İlim için Bosna’dan Hicaz’a kadar giden ve Konya’ya yerleşen önemli şahsiyetlerden biri de Abdullah Bosnevî’dir. Hayranı olduğu ve İbnü’l Arabî düşüncesinin üstadı olduğunu düşündüğü Sadrettin Konevi’nin kabrini ziyaret ederek, Konya’da kalan Bosnevi, Türk-İslam Tarihinin önemli yazar ve müfessillerinden olmuştur. Onun Hicret hayatını Konya’da nihayetlendiren ise Konya’nın önemli değerlerinden biri de Sadrettin Konevi’dir. Malatya bölgesinde dünyaya gelmiş ve uzun bir Suriye, Mısır ve Hac yolculuğundan sonra 1241 yılında Konya'ya yerleşmiş, dönemin önemli mutasavvıfları arasında yerini alarak, Hz. Mevlana gibi dünyaya sevgi tohumları eken bir alim ve velidir. Vahdet-i vücut düşüncesinin Muhyiddin Arabî’den sonraki en önemli temsilcisi olmuştur. 

Şârih-i Fusûs, Abdî ve Gâibî isimleriyle meşhûr olan Abdullah Bosnevî 992/1584 senesinde Bosna’da doğdu. Hacı Bayram-ı Veli'nin halifelerinden Bıçakçı Ömer Dede'nin halifesi olan Abdullah Bosnevi Füsusû'l-Hikem şerhiyle tanındı. İlk tahsîlini memleketinde tamamlamasının ardından İstanbul’a geldi. Devrinin ilim ve kültür merkezlerinden biri olan Bursaya giderek orada dönemin Melâmî büyüklerinden Hasan Kabâdûz'a bağlandı. Bu arada Osmanlı ile Avusturya arasında gerçekleşen Rusçuk savaşına katıldı (1003/1594). Şeyhi Kabâdûz’un 1010/1601’deki vefâtından sonra telif faaliyetlerine yoğunlaşan Bosnevî, aralarında kendisine “şârih-i Fusûs” unvânı kazandıran Fusûs şerhinin de bulunduğu birçok eser kaleme aldı. Bu esnâda döneminin sûfî muhitleriyle de çeşitli ilişkiler kurdu Şeyh Abdülmecid Sivâsî ile arasındaki dostluk bu bakımdan dikkat çekicidir. 

Ömrünün sonuna doğru çıktığı ikinci hac yolculuğunda ilk olarak Mısır’a uğradı ve buradaki ilim çevrelerini yakından tanıdı. Oradan Hicâz’a geçerek haccını tamamladı. İlmî ve tasavvufi konulara hakimiyeti sayesinde bir taraftan tasavvufi düşüncenin, öte yandan Melâmîliğin bu bölgelerde tanınıp yayılmasında etkili oldu. Hac dönüşü bir müddet Şam'da kalarak burada Muhyiddin lbnül-Arabî'nin kabri yanında münzevi bir hayat sürdü.  

Şam’dan sonra Konya’ya geçerek, burada üstadı olarak gördüğü Sadreddin Konevî’nin kabrini ziyâret etti, Konya’ya yerleşti. Konya’dayken Mevlânâ Türbesi’nde de vakit geçirdi ve muhtemelen Mevlevîlerle ilişki kurdu. Bosnevî’nin “Rûmî” nisbesi taşıması bazı araştırmacılar tarafından Mevlevî olduğu şeklinde yorumlanmıştır. Birçok sufi yetiştirmiştir. 

