İlim ve irfan merkezi, medeniyetlerin beşiği Konya bugüne kadar sayısız ilim insanı, alim, Şair Gültekin Samanoğlu’dur edip, şair, yazar yetiştirmiştir. İşte bu şahsiyetlerden biri de şiirleriyle Türk Edebiyatında adından söz ettiren Şair Gültekin Samanoğlu’dur. 2 Kasım 1927'de Konya'da doğdu. Çumralı olan Şair Gültekin Samanoğlu’nun asıl soyadı; Samancı’dır. Edebiyat alanında Sâmanoğlu soyadını kullanmıştır. Babası kültürlü, belirli bir düzeyde eğitim almış ve Konya’nın ilçelerinde memurluk yapmış olan Fehim Bey’dir. 

İlkokula babasının memuriyeti sebebi ile Çumra’da Altınçeşme İlkokulunda başladı, babasının tayininin çıkması üzerine ilkokulun son üç sınıfını Konya’da tamamladı.

1947 yılında Kuleli Askeri Lisesi'ni, 1949'da Harp Okulu'nu bitirdikten sonra, Subay olarak yurdun çeşitli yerlerinde görev yaptı. 1959 yılında kendi isteğiyle ordudan ayrıldı. Basın Yayın Turizm Bakanlığı'na girdi, İç Basın Müdürü oldu.  1967 yılında Basın İlân Kurumu Genel Müdür Yardımcılığına, 1973'de de Genel Müdürlüğe getirildi. Bu görevini hayatının sonuna kadar başarıyla sürdürdü. 1988 ve 1992 yıllarında dörder yıl olmak üzere iki dönem TRT Yönetim Kurulu üyeliğine seçildi. Anadolu'nun çeşitli yerlerinde düzenlenen Anadolu Basını Bölge toplantılarına katıldı. Basın, Yayın, Dil, Edebiyat ve Kültür konulu pek çok toplantıya katıldı, komisyonlarda çalıştı, bildiriler sundu. 1987 yılında “Anadolu Basını Üstün Hizmet Ödülü”nü aldı. Ankara Gazeteciler Cemiyeti tarafından seçilen “Son Kırk Yılın En Başarılı Gazetecileri” arasında yer aldı. Kültür, sanat ve turizmle ilgili bir çok sivil toplum örgütünün üyeleri, yöneticileri arasında bulundu. 1983 yılında, Sturga Şiir Şöleni'nde Türkiye'yi temsil etti. Kültür, sanat ve turizmle ilgili birçok sivil toplum örgütünün üyeleri, yöneticileri arasında bulundu. 

ŞAİRLİĞE GİDEN YOL 

Çocuk denilecek yaşlarda dede ve nineleri ve halası sayesinde dinlediği manzum masal ve hikâyeler sayesinde şiire ilgi duymaya başladı. Kendisi de bu durumu şöyle açıklamıştır; münasebetini; “Tam anlamı ile Osmanlı hanımı iki ninem, espri dolu dedemin üzerimdeki etkileri inkâr edilemez. Bana şiir yaz dememişlerdir. Fakat dinlediğim masallar, halk hikâyeleri ve bunlar arasındaki maniler, ister istemez şiir cevherinin yoğunlaşmasında etkili unsurlar olmuştur.”

Babasının ilçelerdeki memuriyetinden dolayı ortaokul birinci sınıfı Konya’da bir akrabasının yanında, ikinci sınıfı ise, İstanbul’da dayısının yanında kalmak suretiyle bitirmek zorunda kaldı. İstanbul’da geçen bir yıl zor ve buruk olsa da ona yepyeni ufuklar açmıştı. İlk defa denizi, vapurları, tramvayları görmüş, vesikayla alınan ekmekler, soğuk ve isli odalarda hem ders çalışmak hem de anne-baba hasreti çekmek ona çok zor gelmişti. Çocukluğundaki bu hatırlar şiirlerine de yansıdı. Ortaokulda şiir alanında Namık Kemal ve Yahya Kemal’den çok etkilendi, edebiyatı sevdi. Tatilini okulun kütüphanesinde kitap okuyarak geçirir. Bu olaylar onu askerlikten çok edebiyata itmiştir.

