Konya’nın manevi önderlerinden İbrahim Muharrem Büyükkapancı, ülkenin çalkantılarda olduğu 1960’lı yıllarda, merhum Mehmet Zahid Kotku Hocaefendi ile tanışır ve hiç kopmayacak bir bağlılık ölümüne kadar devam eder. Hayatının dönüm noktası olan Hocaefendi ile tanışıp elini öpmesinden itibaren artık kendini İslam’ı yaşamaya, yaşatmak için mücadeleye, Hakk’ın hakimiyetini tesis yolunda çalışmaya karşı müthiş derecede gayretkeş olmuştur. Sohbetlerle Hakk’ı anlatan merhum Büyükkapancı’nın bu sohbetleri daha sonra halka halka genişlemiştir. “Hacı abi” olarak anılmaya başlayan Büyükkapancı, Milli Görüş hareketinin merhum lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan ile de Mehmet Zahid Kotku Hocaefendi’nin yanında tanışmıştır. Bu tanışıklığın ardından Merhum Erbakan’ın siyasi çizgisini takip etmiş, onu desteklemiştir. Hatta merhum Büyükkapancı Milli Nizam Partisi’nin kurucuları arasında yer almıştır. Daha sonra Milli Selamet Partisi içinde yer almış, Milli Gazetenin ilk kurucuları arasında da yer almıştır. Merhum Büyükkapancı hayatın iman ve Cihad’dan ibaret olduğuna inananlardandı. Merhum İbrahim Muharrem Büyükkapancı’yı oğlu Bekir Büyükkapancı kaleme aldı. Büyükkapancı merhum babası ile ilgili şunları anlattı; 

İBRAHİM MUHARREM BÜYÜKKAPANCI 1926-2017

10 Ağustos 1926 yılında Konya Mevlana türbesi civarında Civar Mahallesi’nde dünyaya gelen İbrahim Büyükkapancı Konya’mızın yerli halkındandır. Babası mektepli bir ince marangoz( O günkü adıyla ) dur. Babasını kendisi 6 yaşındayken ayağına batan bir çivinin neden olduğu tetanoz hastalığından kaybetmiştir. 

     Artık hayata annesi ve kardeşleriyle yetim olarak devam edecektir, zamanın şartları gereği zorlu yıllar beklemektedir aileyi. Maddi imkansızlıklarla boğuşma dönemi başlamıştır. Bu zorluk ailenin tek erkek evladı olmasından, onu, maişet kazanmak için çalışma hayatına atı verecektir.

 Anne tarafından dedesi Çanakkale Savaşı’ndan dönmüş ama Yemen’e gönderilmiş ve künyesi gelmiştir Bundan dolayı Çanakkale ruhunun değeri yanında bir başkadır.

     Zor yıllarından örnekler çoktur; mesela o çocuk yıllarında yokluğu yaşarken aile olarak annesi üzerine titrer adeta. Oturduğu sokağın Asmalı Mescid’e yakın yerinde oyun oynarken sakladığı taşın altındaki bilyelerini almak için elini uzattığında bilyeleriyle beraber para bulur. Çocukluk, bu parayla şak çerez alır yer. Böyle biraz devam eder. Bir gün annesi cebinde bu leblebiyi görünce nereden aldığı konusunda sıkıştırınca olayı anlatarak, günlerdir bu taşın altından parayı aldığını ve onunla leblebi alarak yediğini söyler Yanlış şekilde paranın elde edildiği endişesi annesini bu yola iter o taşı gösterir. Ertesi gün gittiğinde artık o parayı bulamaz olur. Bu durumu Cenabı Hakk’ın  ikramı olarak nitelendirir ileriki yıllarda hatıra olarak anlatırken.

     Konya’mızın meda-ı iftiharı Muazzez Hoca Efendimiz Hacıveyiszade Mustafa Efendi’nin babası Üveys (Veyis) Efendi’den Elifba ve Kuranı Kerim dersleri almıştır. Ancak şimdiki gibi böyle kolayca değil, devir malum devir.  Gizli köşe kapmaca nöbetçiler dikerek Kuranı Kerim’i okumanın öğrenildiği dönem. İşte bu zamanda merhum Hoca Efendi rahmetullahi aleyh den ders almıştır.

