Koyunoğlu Müze ve Kütüphanesi Müdürü Hasan Boydak da Konya’nın yetiştirdiği hafızlar arasında yer alan isimlerden. Daha 6-7 yaşlarında çelik hafız olan babasından Kur’an’ı Kerim okumayı öğrenen Boydak, ilkokulu bitirdikten sonra Konya’nın en köklü Kur’an Kurslarından olan Uluırmak Nuraniye Kur’an Kursu’na gider. Kursta Kur’an okumayı babasından öğrenmesinin avantajını gören Boydak, hocaları tarafından hafızlık eğitimi için seçilir. Bir süre yüzünden kıraat ve tecvitle okuma dersi alan Boydak, daha sonra hafızlığa geçer. 8 buçuk ay gibi kısa sürede hafızlığını tamamlayan Boydak, sağlamlaştırma dönemiyle birlikte yaklaşık 2 sene sonra Kur’an Kursu’ndan hafız olarak ayrılır. Hafızlık Boydak’ın geleceğini şekillendirerek, İlahiyat Fakültesi’ne yönlenmesini sağlar. Üniversiteden sonra çalışma hayatına İlahiyat üzerinden devam etmeyen Boydak, bir yandan hafızlığını korumaya çalışıyor. Zor olsa da bunu başaran Boydak, her gün 3 cüz okuyor ve Ramazan aylarında 10-15 hatim iniyor. Hafızlığın hem maddi hem de manevi anlamda kendisine çok büyük katkılar sağladığını vurgulayan Boydak, “Hafızlık bizim hem rehberimiz oldu hem yolumuzu aydınlattı hem de bize güzel bir gelecek hazırladı” diyor. İşte Hasan Boydak’ın hafızlık üzerine yaptığı önemli değerlendirmeler;

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Hasan Boydak. 1970 Tepeköy doğumluyum. İlkokulu köyümde bitirdim. Daha sonra Konya’da bulunan Uluırmak Nuraniye Kur’an Kursu’na geldim. Kuran’ı Kerim’i okumayı ilk olarak imam olan ve aynı zamanda çelik hafız olan babamdan öğrendim. Daha sonra Kur’an Kursu’na gittim. Karma Ortaokulu, Gazi Lisesi sonrasında da Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni bitirdim. Şuanda kamu kuruluşunda idareci olarak çalışıyorum.

Hafızlık kendi tercihiniz miydi? Ailenizden birinin yönlendirmesiyle mi oldu? Bu süreçten bahseder misiniz?

Az önce de bahsettiğim gibi babam çelik hafız. Annemin babası da yarım hafızdı. Kasabamızın en büyük ve tarihi camisinde imamlık yapan babam, hafızlığa teşvik etti. Tabi teşvikin yanında sizin de arzulu olmanız gerekiyor. Tabi annem de hafız olmamı teşvik etti. Evlatlarından birinin hafız olmasını çok istedi. Tüm bunlar hafız olmam da etken oldu.

Hafızlığa başlama süreciniz nasıl gelişti? Biraz bahseder misiniz?

İlkokula giderken yaklaşık 6-7 yaşlarında ben Kur’an okumayı öğrenmiştim babamdan. İlkokulu bitirdikten sonra Uluırmak Nuraniye Kur’an Kursu’na geldim. Burada Hasan Kaya isimli hocamızdan yüzünden okuduk. Kıraata, tecvide uygun olarak. Bizim zamanımızda yüzünden okumaya gelen talebeler içerisinde, daha önce ailesinden veya özel kurslarda Kur’an’ı Kerim öğrenenler ayrılırdı. Onlar bir sınava tabi tutulur, yetenekli olanlar gözlemlenirdi. Ben de Kur’an’ı Kerim’i babamdan öğrenerek geldiğim için beni de ayırdılar. Orada birtakım denemelerden sonra hafızlığa başladık. Başladığım hocamda da hafızlığı bitirdim.

Hafızlığı ne kadar sürede tamamladınız?