Hatta askeri okuldayken AÜ DTCF Edebiyat bölümüne gitmek iste ve Dil Tarih’e dilekçe yazar. Bu durumu şöyle anlatır: “Kuleli Lisesi son sınıfındayım, anladım ki ben subay olamam. Edebiyat hocama yalvardım, bana askeri edebiyat öğretmeni olmamı söyledi. Dil Tarih Fakültesi’nde askeri öğrenci olarak okumak için Ankara’ya mektup yazdım. Cevap; ordunun subaya olan ihtiyacından dolayı, fakültelere hâkim, doktor, öğretmen olmak üzere sivil liselerden talebe alınacaktır. Üzüntü aldı beni. Mektebe girdim diye nasıl sevindiysem, Dil Tarih’e gidemedim diye o kadar üzüldüm.” 

1948 yılında Çınaraltı Dergisi’nde yayınlanan “O Kadın” şiiri ile dikkat çekti. 

Sen ilk iftar meyvesi ramazan sinisinde,

Sen kadın üstü kadın, gönül kavsinde saklım...

İşlenmemiş minyatür ıstırap çinisinde,

Hayal havzumun suyu ipek, ipek duvaklım.

Asıl adı Gültekin Samancı olmasına rağmen Gültekin Sâmanoğlu adını da kullanmış ve bu isimle tanınmıştır. Buna rağmen 1948’den önce bazı dergilerde yayımlanan Ebediyet Yolcusu, Hakikat, Hücum şarkısı şiirlerinde “Samancı” soyadını kullanmıştır. Askerî okulda öğrenime devam etmesi nedeniyle, müstear isim kullanmıştır. 

Beş Hececiler, Namık Kemal, Yahya Kemal başta olmak üzere, Necip Fazıl, Cahit Sıtkı, Kemalettin Kamu, Arif Nihat Asya, Ahmet Muhip Dıranas gibi isimlerden etkilenmiştir. Kendisiyle yapılan konuşmalarda, şiir toplantılarında şiirlerinin esin kaynağı olarak da 

önce en büyük hazine halk şiirimizi, sonra divan şiirimizin ustalarını ve arkasından Ahmet Haşim, Yahya Kemal, Necip Fazıl, Ahmet Muhip ve Cahit Sıtkı”yı göstermiştir. Şiirinde geleneğe bağlı olarak hece veznini kullandı. Ancak, hecenin alışılmış şekil, kalıp ve biteviyeliğine, yeni bir biçim, ahenk ve içerik getirdi. Şiir dili kusursuz taze ve değişikti. Gerçekleri duygunun tülleri arkasından vererek yumuşatan, dış dünyadan çok, kendi iç dünyasına, hatıralarına gömülü, lirik, duygulu bir şairdi. Temelde ferdi duyguları ağır basan, aşkı, üzüntüyü, hayranlığı, sevgiyi, aile mutluluğunu daha sık söylemiştir. 

Yakından tanıdığı Gültekin Samanoğlu için Gazeteci-Yazar Seyit Küçükbezirci, şiirleri için şu tespitte bulunmuştur; “Çok değişik iklimlerde yaşattığı, çok şaşırtıcı sularda dolandırdığı, çok başka duyguları gün ışığına çıkarttığı için… Hepsinden çok, insanın kendi özünü bile bile aldatışlarını ben gerçekçi biçimde; jilet keskinliğinde, zağlı bilenmiş kılıçlar soğukluğunda önümüze koyuveriyor… Daha ilk mısraılar la, elektrik kaçağı olan bir metale dokunmuşçasına çarpılırsınız. Sinirleriniz çekilir, tüm hücreleriniz bir türlü boşalmak bilmez bir elektrik yükü ile yüklenir. Hele yaşınız kırklardan demir almış gitmekteyse; hele yaşınız ellilerden zincir tarayıp engine açılmaktaysa.”

Şair Ahmet Özdemir de, Samanoğlu’nun başarılı bir şiir dili olduğunu şöyle ifade etmiştir; “Hecenin alışılmış şekil, kalıp ve sürekliliğine, yeni bir şekil, ritim ve içerik getirdi. Kafiyelerin dizilişinde, mısraların sıralanışında yaptığı yeniliklerle şiirlerinde bir bütünlük sağladı. Taze, değişik ve oldukça titiz bir şiir diliyle kendi iç dünyasını, anılarını, yumuşatılmış olarak toplumun gerçeklerini lirik ve duygulu bir şekilde yansıttı.”