      Zaman ailesinde sıkıntılı geçerken Sanayi Mektebi’nde 2 yıl okuduktan sonra bırakarak Sıtma Mücadelesi denilen resmi bir işte, daha sonra da Sarayönü Devlet Üretme çiftliğinde askere gidene kadar çalışmıştır. 2 yıl süren askerlik döneminde çok mükemmel şekilde motor bilgisine ve tamir gücüne ulaşan İbrahim Büyükkapancı dönüşünde TCK Karayolları 3. Bölge Müdürlüğü’nde motorhaneye girmiş ve zaman içinde yüksek başarısından dolayı ustabaşı olmuş ve daha sonra da Enspektörlüğe yükseltilmiştir.

      Burada geçirdiği yıllarda pek çok mücadeleler yaşamış ve onu kıskananların yaptığı yüzlerce plan ve desiselerden Allah’ın yardımıyla kurtularak zararsız bir şekilde atlatmıştır. 

      Yıl 1960’lara geldiğinde ülkenin içinde bulunduğu çalkantılı yıllarda merhum Mehmet Zahid Kotku Hocaefendi Rhm.A. Hazretleri ile hiç kopmayacak sağlam bağlılığın ilk düğümü İstanbul’da hane-i Saadet lerinde atılmış ve kendisinin vefatına kadar da sürmüştür. Müthiş bir bağlılık ve sevgisi kazınmıştır gönlüne. Sırat-ı müstakim üzere bir hayat yolculuğunun rehnuması olmuştur. Elinden tutan Hoca Efendisi onu sünnet üzere bir tarik-i Muhammed’i de yürütmüştür.

      Yolun yolcusu İbrahim Büyükkapancı aldığı tadı, hazzı, neş’eyi anlatırken sağlığında adeta o günleri yeniden yaşardı. Artık hayatını Hocaefendisiz düşünmek mümkün değildir. O’nun gösterdiği, öğrettiği bu Kutlu yolda ömrünün sonuna kadar yürüyecektir. Başlangıçta yalnız yürüdüğü bu yolun Konya kısmında çeşitli imtihanlardan geçmiş ve sabır ve Allah’ın inayetiyle muvaffak olmuştur. Zamanla ihlas ve samimiyetin semeresi görülmüştür. Görülmeyen üniversitenin pek çok değerli talebeleri olmuş, çoğalmış çoğalmış geniş sohbet halkaları oluşmuştur.

     Tasavvufi edep ve adap ile şeriat ilimleri bu halkalarda anlatılır, öğretilir, uygulanır olmuştur. Hoca Efendi rahmetullahi aleyh’ in talimatlarını Konya’da diğer bu yola giren kardeşlerine anlatan, aktaran, öğreten insan olmuş ve bu yüzden geniş halkalara bu yolun “Hacı abisi” olmuştur. 

     Hayatının dönüm noktası olan Hocaefendi ile tanışıp elini öpmesinden itibaren artık kendini İslam’ı yaşamaya, yaşatmak için mücadeleye, Hakk’ın hakimiyetini tesis yolunda çalışmaya karşı müthiş derecede gayretkeş olmuştur. Çocuklarının ifadesine göre; o günden sonra ölümüne yakın zamanlara kadar gece namazlarını ve okumalarını hiç terk etmemiştir. Gece iki buçuk gibi kalkar meşgul olur, sabah namazını Sultan Selim’de kılar ve işrak namazı kılmadan duruma göre uyumaz veya dışarı çıkmazmış.

      Muhterem merhum ve mağfur Erbakan hocamız ile tanışması da aynı  dergahta Hoca Efendi rahmetullahi aleyh in hane-i saadet in de üçü bir arada iken gerçekleşmiş ve Hocaefendi bizzat kendisi tanıştırmıştır. Erbakan hocanın siyasi hayata atılmasından itibaren de onun takipçisi, seveni, savunanı ve yılmaz destekçisi olmuştur. Bu uğurda yaşadıkları başlı başına bir konu teşkil etmektedir Hatta bu arada çeşitli kavgaları bile olmuştur.Milli Nizam Partisi’nin kurucuları arasında yer almıştır. Daha sonra Milli Selamet Partisi içinde yer almış, Milli Gazetenin ilk kurucuları arasında Hacı abi de vardır. Seçim çalışmalarına katılmış, sandık kurullarında mutlaka görev almıştır. Sonraki yıllarda Erbakan hocanın başına gelenlere çok üzülmüş ve ağlayarak dualar ederek ümmetin hocayı yalnız bırakmamasını ve anlayıp desteklemesini çok aşırı derecede arzulamıştır.

