Hz. Mevlâna'nın 744. Vuslat Yıldönümü Uluslararası Anma Törenleri geçtiğimiz Perşembe günü başlamıştı. Törenler, 17 Aralık tarihine kadar her gün dolu dolu etkinliklerle devam edecek. Çok sayıda yerli ve yabancı turistin de gelmeye başladığı etkinlikler kapsamında hem Hz. Mevlana’nın öğretisi davetlilere ışık oluyor hem de Türk-İslam merkezli sanat dalları davetlilere tanıtılıyor. Bu kapsamda Mevlana Kültür Merkezi’nde her yıl olduğu gibi çeşitli sanat dallarının tanıtıldığı stantlar da açıldı. Tezhib, hat, Keçecilik gibi geleneksel el sanatlarının ve çeşitli derneklerin tanıtıldığı stantlar törenlere gelen davetliler tarafından büyük ilgi görüyor. 

SAĞLIK TURİZMİNİ İLERTMEYİ AMAÇLIYORLAR

Mevlana Kültür Merkezi’ne açılan stantlar arasında Konya Sağlık Turizmi Derneği’nin de standı bulunuyor. Bu yıl başlarında açılan dernek henüz yeni bir dernek. Konya’da sağlık turizmini geliştirmeyi ve sağlık turizminden elde edilen geliri artırmayı hedefleyen dernek, yerli ve yabancı turistlerin katıldığı törenlerde boy göstererek dernek hakkında bilgiler veriyor. Stant sorumlusu Nur Büyükaydoğdu, derneklerinin amaçlarıyla ilgili olarak, “Yurt içi ve yurt dışından gelen hastalarımıza hangi hastalıkla ilgili yardım almak istiyorlarsa, doktor veya hastaneye yönlendiriyor, hastaneye en yakın konaklama ayarlıyoruz. Ulaşım, barınma ayarlıyor, Konya’yı gezdirecek rehberler ayarlıyoruz. Bu şekilde sağlık turizmini ilerletmeyi hedefliyoruz. Yılbaşında kurulmuştu derneğimiz. Bu yıl ilk defa Şeb-iArus törenlerinde stant açtık” ifadelerini kullandı. 

TEZHİB SANATI HALA YAŞATILIYOR

Türk-İslam kültürünün önemli bir sanat dalı olan tezhib de tanıtılan sanat dalları arasında yer alıyor. Tezhib sanatıyla ilgili bilgiler veren Destegül Güzel Sanatlar Merkezi Tezhib Öğreticisi Zeliha Yıldız, tezhibin süsleme sanatı olduğunu söyledi. “Tezhibaltınlamakanlamına geliyor” diyen Yıldız, sözlerini şöyle sürdürdü,“Yazı albümlerinde, yazma eserlerde, sayfa kenarlarında yapılan her türlü süsleme işine tezhib denir. Yeteneği olan herkes tezhib yapabilir. Ama tezhib sabır işi. Birkaç senede başladım, öğrendim diyeceğiniz bir sanat değil. Yıllar süren zor bir sanattır.” Tezhibin 16 yüzyılda altın çağını yaşadığını, Avrupa’nın tesiri ile 18. Yüzyıllarda biraz deforme olduğunu ancak yeniden toparlandığını belirten Yıldız, “Günümüzde de bu sanat hala devam ediyor” dedi. Tezhibde kullanılan malzemeler ve yapılışıyla ilgili de bilgiler veren Yıldız, “Tezhibde ana malzemeler altındır. Fırçalar samur ve kedi kılından yapılmış özel fırçalardır. Hat en güzel şekilde yazmak için, tezhib onu en güzel şekilde süsleyebilmek için, cilt en güzel şekilde muhafaza etmek için, ebru da cilt kapağını en güzel şekilde yapmak içindir. Buradan murat, en güzel şekilde Kur’an-ı süsleyerek, o güzelliğe dahil olmaktır. Esas olan ruhumuzu terbiye etmektir. 

Hat ve yazıya göre bir tasarım yaparız. O tasarımı uygularız. Yazının inceliğine veya kalınlığına göre tezhib yapılır. Bu işte önemli olan ışığı doğru kullanmaktır. Işığı doğru kullandıktan sonra ince işler yapılabilir” şeklinde konuştu. 

KEÇE SON YILLARDA YİNE GÜNDEMDE

Daha çok Ortaçağ dönemlerinde insanların giyim ve barınma için kullandığı bilinen keçe, son yıllarda yine ön plana çıkmaya başladı. Keçe kullanılarak günümüz şartlarına uygun elbise ve süs eşyalarının yapılmaya başladığını ve rağbetin günden güne artmaya başladığının bilgisini eren Destegül Güzel Sanatlar Merkezi Keçe Öğreticisi İsmail Berberoğlu, “Keçe bir çöküş dönemi yaşadı elyafın çıkmasıyla. Ama şimdi yeni yeni faydaları rotaya çıktı. Elektrik üretmiyor, stres yapmıyor, sağlığa faydalı olduğu için yeniden kullanım alanına girdi. Havlu,  yelek, süs eşyası gibi şekillerde kullanılıyor. Keçe nemli ortamda zeytinyağı sabunu ile yün keçeleştiriliyor, sıklaştırılıyor. Bu yün tanesinin mikronları birbirine geçmeli, her bir vuruş birbirine işliyor. Koyundan yapılıyor keçe. Türkiye’de bulunan ırkların tüyleri biraz kalın. İthal olanlar daha ince. Yırtılmaz, üzerinde akrep, yılan yürüyemez. Çobanlar da o yüzden kepenek olarak kullanıyorlar. Vatandaşın ilgisi artıyor. Süs eşyası, günlük kullanımdan çeşitli eşyalar yapılıyor. Bayanlara hitap eden şallar yapılıyor. Yelek, cüzdan gibi. Tamamen el yapımı. Yazın serin tutar, kışın sıcak tutar. Teri emer. Arap ülkelerine de gönderiyoruz. Orada sık kullanılıyor” dedi. 

‘MİNYATÜR SABIR İSTEYEN BİR SANAT’

Yine minyatür sanatı da Mevlana Kültür Merkezi’nde tanıtılan sanat dalları arasında yer alıyor. Destegül Sanat Merkezi Minyatür Standı Sorumlusu Sahure Nur Sucu, minyatür sanatı ile ilgili olarak şunları söyledi, “Minyatür, çok ince fırçalarla yapılıyor. Önce eskizle yapılıyor. İki boyutlu çiziyoruz. Fırça ve kalemle özel hazırlanmış kağıtlar üzerine çiziliyor. Sanatçı istediği şekilde yapabiliyor. Daha çok eski dönemler yansıtılıyor ama son dönemlerde günümüz yaşantısının da minyatürleri yapılıyor. Minyatür ince bir çalışma. Çok uğraş isteyen, sabır gerektiren bir sanat dalı. Bu sabrı herkes gösteremeyebiliyor.”

ABDULLAH AKİF SOLAK

Editör: TE Bilişim