HİSAR DERGİSİ VE GÜLTEKİN SAMANOĞLU

Çınaraltı dergisinde “O Kadın” adlı ilk şiiri yayımlanan Samanoğlu, 1959 yılından itibaren şiirlerinin yer aldığı Hisar dergisi şairleri arasında yer aldı. Türk edebiyatında bir ekol olan Hisar dergisi kurucuları ve Hisarcı şair ve yazarlardan biriydi. 1950 sonrası şiir ve yazılarını Hisar dergisinde yayınlamaya başladı. Hisar, 1950 yılında Ankara'da çıkmaya başlamış, belli bir sanat anlayışının dergisi halini almıştır. Derginin ana amacı, öz kültür ve medeniyetimizden kopanlara, köksüzlük ve taklit bir edebiyat dili kurmaya çalışanlara karşı; 1. Sanatçı bağımsız olmalıdır. 2. Milli olmayan sanatın sınırlarımızı aşacağı düşünülemez. 3. Sanatçının dili yaşayan dildir düşüncesi olmuştur.

Az şiir yazmış, az kitap yayımlamıştır ama özellikle Hisar’da, "geleneğin izini sürerek tamamen özgün ve yerli bir şiir dili nasıl kurulabilir?" sorusuna cevap aramıştır. Hisarcılar gibi, şiir ve yazılarında Türk tarihini, İslâmî duyguları, vatan bütünlüğü ve onarımını, ahlâk ve terbiye üstünlüğünü, zaman zaman da bütün Türklüğü düşünen milliyetçi görüşü benimsemiştir. Türk Edebiyatı’nın ünlü ismi merhum Ahmet Kabaklı’nın ifade ettiği gibi; Özlediği ülkeyi yazdı. Hisar'ın çıkmadığı dönemde ve kapandıktan sonra, Türk Edebiyatı, Türk Yurdu, Türk Dili ve Çağrı gibi dergilerde yazmıştır. 

GELENEKLERE VE GEÇMİŞE SAHİP ÇIKAN BİR ŞAİR 

Şiirlerine bakıldığında memleket sevgisi, Anadolu coğrafyası, yasadığı şehirlerin güzelliğini yansıtan örneklere rastlarız. Ayrıca tarihimizi, geleneklerimizi, değerlerimizi öven şiirleri ile de dikkati çeker. Çünkü, onun hayatı Anadolu’da geçmiştir. Bu nedenle şiirlerinde Anadolu’nun sesi vardır. Yurtseverlik bilinci içinde şairin duygularının ağırlık noktasını teşkil eden vatan/memleket sevgisinin yer aldığı şiirler onun bayrağa, toprağa ve milletine olan bağlılığını yansıtmış, kültürümüzün kaybolmaya yüz tutan değerleri onunla adeta yeniden canlanmıştır. 

Yahya Kemal’in, “Kökü mazide ati olmak” dizesi, Gültekin Sâmanoğlu'nun temel sanat anlayışını oluşturdu.

Tarih şuuru içinde gelişen, büyüyen kültür duyarlılığıyla, geleneğe bağlı hayat düzeniyle, sanata yıkıcı değil, yapıcı olarak duyduğu saygısıyla örnek oldu. Son yıllarda katıldığı ve yönettiği gönül dostları toplantılarında gençleri yönlendirdi, yüreklendirdi.

Şiirinde geleneğe bağlı olarak hece veznini kullandı. Ancak, hecenin alışılmış şekil, kalıp ve biteviyeliğine, yeni bir biçim, ahenk ve içerik getirdi. Şiir dili kusursuz taze ve değişikti. Gerçekleri duygunun tülleri arkasından vererek yumuşatan, dış dünyadan çok, kendi iç dünyasına, hatıralarına gömülü, lirik, duygulu bir şairdi. Çeşitli milliyetçi kuruluşlarda görev yapan Gültekin Samancı, milliyetçi ve mukaddesatçı bir çizgide durmuştur.

Türk milletini ve boylarını öven, Türkün gücünü dışa vuran mısraların yer aldığı Malazgirt isimli şiiri bu anlamda önemli bir eseridir. Şiirin bir bölümü şöyledir;

O ki, Anadolu'ya öteden beri tanış; 

Asya'dan Aktoprağa düşen Cemre'nin ilki. 

