***

Piyade Çavuş Dursun Arslan, vatani görevi sırasında 13 Ekim 1991 yılında şehit oldu. "Oğlunuz şehit oldu" haberini alan Baba Osman Arslan ve Anne Emsal Arslan'ın dünyaları değişir, ciğerleri yanar. Oğlunun şehadetini rüyasında gören Anne Emsal Hanım, “Vatan Sağolsun”, baba Osman Bey, “Devletim, milletim sağolsun” diyerek şehitlerimize dua ediyor. 

*** 

Şehit babası Osman Arslan: “O gündür bugündür biz böyle yaşıyoruz. Devletim, milletim sağolsun”

*** 

Aileler, şehitleri ile ilgili hatıralarını anlatmaya başladıklarında o anı yeniden yaşıyorlar sanki. Şehitleri ile ilgili hatıralar canlanıyor, haberi ilk aldıklarında hissettikleri acıyı yeniden hissediyorlar. Kelimeler boğazlarda düğümleniyor… Bugünkü yazımızda, şehadetinin üzerinden 18 sene geçmesine rağmen hâlâ aynı acının yaktığı Osman ve Emsal Arslan çiftinin oğlu Şehit Piyade Çavuş Dursun Arslan ile ilgili hatıraları aktarmaya çalışacağız. 

Şehidimiz, Doğanhisar’ın Koçaş Köyü'nde bu ailenin ikinci çocuğu olarak dünyaya gelmiş. Üç evlatlarından ortancasıymış. 1970 yılında doğmuş. Çocukluğunun ilk yılları burada geçmiş. Aile, 1976 yılında Konya’ya taşınmış. Şehidimiz, ilkokulu Rebi Karatekin İlkokulu’nda, ortaokulu Dumlupınar Ortaokulu’nda okuduktan sonra Meram Teknik Lisesi’nde Elektrik Bölümü’nü tamamlamış. Okulunu bitirdikten sonra Şeker Fabrikası’nda iki yıl çalışmış. 15-16 yaşlarında aile bütçesine katkı sağlamaya başlamış. Çocukluğunda anne ve babasının en büyük yardımcısı olmuş. 

“O FARKLIYDI”

Baba Osman Arslan, “Üç erkek kardeş içinde o bir farklıydı” diyor ve devamını gözleri yaşlı “Onun bize karşı ayrı bir sevgisi bizim de ona karşı ayrı bir sevgimiz vardı” diye ekliyor. 

Şehit aileleri ile yaptığımız görüşmeler beni onlarla ilgili tek bir kanıya vardırdı: Onlar Allah’ın özel olarak yarattığı kullardı. Sanki Rabbim elleriyle onları yeryüzüne bırakmış ve vadesi dolduktan sonra yine yanına almıştı. Bende bu fikrin oluşmasını sağlayan sebep Şehitlerimizin neredeyse tamamının ortak özelliklere sahip olmasıydı. Saygılı, kimseyi kırmayan, üzmeyen, çalışkan, başarmaya odaklı ve “o bir farklıydı” diye tarif edilen kişiler.  

Şehit Piyade Çavuş Dursun Arslan’ı da anne ve babası işte bu meziyetlerle tarif ediyor. Babaya bir arkadaş, anneye bir yardımcı olmuş. Evde kız kardeşi olmadığı için, yer sofrasında yemek yendikten sonra sofrayı o kaldırırmış. 

Sabah uyandıklarında hem kendi yatağını hem de anne-babasının yatağını o toplarmış daha kahvaltıya oturmadan. Elinden her iş gelmiş, “annem rahat etsin” diye ev işi bile yapmış. 19-20 yıllık hayatı boyunca kimseye, “kaşının üzerinde gözün var” dememiş. Eline ne geçse anne ve babasıyla paylaşmış hep. 

“HALA GÖZÜM KAPILARDA, SANKİ ÇIKIP GELECEKMİŞ GİBİ…”

Anne Emsal Hanım, oğlunu anlatırken yaşadıklarının daha dün yaşanmış gibi olduğunu ifade ediyor. 

“Hala gözüm kapılarda, sanki çıkıp gelecekmiş gibi…” diyor ve ekliyor  “Çok zor ama yapacak bir şeyimiz yok. Allah verdi Allah aldı.” 