    “Ah bir emekli olsam da hacca gitsem “diye ağlayarak dualar eden Hacı abi 1971 yılında emekli olur olmaz Konyalı bir amcamız ile beraber karayolu ile önce Şam’a oradan uçakla Medine-i Münevvere’ye gitmiş ve 3 ay mübarek topraklarda kalarak adeta aşık olduğu Harem’den Hacc görevini ifa ederek dönmüştür. Aradan 18 yıl geçecek ve aynı yolun yolcusu ahbabanın destek ve beraberlikleri ile tekrar refikası ile gidecek ve mutluluğunu sevincini neşesini yaptığı dualarla dostlarına yansıtacaktır. 

     Hayatını şekillendiren Mehmet Zahid Kotku rahmetullahi aleyh Hocaefendi’ye bağlılığından hiç taviz vermeden onun rehberliğinde yürüdüğü yolda Erbain çıkararak halvete girmiş orada aldığı manevi lezzeti ve incelen ruhun hallerini yakın çevresine anlatmıştır. Tabiri caizse tadı damağında kalmıştır.

      Dini sohbetlerin İslami siyasi sohbetlerin hocaların hatiplerin müdavimi idi. Çok severdi. Sırat-ı müstakim üzere yürüyen Hoca efendileri çok sever onlara laf söylettirmezdi. Bir gün Sultan Selim’de öğle namazını kılıp evine dönerken yol üstündeki bir seyyar satıcı (ki bilinen cemaatin fanatiği) ile konuşurken; satıcı kişi” bütün hocalar kötü, bizimki iyi “ gibi veya bu meal de bir cümle sarf eder. Sözünü geri almasını yanlış yaptığını söyler. Ancak karşılık bulamaz, ısrarla tekrar eder, hatta geri almazsa tokatlayacağını söyler ama nafile. Bunun üzerine öyle bir ya Settar’dan tokat aşkeder ki adamcağız yere yuvarlanır. Böyle severdi hocaları. Yıllarca Tahir hocamızı Bozkırlı Mustafa Efendiyi Abdurrahman Öksüz Hoca Efendi’yi dinledi. Merhum Muazzez Hacıveyiszade hocamızın bir duasını anlatır ve sonucu dediği gibi oldu derdi : yetim kalan üç küçük yeğenini bakıp büyütür. Yeğenleri küçükken hocaya okutmaya götürür. Durumu öğrenen hocamız çocukları öpüp kokladıktan sonra :”Oğlum sen bunlara iyi bak, Allah sana ne nimetler verecek” demiş. İşte hayatında bu nimetleri gördüğünü ağlayarak ifade ederdi 

     Hayatın İman ve Cihad dan ibaret olduğuna inananlardandı. Bu uğurda yaşadı. Her fani gibi ölümden önce İmtihanı kazanmak için çok çalışmanın gerekliliğine inanır, hasta yatağında bile güç yetirebildiği kadar bunun gereğini yerine getirmeye gayret ederdi. Ziyaretine gelen dostlarına memleketin, ümmetin ahvalini sorar bilgiler alırdı. Ümmetin Kurtuluşu ve memleketimizin İslam’a şeriata kavuşacağı günlerin hasretiyle doluydu Çünkü İslam coğrafyası bizim ülkemizi gözlemek teyidi. Bunun farkındaydı. 

     Her fani gibi o da Rabbine emanetini teslim edeceğini biliyor ve bunun hayırlı bir göç olması için elinden geldiğince hazırlıklı olma durumundaydı, şöyle dua ederdi;” Rabbim yaşamam hakkımda hayırlı ise beni yaşat. Ölümüm hakkımda hayırlı ise benim canımı al” 

     işte hakkında hayırlı olan ölüm, 15 Temmuz 2017 günü son saatlerinde 23.25 gibi  gelip aramızdan ayırıp alemi Berzah’ a çok sevdiği Efendimiz Aleyhissalatu Vesselam’ın, Hocaefendi’nin, Hoca efendilerinin, 6 yaşında kaybettiği babasının, annesinin yanına götürüverdi. Bizleri babasız, Hacı abisiz dedesiz, dayısız bırakarak iyi atlara binerek gidiverdi.

      Allah; son nefesimizde iman ile gitmeyi hak edecek bir hayat sürmeyi, şehit olmayı, şehadeti söyleyerek ölmeyi cümlemize nasip etsin. Amin. 

      Şüphesiz Allah’tan geldik Allah’a aitiz ve sonra tekrar O’na döneceğiz. Cümle irtihal-i dar-ı Beka eyleyen iman ehli ile beraber Hacı abimize de Rahmet, Mağfiret, Kevser Sancak, Şefaat ve Rıza-i Hakk ile Cennet, dilek ve dualarımızla.

HAZIRLAYAN: Mehmet Büyükkapancı

Editör: TE Bilişim