Abdullah Bosnevî, oldukça iyi bir eğitim almıştır. Ana dili yanında Arapça, Farsça ve Türkçe dillerinin üçüne de eser verecek kadar hâkim ve vâkıftır. Bunların yanında ayrıca başta Tefsir, Hadis olmak üzere muhtelif şer’î ilimlerde de geniş bilgiye sahiptir. Edebiyat alanında da söz sahibi olan Bosnevî’nin asıl şöhret bulduğu alan Tasavvuf olmuştur. Tasavvufî konulara hâkimiyeti sayesinde Tasavvuf âleminde önemli bir yer elde ettiği gibi, ayrıca mensubu olduğu Melâmîliğin yayılmasında da etkili olmuştur. Düşüncesinin derinlik ve özgünlüğünü sanat ve edebiyat ile birleştirmiş bu yönüyle de bir sufinin düşünce dünyasını yansıtması bakımından büyük öneme sahip olmuştur. 

ÖĞRETİSİ VE İLMİ YÖNÜ

Bosnevî, tasavvuf meselelerini anlatır ve yorumlarken İbnü’l-Arabî’yi ve onun velâyet görüşünü merkeze koyan perspektifin dışına çıkmaz. Osmanlı dönemi tasavvufî telifleri içerisinde dikkat çeken bir metin olarak Fusûs şerhi onun görüşleri için bir referans noktasıdır. 

Fûsusû'l-hikem şerhi, İslâm ülkelerinde "Şârihul-Füsüs" lakabıyla tanınmasına sebep oldu. Kâtip Çelebi başta olmak üzere birçok âlim, Fusûs şerhinden övgüyle bahsetmiştir. Bu şerh, Tecelliyâtû ara isi'n-nüsûs fi manassati hikemi'l-füsûs adını taşımaktadır. Bu eserde, vahdet-i vücûd düşüncesinin temel savlarını ele alarak on iki başlık altında inceledi. Konuların en önemlileri şunlardır. Hatm-i velayet, gayb-ı mutlak, a'yân-ı sabite, hazarât-ı hama, nübüvvet, velayet, îlm-i zahir, ilm-i bâtın, mahabbet, hakîkat-i Muhammediyye, mürşid-i kâmil. 

Vücûd mertebelerini konu alan risâlesiyle de kendinden önceki muhtevâya dikkate almış, böylelikle mevcut anlatımları bir basamak ileriye taşımıştır. Bu eserlerinin yanı sıra kaleme aldığı altmış kadar risâlede vahdet-i vücûdun sistemleşmesiyle gündeme gelen belli başlı kavramları ele alan Bosnevî pek çok tasavvuf konusuna değinerek meselâ Cüneyd-i Bağdâdî ve Sehl et-Tüsterî gibi sûfîlerin sözlerini yorumlamış, Müeyyedüddin el-Cendî gibi kendinden önceki Fusûs şârihlerinin bıraktığı soruları irdelemiş, Abdülkerim Cîlî’nin İbnü’l-Arabî’ye “ilmin mâluma tâbi olması” meselesinde getirdiği tenkitlere cevap vermiş,  müstakil âyetler üzerine yazdığı tefsir risâlelerinde işârî yorumun imkanlarını kullanmıştır. Ayrıca ebeveyn-i resûlü konu alan bir risâle yazması ve Cebrâil’in temessülünün mahiyetine dair farklı görüşleri değerlendirmesi onun dönem içindeki dinî tartışmalarla yakından ilgilendiğini göstermektedir. Bosnevî’nin telif tarzı bakımından çok yönlü kişiliği Mesnevi’ye dönük ilgisi ile de dikkat çeker. Yusuf Sîneçâk Dede’nin Mesnevi’den seçtiği beyitlerden oluşan Cezîre-i Mesnevi’yi manzum olarak Türkçe şerh etmesi ve müstakil bir Mesnevî beyti şerhi bulunması bunun göstergelerindendir.

Abdullah Bosnevî, Kur'an-ı Kerim'de geçen peygamberlerle ilgili haberlerin kendi dilleriyle değil de Arapça bildirilmiş olmasını, herkesin içinde bulunduğu toplumun dilini konuşması gerektiğine bir işaret olarak değerlendirdi ve Fusûs'u bunun için Türkçe şerhetti. 