Şehidimiz, 1990 yılının Mart ayında vatani görevini yerine getirmek için askere gitmiş. Acemi birliğini Denizli’de yapmış. Usta birliği ise Kırklareli Pınarhisar’daymış. Piyade olarak başladığı askerliği sırasında Kırklareli’nde girdiği sınavı kazanarak çavuş olmuş. Terhisine 8 ay varken Özel Tim olarak Mardin Nusaybin’e gönderilmiş. Mardin’e trenle giderken Konya’dan geçtikleri sırada anne ve babasıyla yaptıkları görüşme son görüşmeleri olmuş. 

Mardin Nusaybin’debir dağ köyünde özel tim olarak yaklaşık 8 ay görev almış. Bir süre öncesinde terhis olan 31 askerimizi taşıyan otobüsün, PKK’lılar tarafından durdurulması ve hepsinin şehit edilmesi olayından sonra terhisi gelen askerleri kamplarda toplayıp uçakla Ankara’ya göndermeye başlamışlar. Şehidimiz de bu şekilde Adana’ya gelmiş. Terhisine 5 gün kala dağıtım için Adana’ya getirilen Şehidimiz, 13 Ekim 1991 tarihinde şehadet şerbetini içmiş.  Elektrik arızası olduğu için görevli olarak başka bir bölüğe götürülen Şehidimiz, tutulduğu yüksek gerilim sonucu şehit olmuş. Ailesiyle bir hafta önce yaptığı görüşmede teröristlerle karşılaştıklarını ama hiç zayiat vermediklerini anlatmış Şehidimiz. Demek ki şehadeti bu şekilde yazılmış. Askeriye tarafından gelen bir telefonla önce yaralandığı sonra da şehadet haberi verilmiş aileye. 

“RUHU ŞAD OLSUN”

Haberi alan Osman Amca, telefonda başçavuşun “oğlunuz şehit oldu” cümlesini duyduktan sonra fenalık geçirmiş. 

Baba Osman Arslan, oğlunun şehit olduğunda terhisine 5 gün kaldığını belirterek, “Asker bize haber verememiş, komşumuzun telefonunu aramışlar, onlar bize haber verdi. Oğlumun şehit olduğu haberini ilk duyduğumda telefon bir yana, ben bir yana gitmişim, bayılmışım. Kendime gelince, Nusaybin’e oğlumun cenazesini almaya gidecektim. ‘Sen gelme amca’ dediler. Helikopterle Mardin Devlet Hastanesi’ne getirmişler, üç gün sonra şehidimizi teslim ettiler bize. Tekke Mezarlığı’na defnettik. Ruhu şad olsun” dedi. 

RÜYASINDA GÖRMÜŞ

Emsal Teyzem de o gün ne yaşandığını anlayamadığını söylüyor. Gelen bu haberle bir anda dünyaları değişmiş, ciğerleri yanmış. İşte burası kelimelerin düğüm olup boğaza takıldığı an.  Hayatta attığımız her adım, yaşadığımız her olay, atacağımız bir sonraki adım ve olay için bir hazırlıktır. Ama bir sonraki adımı atmadan yaşanacakları yaşamadan bir öncekini anlayamıyoruz bazen. Aşağıda yazılanları okuduğunuzda ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Daha yirmi günlük gelin iken gördüğü bir rüyayı Emsal Teyzem şöyle anlatıyor: “ Daha çocuğum yokken, yirmi günlük gelinken ben bir rüya gördüm. Köyümüzün yanında yüksek bir tepe var. Tepenin üzeri delik delik olmuş. Tepenin üzerinde bizim köyden Hurşit abi var ona, ‘beni bu yana çağırdılar o tarafa nasıl gideceğim kapısı nerde?’ diye sordum. O da, bana gideceğim yolu tarif etti. Gittiğim yerde koyu mavi eşarp örtmüş, gözünden başka hiçbir yeri görünmeyen bir kadın var. Oda gibi bir yerde toplananlar dört sınıfa ayrılarak oturmuş. Orada kalabalığı görünce kendi kendime ‘Allah’ım herkes gelmiş ben kalmışım’ dedim. Sonra kadına ‘ben nereye oturayım’ diye sordum. O da bana, ‘sen Şehitler sınıfına otur’ dedi. Ben o kadının gösterdiği yere oturdum. Sonra amcamın gelini geldi. O da sordu nereye oturacağını, ona da, ‘sen Kimsesizler sınıfına otur’ dedi. O kadının çoluğu çocuğu olmadı, kimsesiz kaldı.”