Benim hafızlığı bitirmem yaklaşık 8 buçuk ay sürdü. Hafızlık literatüründe sağlama derler yani ezbere okuduğumuz Kur’an’ı Kerim’i zihinde tutma adına sağlamlaştırmayla birlikte toplam 2 sene civarında tuttu.

Hafızlık yaptığınız dönemde yaşadığınız zorluklar oldu mu? Bu süreci biraz anlatır mısınız?

Hafızlık yaparken çok zorluk çekmedim. Hafızlık olayına vakıf, işin idrakinde, işin çilesini çekmiş biri vardı gözümün önünde. Babam zorlu bir hafızlık dönemi geçirmiş. Hem dağlarda çobanlık yapmış hem de dağlarda Kur’an’ı Kerim ezberliyor. Sabah gidiyor hocasına dersi veriyor sonra çobanlık yapmaya gidiyor. Dolayısı ile çok sıkıntılı bir dönemde hafız olduğu için bizi sürekli teşvik etti. Tabiri caizse biz biraz dopingli olarak geldik. Bir de o yıllarda Uluırmak Nuraniye Kur’an Kursu’na 350-400 öğrenci gelirdi. Bunların yaklaşık 70-80 tanesi hafızlığa seçilirdi. Bu seçilenlerden 1 yıl içinde bitirenler var, 2 yıl içinde bitirenler var hatta 3 yıl içinde bitirenler. Biz önceden eğitimli olduğumuz için bir de aileden de yapıyı bildiğimiz için hafız olurken çok zorlanmadım. Eskiden Kur’an Kurslarında talebeler ders veremediği zaman bazı hocalarımız dayakla, falakayla çocukları eğitmeye çalışırlardı. Benim hafızlık hocam Sabri Altıntaş hep teşvik ederdi, başarıyı ödüllendirirdi. Diğer hocalarda yılda 4-5 hafız yetişirdi, bizim hocamız yılda 10-15 hafız yetiştirirdi. Yani hocamızın bu tutumu hafızlık yapmaya etken oldu.

Hafızlık eğitimi aldığınız dönemlerde oluşan arkadaşlıklarınız hala devam ediyor mu?

Tabi birçok görüştüğümüz arkadaşlarımız var. Asker arkadaşlığı, hac arkadaşlığı, talebe arkadaşlığı unutulmaz derler. Hafızlık biraz daha meşakkatli olduğu için, sıkıntılı ortamlarda oluşan arkadaşlıklar unutulmaz. Yaklaşık 40 yıl oldu hafızlık yapalı. Arkadaşlarımızın tamamına yakınıyla irtibatımız var, görüşmelerimiz var. Biraraya geldiğimiz zaman o güzel günleri yad ederiz, birbirimizi teşvik ederiz.

Hafızlık eğitimi geleceğinizi ve eğitiminizi şekillendirme noktasında ne tür katkıları oldu?

Hafızlık itici bir güç oldu. 10-11 yaşlarında zihninizi çok iyi çalıştırdığınız için ezber kabiliyetiniz çok iyi oluyor. Ben hafızlığı bitirdikten sonra ilahiyat fakültesini hedeflemiştim. Ama biz Kur’an Kursundayken 12 Eylül 1980 ihtilali oldu. Sabah kalktığımızda biranda kursun bahçesinde tankları gördük. Dolayısı ile şartlardan dolayı bizde askeri okula gitme gibi bir meyil oluştu. Ama başka yere gidersek de hafızlığı koruyamayacağımız endişesiyle, Karma Ortaokulu’na gittim. Oradan Gazi Lisesi’ne oradan da İlahiyat Fakültesi’ne gittim. Bunun temelinde hafızlık yaparken, ezber kabiliyetiniz çok geliştiği için, insanları daha çok sözel bölümlere yönlendiriyor. Ama ben Ortaokul ve Lise yıllarında daha çok fen bölümlerinde tahsil gördüm. Neticede hafız olduğum için İlahiyat Fakültesi’ni tercih ettim. Hayatın her safhasında hafızlığın çok faydalarını görüyorsunuz. Duyduğunuzu unutmuyorsunuz, çabucak ezberliyorsunuz, muhakeme gücünüz gelişiyor bir de sizi hayata hazırlıyor. Hafız olmadan dolayı insan kendine daha çok dikkat eder. Bir hafız 365 gün sürekli abdestli durur. Hafızlar boş işlere fazla meyil etmez. Hafızlık insanı kötü işlerden alıkoyar. Çünkü o otokontrol. Kötü bir şey yapacağınız zaman zihnin hemen uyarıyor: “Bir dakika sen hafızsın, sen ayaklı Kur’an’sın” diyor. Dolayısı ile hem maddi anlamda hem manevi anlamda hafızlık bizim hem rehberimiz oldu hem yolumuzu aydınlattı hem de bize güzel bir gelecek hazırladı.