Teceliyatû ara isi'n-Füsûs (Bulak, 1252) ve İstanbul'da (1290) olmak üzere iki defa basıldı.

BOSNEVÎ’NİN TASAVVUF GÖRÜŞÜ

Abdullah Bosnevî vahdet-ı vücud düşüncesini tasavvuf kültürü içinde temsil eden en önemli mutasavvıflardan biri olarak kabul edilir. Sadreddin Konevî’nin görüş ve düşüncelerinden etkilenmiş olan Bosnevî'ye göre, kimilerinin ileri sürdüğü gibi tasavvuf inançları Kur'ân'a ve İslam görüşlerine ters değildir. Ona göre İslam şeriatının uygulamaları, tasavvufla kaynaştırılırsa daha kolay yayılır. İslam dininin, yalnız belli ibadet kurallarına bağlanmayı, şekilci bir yaşamı gerektirmediğini belirten Bonevî’ye göre, özünü Allah sevgisiyle aydınlatmayan bir din kurumu insanın tekâmülüne yardımcı olamaz. Abdullah Bosnevî, hakikate ulaşmanın tek yolu olarak içe kapanmayı görmektedir. Bu münzevilik, kişiyi tüm gelip geçici varlıklara temayülden kurtarır. Tasavvufun öngördüğü sevgiyle din kuralları uzlaştırılınca mutluluğa ulaşılır. Mutluluk ruh âlemindedir. Ruh ölümsüzdür, gövde ölümlüdür. Ölüm ruhun gövdeden ayrılıp geldiği ilahi kaynağa dönmesidir. 

TEFSİR ÇALIŞMALARI

Hz. Peygamber (sav) döneminden itibaren ilgili âlimler Kur’an’ı tefsir etmeye, âyetler çerçevesinde ilâhî muradı ortaya koymaya ve insanların onu anlamalarını sağlamaya çalışmışlardır. Bunun neticesinde pek çok tefsir kitabı ortaya çıkmıştır. Tefsirle ilgilenenlerden biri de Abdullah Bosnevî’dir. Tefsirle ilgilenmesine rağmen Bosnevî, bir tefsir kitabı yazmamış, sadece bazı ayetlerin tefsirini yapmıştır. Bu bakımdan işârî/tasavvufî tefsir yöntemini seçmiştir.
Bu tefsir türünde sûfî yaklaşımlar önem arz etmektedir. İşârî tefsir, Kur’an ayetlerinin bir kısmını veya tamamını yorumlama yönteminin adı olmaktadır. Bu yöntemle Kur’an’ı tefsir
edenler, ayetlerin zâhir manasının ötesinde, o mananın derûnunda saklı olan bir takım
gizli manaların bulunduğunu, ayetin lafzının bu manaları sembolize ettiğini, manevî bir
işaretle bu manaları keşfettiklerini söylemektedir. Bosnevî’nin yaptığı tefsirlerin toplamı 200 sayfa civarındadır. Zaman zaman ayeti ayetle tefsir etmiş ve hadisle açıklama yoluna gitmiştir. Bosnevî, genelde eserlerinin girişlerini, tefsirini yaptığı ayet veya surenin muhtevasına uygun bir şekilde yapmış, edebî bir dil, akıcı ve etkili bir üslup kullanmıştır. Tefsirlerinin çoğunluğu Arapçadır. Bunun yanında biri Farsça, diğeri de Osmanlıca olarak yapılmış iki tefsiri de bulunmakta, ancak Boşnakça yapılmış herhangi bir tefsirine rastlanmamıştır. O dönemde ilim hayatında Arapça-Farsça ve Osmanlıca’nın etkili olması sonucu Boşnakça eser yazmamış olabilir.  

Tefsir çalışmalarında neden sadece bazı ayetleri seçtiği bilinmemekle birlikte, İbn Arabî’nin Fütühât’ından nakiller yapması ve Fusûs’u şerh etmesinin bu ayetlerin seçiminde etkili olduğu düşünülmektedir. Ayrıca Bosnevî’nin herhangi bir devlet hizmetinde çalıştığı bilinmese de tasavvuf içerikli pek çok ayet tefsiri yazması, kitap telifinin müderrislere has bir özellik olmadığının da göstergesidir. 