“YÜREĞİNE BİR KOR DÜŞMÜŞ BİLE…”

Sabah olayı kayınpederine anlatınca kayınpederi sülalelerinde çok şehit olduğunu, onların malum olduğunu söylemiş. Tabi o zaman bu yaşadıklarını yaşayacağı değil aklına gelmek ucundan bile geçmemiş.  Oğlunun şehadetinden önce de onun şehadetini rüyasında görmüş. Evlerinin etrafını bir kalabalık sarmış. Bir yandan da ocak üzerinde iki büyük kazanın birinde kuzu kavurması diğerinde ciğer kavurması pişiriliyormuş. İlle tadına bak diye ciğer kavurması yedirmişler. Sıcak sıcak ağzına aldığı ciğer çok lezzetliymiş. Bunun üzerine uyanmış Emsal Teyzem. Daha önce de birkaç tane çocuğunu kaybettiğinde bunun gibi rüyalar görmüş. Uyandıktan sonra eşine oğullarından birinin öleceğini ama hangisinin olduğunu bilmediğini söylemiş. İki oğlu da asker olan anne, hangisi olduğunu bilemedim, yakıştıramadım üçüne de diyor.  Osman Amca, eşine “sus demiş sus anlatma”. Ama yüreğine bir kor düşmüş bile. Şimdi o korun üzerinden 18 sene geçmesine rağmen hiç sönmemiş yüreğini yakan ateş. 

“MEHMETÇİK OLDU”

Anne Emsal Arslan, “Oğlumla çok gurur duydum ancak acısı da çok büyük. Benim çok çocuğum hayatını kaybetti, 3-5 aylıkken. 4 çocuğum bundan önce ölünce, en son Mehmet’im dünyaya gelince dediler ki; ‘Onun yaşaması için 7 Mehmet isimlilerin aldığı giysileri giydireceksin.’ Ben ona 7 sene elin aldığı çamaşırlarını giydirdim. O zamanlar böyle bir inanış vardı. En son yine Mardin Nusaybin’de 5 gün varken, Hakk’ın rahmetine kavuştu. 7 Mehmet’in aldığı elbise giydirdim ancak yine Mehmetçik oldu. O yaşa kadar yaşadı. Yaradan’ınmış yine benim olmadı. Evlatsız olunurmuş da vatansız olunmazmış. Allah’ın sevgili kuluymuş, şehit oldu. Oğlumu çok severdim” şeklinde konuştu. 

Şehit babası Osman Arslan, oğlu askerden döndükten sonra düğün hazırlıkları planladıklarını ancak bundan evlatlarının haberi olmadığını, annesiyle kendi arasında düşündüklerini hatırlattı. 

Baba Osman Arslan, “O gündür bugündür biz böyle yaşıyoruz. Devletim, milletim sağolsun” diyor. 

“Rabbim bütün vatan evlatlarını korusun. Ülkemize, milletimize zeval vermesin…” dualarına bizim ekleyebildiğimiz yine aynı cümlemiz oluyor. Vatan Sağolsun.

Bugün, Şehit Piyade Çavuş Dursun Arslan’ın ismi, Konya’da adının verildiği bir sokakta yaşatılıyor.

*** 

Yenigün Gazetesi olarak bu cennet vatanımız için şehadet şerbetini içmiş, aziz şehidimiz Dursun Arslan’ın rahmet ve minnetle andık, annesi Emsal ve babası Osman Arslan’a plaket takdiminde bulunduk. 

Milletin huzur ve güvenliğini sağlamak, ülkemizin bölünmez bütünlüğünü koruma uğruna her türlü fedakarlığı gösteren şehidimiz Piyade Çavuş Dursun Arslan’a bir kez daha Allah’tan rahmet diliyoruz, mekanı cennet, ruhu şad olsun, ailesine sabırlar ihsan eylesin. 

*** 

Ey Türk Milleti; 

Ülkemin üç şehrinde vatani hizmetini layıkıyla yapmanın verdiği huzur ile aranızdan ayrıldım. Dağlarda terör ile, şehirde çetin şartlar ile, askerliğim son demlerinde gelen şehadetimle aileme hasret kaldım. Benim emanetim ailemi, milletime emanet ediyorum. Biz, şehitlerinizi unutmamanızı ümit ederek, Vatan sağolsun. 

*** 

Şehidimizin mezar taşının üzerinde “Ben Bir Gül İdim, Açmadan Soldum, Genç Yaşımda Kabre Kondum, Ağlama Anam, Ben Şehit Oldum” yazılı. 

Editör: TE Bilişim