Kulağına okunan ezan'la adı konmuş 

Fatih Sultan Mehmet'in, Yunus Emre'nin ilki; 

Sinan'da kubbe, kemer, Yahya Kemal'de beyit

Üst'ten bu gök çökmedi, alt'tan yer delinmedi 

Kendine dönüş için büyük tekne: Malazgirt 

Türklüğün hamurunu yeniden mayalanmış, 

Tarih'e yolcu etmiş nice bin civanverdi 

Atının terkisinde, binlerce Alparslan'ın.

KONYA HAYRANI, KONYALI BİR ŞAİRDİ

Gülteki Samanoğlu, Konya aşığı bir insandı. Aile efradı Konya’nın eski ve köklü ailelerinden olup, kendi deyisiyle özbeöz Konyalı’dır. Kültür İnsanı Feyzi Halıcı da onun için, “Hz. Mevlana’dan gelen bir ailenin çocuğu” demiştir. Samanoglu kendisiyle yapılan konuşmalarda ailesinin yalnızca Mevlana’ya saygı ve sevgi besleyen bir aile olduğunu belirttiği gibi kimi zaman da “Mevlana’dan gelen bir ailenin çocuğuyum” demesi de bu anlamda önemlidir. 

Konya dışında bulunmasına rağmen hep gurbet acısı içinde olmuş, doğduğu, büyüdüğü şehri hiçbir zaman unutmamıştı. Konya denince, yanına akan sular dururdu; Onun için. Bulunduğu makam/mansıp ikinci derecede kaldı; Her fırsatta, Konya’da düzenlenen sanat faaliyetlerine koştu,  Âşıklar Bayramı’na katıldı.  Kadımlar Pazarı’na geldi, İstanbul’a götürmek için küflü tuluk peyniri, kuru kayısı aldı. Çumra’yı da oldukça sevmiş ve “Çumralıyım” ifadesiyle gurur duymuştur. Türk Edebiyat Dergisine yazdığı yazıda Cumhuriyet’in 10. Yıl kutlamalarından bahsetmiş, özlemini anlatmıştır. Kendisi ve şiirleri hakkında kaleme aldığı yazıları için teşekkür ettiği Küçükbezirci’ye gönderdiği mektupta Konya’ya özlem duygularını şu şekilde ifade etmiştir; “O güzelim yazınızı okurken daüssıla ile (Şimdi ona nostalji diyorlar) duygulandım. Gözlerimi dünyaya açtığım, tay tayladığım, yürüdüğüm (sonra yalın ayak ekin anızları üzerinde koştuğum), diş bulgurunu tanıdığım, ineğin keleye götürülüşünü; avar suladığım, okula başlayışım; saklambaç, çelik çomak, uzuneşek vs ile dolu sevgili Konya ile…  Eski Meram yolundaki toz kokusunu yeniden duydum. Beni bu havalara götürdüğün içinde sonsuz teşekkürlerimi ve saygılarımı sunuyorum.”

Şu dizelerle de Konya sevgisini vurgulamıştır;

Kapısından ağır ağır şehre gir,

Mabetlerde her derdine bul çare.

İçlerinden bir tanesi şehittir

İnce Minare.

Vaktiyle bu şehrin başı dikmiş

Yaşarmış dünyaya emrede ede,

Ney sesleri kubbe kubbe birikmiş;

Yeşil Türbede… 

ŞİİRLERİNDE GURBET VURGUSU

Hayatında yaşadığı zorluklar, Konya’dan ayrılış süreci kendisini büyük elçide etkilemiştir. Bu nedenle şiirlerindeki ana temalardan biri de gurbet ve yalnızlık olmuştur. Ayrılık, özlem, ölüm ve memleket gibi konular yazdığı şiirleri şekillendirmiştir. Şiir kitaplarında yer vermediği Yoldaki Gurbet ile Gurbet Akşamları ve ilk kitabına aldığı Gölge şiirleri gurbet teması kapsamında yazılmıştır. Bununla beraber şair, Alacakaranlık eserinde yer alan, Anadolu Türküsü, Sarnıç, Konya Ovasında Güz Akşamı, Yıllar Geçedursun, Üzüntülü Yolculuk, O Şehirde Kaldı, Hatırladıkça ve Uzun Vuran Gölge kitabına aldığı Mevlâna’dan Mevlâ’ya, Anadolu Kokusu yalnızlık ve gurbeti vurgulayan önemli şiirleri olmuştur. 

Gurbet Akşamları şiirinde eğitimi sebebiyle ailesinden, doğup büyüdüğü çevreden uzak kalan bir çocuğun duygularını ifade etmektedir. O müthiş, hisli şiir şöyledir; 

Hayaller görür gibi olurum,

Bir acı akar içime, ince. 