Diğer taraftan İbnü’l-Arabî’nin çok iyi bir takipçisi konumundadır. Arabî, muhtevaları itibariyle aslında kelâm ilminin meseleleri olan tenzih ve teşbih mefhumlarını kendi düşüncesinde yepyeni bir içerik kazandırmış, vahdet-i vücudun dayanakları hâline gelmiştir.

Bosnevî de kavramlarını izah edişinde lâfızlara bağlı bir söylemle ifade etmiştir. Fusûs şerhinde tenzihteki teşbihi ve teşbihteki tenzihi fark etmenin önemini vurgularken bir kelamcı gibi argümanlarını kuvvetli bir biçimde savunmuş, tenzihte teşbih ve teşbihte tenzihe delil teşkil ettiğini düşündüğü ayet ve hadis-i şerifleri, beyanı bir yöntemle açıklamıştır. Tasavvuf anlayışında tenzih ve teşbih mefhumlarını, yeni muhtevalarıyla, daha aklî bir zeminde tartışmıştır. Bu bakımdan da tefsir çalışmalarında bazı ayet ve hadisler üzerinde durması önemlidir. 

Müfessil Bosnevî’nin tefsir ettiği ayetler şöyle; 

1. Besmele’nin Fatiha ile okunuşu

2. Fatiha, 1/5. ayet

3. Mâide, 5/6. ayet

4. A’râf, 7/31. ayet

5. Hûd, 11/6. ayet

6. Hûd, 11/7. ayet

7. Hûd, 11/7. ayet

8. Hûd, 11/96. ayet

9. Yusuf, 12/24-25. ayetler

10. Yusuf, 12/110. ayet

11. Hicr, 15/99. ayet

12. Kehf, 18/86. ayet

13. Meryem, 19/1-16. ayetler

14. Taha, 20/12. ayet

15. Zuhruf, 43/33. ayet

16. Haşr, 59/22-24. ayetler

17. Kalem, 68/1. ayet

18. Abese, 80/17-23. ayetler

19. Adiyat, 100. surenin tamamı

20. Asr, 103. surenin tamamı

ÇOK SAYIDA TASAVVUFİ ŞİİRLERİ DE VARDIR 

Abdullah Bosnevî, İslâmi ilimler ve tasavvuf yanında edebiyatla da ilgilenmiş, pek çok şiir şerhleri yaptığı gibi, yüz beş beyitlik bir şiirini Arapça Füsûs Şerhi’nin sonuna eklemiştir

105 beyitten oluşan bu Türkçe manzume, yazdığı Arapça Fusûs şerhinin sonuna Arapçaya tercüme edilerek ilave edilmiştir. Bu kasideyi “Muhammedi kemâli itinam için” vücuda getirdiğini söyleyen Bosnevî, bir anlamda Fusûsu manzum olarak özetlemiştir. Bu yönüyle her beyit vahdet-i vücudun bir konusunun veya Fusûs’un açıklamasıdır.

