bir kitap telif işine fırsat bulamamıştı.

Vefatından sonra Anadolu Gençlik Derneği Konya Şubesi bazı konuşmalarından seçilen notlarla "Derya'dan Damlalar" ismi altında bir kitabını yayınladı.

Çilekeş ve dolu dolu bir ömür geçiren Hocamıza Allah'tan rahmet diliyoruz.

Editör: TE Bilişim