Ekim sezonunda Konya Ovası’na düşen yağış ortalamasının istenilen seviyelerde olması, çiftçiyi umutlandırmıştı. Yine Nisan yağışlarının da iyi derecede düşmesi, bu umutları daha tazeledi. Bu nedenle çiftçiler, iyi bir rekolte beklentisi içine girmiş durumda. Hatta Mayıs ayının son çeyreğinde de istenilen yağışlar düşmüş olsaydı, rekoltede rekor kaçınılmaz olacaktı. Ancak buna rağmen yağışlar yüzde 85’lik beklentiyi karşıladığı için, bu yıl iyi bir rekolte bekleniyor. Buna ek olarak açıklanan fiyatları da olumlu karşılayan çiftçi bu yıl iyi bir sezon geçirecek gibi görünüyor.

BU YILKİ RAKAMLAR İYİ

Konya Ovası’ndaki tarımsal üretimdeki beklentileri değerlendiren Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Konya Şube Başkanı Murat Akbulut, bu yılki yağışların hemen hemen istenilen düzeyde gerçekleştiğine dikkat çekti. Bu yılki yağışlarla geçen yılki yağışları karşılayarak, rekoltedeki beklentileri açıklayan Akbulut, şunları kaydetti, “Ova’da her sene Nisan yağışları çok iyi giderken Mayıs ayındaki kuraklık ürünleri genelde olumsuz etkiliyordu. Fakat bu sene Mayıs’ın başında yani ilk çeyreğinde güzel yağışlar aldık. Böylece Mayıs ayı yağışlarının geçen yılki ortalamalara göre daha iyi olmasıyla bu sene rekoltemiz Mayıs ayında da olumsuz etkilenmedi. Eğer Mayıs ayının ilk çeyreğindeki yağışlar, bu zamana kadar devam etseydi, kıraç arazilerimizde neredeyse sulak arazilerimiz kadar verim beklentisine girecektik. Bu pik bir beklentiydi. Mayıs ayı sonunda o yağışları alamadık ama buna rağmen süreçteki yağışlarla birlikte yüzde 80-85’lik bir beklentiyi karşılamış olduk. Mayıs ayının son çeyreğinde yağışların gelmemesiyle de yüzde 15’lik bir beklentiyi karşılayamamış olduk. Ama yine de normal şartlarda yüzde 80-85’lik bir karşılık görme çok iyi bir rakam olarak değerlendirilir. Dolayısı ile rekolte beklentilerimiz gayet olumlu.”

DESTEKLEMELER ARTMALI

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan hububat alım fiyatlarının olumlu karşılandığını anımsatan Başkan Akbulut, bu durumun birkaç yıldır süren hububattan kaçışları bir nebze olsa durduracağını savundu. Hububattan kaçışta ince bir detay olduğunu vurgulayan ve bu konunun detaylarını paylaşan Akbulut, şu açıklamalarda bulundu, “Bu kaçışın nedeni daha çok yapılan destekleme prim ödemeleriydi. Bu prim ödemeleri 10 kuruşta bırakıldı. Eğer bu ödemeler bir tık daha artırılarak 20-25 kuruş olsaydı, bırakın hububattan kaçışı artı yönelişler dahi olurdu. Bunu net görebiliyoruz. Çünkü hububat her zaman için diğer ürünlere göre beslemesi, bakımı çok daha kolay bir ürün. Dolayısı ile çiftçimiz kar oranı kıyaslandığı zaman hububatın diğer ürünlere yaklaştığı takdirde, hububatı her zaman tercih edecektir. Şuan açıklanan rakam bu yaklaşma dediğimiz rakamın biraz gerisinde kaldı. Ama bu durum kaçışların önünü kesti. Önümüzdeki sezonda da bu rakamları çiftçi hububattan çıkmayacaktır. Ama akıntıyı o yöne çekme noktasında destekleme oranı artırılırsa ve bu ekim sezonundan önce açıklanırsa hububata doğru ciddi bir yöneliş mutlaka olacaktır. Malum her yıl 5-6 milyon ton hububat ithal ederek işlenmiş mamul olarak bu hububatı ihracata kazandırıyoruz. Eğer az önce bahsettiğimiz yönelişi de gerçekleştirirsek, biz hiç dışardan ürün almadan kendi ürünümüzü ihraç edecek konuma gelmiş olacağız.”

SADECE İÇ ANADOLU AÇIĞI KAPATIR

Türkiye’nin önemli bir tarım potansiyelinin olduğunu bu potansiyelin maksimum bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğini belirten Akbulut, “Türkiye olarak geçen yıl 6 milyon ton hububat ithal ettik. Bunu da mamul olarak ihraç ettik. Bu 6 milyon tonu kendimizin üretebiliriz. Bırakın ülke olarak sadece bizim bölgede bu miktarı üretecek potansiyelimiz var. Bunu üretemememizin nedeni çiftçinin karlılığı düşünmesi. Sonuç olarak tarım da bir ticarettir, ticarette de herkes karlılığı mutlaka düşünecektir. Şuan artık üretimiz de bunu analiz yapıyor. Hesabını iyi yapan üretici karlı ürünü tercih ediyor. Şuanki gelinen noktada, açıklanan rakam diğer ürünlere göre yaklaşık yüzde civarında altta kaldı. Diğer ürünlere daha da yaklaşılmasıyla kaçışı da önlemiş olacağız. Eğer bizim bölgemizde bu 6 milyon tonu üretmek istiyoruz, bunu bölgesel bazlı destekle bile yapabiliriz. Böylece bu 6 milyon tonu İç Anadolu Bölgesi olarak üretebiliriz” diye konuştu.