Nefes urdı hüviyetten yine enfâs-ı Rahmani 

Maârif cevherin attı kenara bahr-ı Sübhânî

Zihi deryâ-yi mutlak kim anın yok ka'r ile gayet

Zihî bahr-ı hüve'l-Hak kim ânın yok hadd ü pâyânı 

Ânın mevc-i bihârından cemî'-i a'yân alur feyzi 

Muhitinden kenara ger temevvüc ide ummanı

Eğer kesret cihanından var ise vahdete meylin 

Tarîkin vasfını dinle sana tıbyân idem ânı

Çû feth itti şühud için hazâin kapusın 

Allah Yarattı âlemi evvel pes ândan sonra insanı 

Velî nev-i beşerden enbiyâyı istifa itti 

Olardan her birine fazl-ı hâsın kıldı erzânı

BOSNEVÎ 60’DAN FAZLA ESER BIRAKTI 

Abdullah Bosnevî, yazdığı eserler ile “velûd” bir yazar olarak kabul edilmektedir. Bu eserlerindeki entelektüel birikim ve derinliğinin yanında özellikle İslâm medeniyetinin üç önemli dilinde, Arapça, Farsça, Türkçe yazmış olmakla bütün İslâm coğrafyasına hitap edebilme şansını elde eden ender mutasavvıflardandır. Bosnevî, o döneme dek nispeten ahlâk ve ilmihâl düzeyinde eserlerle tanışık olan Türk toplumuna özellikle yüksek tasavvuf kültürünün yaygınlaşmasının gereğine dikkat çekerek "velûd" bir yazar olmasını duyarlı bir aydın olma vasfıyla birleştirmiştir. Tartıştığı ve gündeme getirmek istediği konular açısından son derece önemli bir misyon yüklenmiştir.  Hadis, Fıkıh ve Tefsir alanında bazı çalışmalar yapmış, bilhassa Tasavvuf alanında birbirinden değerli eserler vermiştir. 60’tan fazla eser yazdığı rivayet edilmektedir. Bunların çoğunluğu fazla hacimli olmayan, çoğunluğu tasavvuf ve tefsirle alakalı risâlelerdir.

Öne Çıkan Eserleri şunlardır; 

Tecelliyât-ı arâisu’n-nusûs fî minassâti hikemi’l-Fusûs . 

Kurratü ayni’ş-şühûd ve mir’âtü arâisi meâni’l-gaybi ve’l-cûd. 

Mir’âtü’l-asfiyâ fî sıfâti’l-Melâmetiyyeti’l-ahfiyâ. 

Kurâ’r-rûhiyyi’l-memdûd li’l-ezyâfi’l-vâridîne min merâtibi’l-vücûd. (1036/1627) 