Hafızlık yapmak kadar hafızlığı devam ettirmek de zor bir iş. Bunun için ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?

Ortaokul ve lise yıllarında Türk Anadolu Vakfı’na bağlı Hacıveyiszade Yurdu’ndan kaldım. Hafızların yurdu orası. Burada her Ramazan hocalarımızın refakatinde hafızlığı sağlamlaştırırdık. Bir de ben sürekli olarak 40 yıldır, her gün mutlaka 3 cüz okurum. Bunu bir hayat düsturu olarak edindim. Hafız olup da hafızlığı çürüten, unutan çok arkadaşımız var. Ben namazlarda sürekli sureleri takip ederek giderim. 1. Cüzden başlayarak devam ettiririm. Ramazan’larda ortalama 10-15 hatim yaparak, ezberlediğimiz Kur’an’ı diri tutmaya çalışıyorum. Hafız olmak kolay ama hafız olarak kalmak, hafız olarak yaşamak hakikaten çok zor. 3 türlü hafız vardır: Hafız olan ve unutan, hafız oluyor unutmuyor ama Kur’an’ı hayatında tatbik etmiyor bir de hafız olan, unutmayan ve Kur’an’ı hayatında tatbik eden hafızlar vardır. İlk ikisi istenilen şeyler değildir. Dolayısı ile Kur’an’ı Kerim’i düzenli ve sürekli okuyarak sağlamlaştırmaya çalışıyoruz.

Hafız olmak isteyenler imkanların fazla olmasından dolayı eskiye göre daha kolay hafız olabiliyorlar. Bu anlamda siz neler söylemek istersiniz? Yeni nesillere tavsiyeleriniz olur mu?

Hafızlık müessesesi çok geniş kitleler tarafından sürdürülmeli. Bundan 40 yıl önce, 70 sene önce, imkanlar kısıtlıydı ama çocukları gündelik hayatta meşgul edecek internet yoktu, televizyon sınırlıydı, sosyal medya yoktu. Dolayısı ile insanlar belli bir çerçeve içinde kaldıkları için onları meşgul eden unsurlar daha azdı. Şimdi imkanlar fazla. Eski dönemdeki hafız olma teknikleri değişti. Özel metotlarla hafız proje imam hatip okulları ve liseleri filan açıldı. Hocalarımız daha farklı, kalıcı unsurlar geliştirdiler. Dolayısı ile şimdiki dönemde çocuklarımız mekan itibariyle daha şanslılar ve imkanlar daha fazla. Mesela bizim dönemimizde Konya’nın en köklü Kur’an Kursu olmasına rağmen Uluırmak Nuraniye Kur’an Kursu’nda oyun oynama imkanı yoktu. Çocuksunuz, deşarj olmanız gerekiyor ama imkan yok. Şimdi spor yapma imkanları var, gezme imkanları var, teknolojinin imkanlarından faydalanma durumları var. Sevsinler, arzu etsinler, istesinler, hafızlığın maddi ve manevi olarak faydasını fazlasıyla görecekler.

Editör: TE Bilişim