SU SORUNUNUN ÇÖZÜLMESİ ŞART

Başkan Akbulut, son dönemlerde Konya Ovası’nda yaşanan tarımdaki çeşitlilik ve su konusuna değindi. “Kendi kendine yetebilen bir ülke olacaksak, tarımda ürün çeşitliliğini yakalamak zorundayız” diyen Akbulut, bazı kesimlerce savunulan fazla su tüketen ürünlerin ekilmemesiyle ilgili düşüncenin doğru olmayacağını söyledi. Suyun bir sorun olduğunu ancak bu sorunun çeşitliliği azaltmakla çözülemeyeceğini dile getiren Akbulut, konuya şöyle açıklık getirdi, “Su bir problem ama bunu çeşitliliği kısacak değiliz. Sudaki problemi çözerek çeşitliliği sağlamamız gerekiyor. Bu bakış açışıyla alakalı bir durum. Dolayısı ile çok su tüketen az su tüketen ürün diye bir şey yok. Su tarımda olmazsa olmaz. Dolayısı ile suyun kendisi başlı başına bir sorun şuanda. Bununla ilgili çalışmaları da yaparak su sorununu milimize etmek lazım. Bu anlamda suyu ortadan kaldırıp farklı tarım alanlarına yönelmek veya çeşitliliği azaltmak uzun vadede bir çözüm değil. Böyle yaparsak hiçbir zaman kendi kendine yetebilen bir ülke olamayız. Sürekli bazı guruplarda hep yurtdışına bağımlı bir ülke olmaktan kurtulamayız. Bu da bizim kaderimiz olmamalı. Suyun çözümü noktasında zaman zaman diğer bölgelerden suyun gelmesi gündeme geliyor. Uzun soluklu ve stratejik düşünüp bunla alakalı projeler değerlendirilerek dış kaynaklardan bölgeye suyun getirilmesi sağlanmalı. Bunu söylediğimiz zaman karşımıza çıkan direnç; 1 ton suyun bölgeye gelmesi çok maliyetli oluyor, bunun da çok rantabıl olmadığı yönünde oluyor. Bu doğru bir yaklaşım değil. Su stratejik bir konu. Bu pandemi süreci aslında önemli bir ispat oldu.  Suyun getirilmesi konusunun parayla ölçülemeyeceği, değerinin paradan çok farklı bir mana taşıdığını görmüş olduk. Dolayısı ile bu yatırımları yaparken daha farklı değerlendirmek gerekiyor. “Stratejik ürün” diye bir kavram var. Mesela silahlara, uçaklara stratejik ürün diyoruz. Bu ürünleri üretmek için bir sürü para veriyoruz kendimizi korumak için. Maliyet düşünülerek bu olaya bakarsak o zaman hiç bu ürünlerden almamamız gerekiyor. Ama güvenliğimizi düşündüğümüz zaman tüm bu ürünlere nasıl yatırım yapıyorsak, yine aynı şekilde stratejik bir öneme sahip olan tarıma da aynı şekilde yatırım yapmalıyız.”

ÇALIŞMA OLUMLU AMA YETMEZ

Tarım ve Orman Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, pandemi süreciyle birlikte gıda arzını artırmak için yapılabilecek çalışmalar konusunda masaya oturmuş, ekilmeyen arazilerle ilgili çalışma başlatmıştı. Bu konuyla ilgili de açıklamalarda bulunan Başkan Akbulut, bu çalışmanın henüz bir yansımasının olmadığını söyledi.

“Ekilebilir arazilerin artışıyla ilgili bir durum söz konusu olmadı” diyen Başkan Akbulut, şunları söyledi, “Çünkü pandemi süreci bahar dönemine denk geldi. Kıraç alanların hububat ekimleri Ekim-Kasım ayında zaten yapılmıştı. Bu anlamda devletin Mart ayında vereceği arazide herhangi bir ekim yapma şansı yok. Dolayısı ile halı hazırda bir yansıması gerçekleşmedi. Bununla ilgili prosedür işlemleri, yönetmelikler filan nasıl olacak, nasıl yapılacak gibi konular da henüz yeterli değil. Ekilebilir alanların yüzde 90’ını zaten çiftçi işgal yoluyla, kiralama yoluyla ekiyor. Ekilebilecek vasıfta olup da ekilmeyen alan çok düşük. Ekilmeyen alan dedikleri genelde çorak araziler. Bu arazilerin miktarı çok fazla. Bu yanıltmasın. Ama tabi ekilebilir olup da ekilmeyen belli bir arazi de var. Onları kazandırmak bile büyük bir artı kazandırır.  Bakanlığın bu konudaki yaklaşımını olumlu buluyoruz, destekliyoruz. Bu işlemlerin hızlandırıp tahsislerinin yapılarak, tahsis yapan çiftçilerin güz dönemine kadar hazırlamış olurlar. Pandemide bu söylem haline gelip de unutulmamış olsun.”

ABDULLAH AKİF SOLAK

Editör: TE Bilişim