Şerhu Füsûsil-Hikem el-Mûsem-ma bi Tecelliyâti Arâisi'n-Nusûs fi Minsati

Hükmil-Fûsûs,

Mevakibü'l-Fıkara,

el-Vûsûl ilel-Hazretil-tlûMyye,

Haklkatal Yakut

Metâfiu'tb-Nûri's-Seni,

Risûle-iHazreti'l-Gayb,

Tecelle'n-Nûril-Mübin,

Risale fi Tefsiri "Nün vel-Kalem

Risâle-i A'yûn-ı Sabite,

Risale fi Tafdlfil-Beşer alel-Melek,

el-Yedül-Ecved fi İstilâmı Haceril-Esved

el-Burhânûl-CeH,

Risale fi Temessül'i Cibril,

Tefsîr-i Sûre-i Vel-Adiyât,

Risâletû'n-Neş'etil-lnsûniyye,

Tefsîr-i Sûre-i Asr,

Münâcat, Kitâbü'l-Kurâ,

Kitâbûn-töitfiidalaiJ- JStûbûl-Müntehd,

Risâle-fî - Refil-Hicâb,

Kitâbü'l-Müstevâl,

Meşriku'r Rûhâniyye veMağribil-dsmâmyye,

Lübbül-Lübbfi Beyâni'l-Akli ue'ş-Şürb,

el-KeşfÜ'S'Svnl-Mübhem,

ed-Dürrü'l-Manzürn,

Keşjü Esrûril-Berere,

Disûle fi Kavli 1-Cüneyd,

Tezyilün fi Münazaati İblis ti Sehl b. Ab-dillah et-Tûsterî,

Sırru'l-Hakâyüa'l-îlmiy-ye,

el-Enfâsil-Miskiyyeti'r-Rıımiyye,

el-Kenzâl-Mahtûm,

es-Sırml-Ketimeteyn,

Mekâsidu Bnvâril-Ayrâyye,

Şerh-i Beyt-i Mesnevi

ÜSTADI KONEVÎ’NİN YANINA DEFNEDİLDİ 

İbnü’l-Arabî ekolünün bir takipçisi olan Abdullah Bosnevî İslâmî ilimlerin farklı sahalarına dair birçok eser telif etmiş bir Osmanlı mutasavvıfıdır. İrfan yolculuğu kendisini Osmanlı coğrafyasının farklı bölgelerine sevkeden Bosnevî, nihâyet Konya’da karar kılmış ve burada vefat etmiştir. Bosnevî Konya’da iken hastalanarak 1054/1664 yılında vefat etti. Vasiyeti üzerine üstadı Konevî’nin yanına defnedildi. 

Mezar taşında “Hâza kabrü garibillâhi fî ardihi ve semaihi Abdullah el-Bonevî er-Rûmî el-Bayramî” (yerde ve gökte Allah’ın garibi Abdullah el-Bosnevî, er-Rûmî, el- Bayrâmî’nin kabridir) yazılıdır. Hulâsatü’l-eser yazarı Muhibbî onu anlatırken şöyle demektedir: “Abdullah Rûmî, Rum diyarı âlimlerinin övgüye değer büyüklerinden, âlim, âmil, aklî ve naklî ilimlerde mütebahhirdir.” Hayatı boyunca çok sayıda alim yetiştirmiştir. Şeyh Garseddin Halilî, Şeyh Muhammed Mirza es-Surûcîed-Dımışkîes-Sûfî, Şeyh Muhammed Mekkî el-Medenî, Şeyh Seyyid Muhammed ibni Ebubekir el- Ukûd meşhur talebelerinden bazılarıdır.

Hacı Veyiszade merhumun dualarında ismen andığı Konya’da metfun büyük şahsiyetlerden biri olmuştur. 

Büyük bir âlim ve mutasavvıf olan Bosnevî’nin kabri ve kabir taşı zaman içinde kaybolmuştur. Bu durumu Araştırmacı-Yazar Mehmet Ali Uz, son derece üzücü bir durum olarak nitelemiştir. Türbe’nin karşısındaki küçük kabristana, Meram Belediyesi tarafından, kabir taşı metni yazılarak bir makam tesis edilmiştir.

KAYNAKÇA

ALPAYDIN, Mehmet Akif (2017), Abdullah Bosnevî’nin Tefsir Risâleleri ve Türkçe Âdiyât Sûresi Tefsîri, Amasya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 9

AYDAR, Hidayet (2018), Abdullah Bosnevî ve Tefsir Risaleleri, Tefsir Araştırmaları Dergisi, Cilt:2, Sayı:1

BAŞ, Derya Çakır (2013), Abdullah Bosnevî’nin Tecelliyâtü arâisi’nnusûs’unda Teşbih ve Tenzihe Dair Görüşleri, Tasavvuf İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi, Sayı: 31. 

ŞAHİN, Bekir (2013), Türkiye Kütüphanelerinde Bulunan Abdullah Bosnevî’ye Atfedilen Yazma Eserlerin Genel Değerlendirilmesi, https://konyaarastirmalari.blogspot.com-ERİŞİM: 21.05.2019

GÜLŞEN. Ekrem (2007), Osmanlı Dönemi Bosnalı Bazı Müfessirler Üzerine-I (1463-1878), Çanakkale 18 Mart İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 10

KARTAL, Abdullah (1994), Bursa’da Osmanlı Bir Melâmi Abdullah Bosnevî Hayatı, Eserleri ve Bir Kasidesi, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 6, Cilt: 6

TAN, M. Nedim (2017), Abdullah Bosnevi, İslam Düşünce Atlası, Editör: İbrahim Hilal Üçer, Cilt: 3

UZ, Mehmet Ali (2013), Konya Âlimleri ve Velileri, Konya: Meram Belediyesi Kültür Yayınları

Editör: TE Bilişim