Gurbetin renksiz akşamlarında

Bir şeyler düşünürüm; delice…

Bir şeyler ki getirir kasımı

İkiye böler rüyalarımı, 

Gem vurmadığım arzularımı

Bir boşluğa fırlatın, derince.

Zor yalnızlığın büyük acısı,

Hele ilk gurbetin ilk sancısı.

Ben, bu insanların yabancısı,

Hayalle avunurum sâdece...

VEFATI VE ESERLERİ 

Şairin hayatındaki yoğunluk yasının kemale ermesiyle birleşince sağlık problemleri yavas

yavas görülmeye baslar. 1997 yılında Safra kesesi rahatsızlığından İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi’nde tedaviye alınır. Ameliyatından yaklaşık dört yıl sonra 2001 yılında hastalanır ve iki yıl boyunca tedavi görür. Aralıklarla süren tedavi ve kontroller zaman zaman iyi sonuçlar verse de iyileşmesini mümkün kılmamıştır. Türk milliyetçiliğini hayatı boyunca savunmuş olan değerli şair Gültekin Samancı 11 Nisan 2003 Cuma günü yoğun bakımda iken sabaha karsı hayata veda etti. 12 Nisan Cumartesi günü Basın İlan Kurumu Genel Müdürlüğü'nün önünde düzenlenen törenin ardından Karacaahmet Mezarlığı'nda toprağa verildi. Çeşitli milliyetçi kuruluşlarda görev yapan Gültekin Samancı, millî ülkü yolunda sessizce fakat ısrarla yürümeyi ilke edinmişti. Hisarcılar ekolünün hayattaki son temsilcilerinden biriydi.

Şairin ölümü üzerine birçok ulusal ve yerel basın-yayın organlarında yazılar kaleme alınmış, şiirler yazılmış, televizyon programları yapılarak vefatından duyulan üzüntü anlatılmıştır. Devletin üst kademelerindeki görevi münasebetiyle de birçok devlet adamı ölümünden duydukları üzüntüyü esine yazdıkları başsağlığı mesajları ile dile getirmişlerdir. Şairi yakından tanıyan Ahmet Özdemir, onun vefatı üzerine şu dizeleri kaleme almıştır:

Alacakaranlık çöktü her yana

Bir kara haber ki, çabuk yayıldı

Acıyla dediler ki, yana yana

Hisar’ın bir burcu daha yıkıldı,

Günler ötesinden düştü ateşi,

Çıngı çıngı sardı öksüz yüreği,

Büründü yaslara evladı, eşi;

Basın’ın devrildi temel direği.

Gültekin Samancı, Evli, biri kız, biri erkek iki çocuğu ve üç torunu bulunmakta. Şiirleri Alacakaranlık ve Uzun Vuran Gölge adlı kitaplarda yayınlanmıştır. Cahit Sıtkı Tarancı ve Kemalettin Kumu'ya ilişkin iki kitabı daha bulunmaktadır. 

KAYNAKÇA

BÜLBÜL, Rıdvan, Konya’nın Ulu Çınarlarından Gültekin Samancı’yı Anımsama, Yeni Meram-19 Nisan 2016

ÇINARLI, Mehmet (1998), Hisar; 1950-1980 yılları arasında Ankara' da yayımlanan aylık fikir ve sanat dergisi, TDV İslâm Ansiklopedisi, Cilt:18 

KÜÇÜKBEZİRCİ, Seyit, Türk şiirinin unutmayacağı bir; Konyalı; Gültekin Sâmanoğlu, Memleket: 30.04.2018  

ŞİMŞEK, Yaşar (2018), Kemalettin Kamu ve Gültekin Sâmanoğlu Şiirlerine ‘Gurbet Teması’ Bağlamında Karşılaştırmalı Bir Bakış, Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı:34

ŞİMŞEK, Yaşar (2007), Gültekin Sâmanoğlu (Hayat-Sanat ve Eserleri), Gazi Osmanpaşa Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi. 

YILDIZ, Ahmet, Gültekin Samanoğlu'nun Çumra'sından!, Çumra 26 Haziran-04 Ekim 2017

www.liseedebiyat.com-Erişim:30.05.2019

www. edebiyatvesanatakademisi.com-Erişim:30.05.2019

Editör: TE Bilişim