10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü nedeniyle gazetecilik mesleğine büyük emekler veren ve deneyimleriyle genç kuşaklara önemli bir örnek olan İhsan Kayseri, Rıdvan Bülbül ve Mustafa Güden, gazetecilik üzerine önemli açıklamalarda bulundular. Günümüz şartlarının gazetecilik mesleğini kolaylaştırdığına dikkat çeken deneyimli isimler, genç gazetecilere de “okumak gerekiyor” tavsiyesinde bulundular. 

‘GAZETECİ OLUNMAZ, GAZETECİ DOĞULUR’

Araştırmacı Gazeteci-Yazar İhsan Kayseri, yaptığı açıklamada Cemiyetin nasıl kurulduğunu ortaya çıkaran kişilerden biri olarak bütün genç gazetecilere de başarılar diledi. ‘Gazeteci olunmaz, gazeteci doğulur’ diyen Kayseri sözlerine ise şu şekilde devam etti; “Gazeteciler cemiyetinin nasıl kurulduğunu çok inceledim. Cemiyetimizin 1950’li yıllarda kurulduğunu ortaya çıkaran kişilerden biriside benim. Tüm gazetecilerimizin Gazeteciler Cemiyetine üye olmasını istiyorum. Çünkü İstanbul’dan sonra ilk defa kurulan Gazeteciler Cemiyeti Konya’dadır. Gazeteciler Cemiyeti İstanbul’da 1946 yılında kurulmuş. Konya’da kurulan cemiyetimizin ilk Başkanı da Namık Ayaz’dır. Namık Ayaz başta olmak üzere vefat eden tüm gazetecilere Allah’tan rahmet diliyorum. Genç gazetecilere başarılar dilerim. Çünkü gazetecilik bir başarı işidir. Bu nedenle de oturduğu yerden gazeteci olunmaz. Gazeteci haberinin karşısında olursa gazeteci olur. Bana göre de gazeteci olunmaz, doğulur.  Çalışan gazetecileri tebrik eder başarılar dilerim”

GENÇ GAZETECİLER ‘KIYMET’ BİLMELİ

Eski gazetecilikle günümüz gazeteciliğinin çalışma şartlarını karşılaştıran Kayseri, bütün genç gazetecilere kıymet bilmeleri noktasında seslendi. Bilgisayarların kurulması ile birlikte gazeteciliğin kolaylaştığını dile getiren Kayseri, “Şimdiye oranla eskiden gazetecilik biraz daha zordu. Çünkü vasıta yoktu birçok gazetecide her yere yürüyerek gidip geliyordu. Tabi gazetecilerin sayısı da sınırlıydı daha çok yazarlar vardı. Ama onlar haberin karşısında olan kişilerdi. Gazetecilere sağlanan imkanlar tamamen sınırlıydı yemek bile yoktu. Şimdi gazete sahipleri muhabirlerine, yazarlarına yemek veriyor. Buda çok güzel bir gelişme. Bilgisayarlar kurulunca gazetecilik de kolaylaştı. Örneğin; ‘Arkadaşımız İstanbul’da maç seyrediyorsa onun bilgilerini de resmini de  anında  Konya’ya gönderebiliyor’. Bütün genç gazetecilerin günümüzün şartlarının kıymetini bilmelerini isterim” dedi.

‘GAZETECİ KÜLTÜRLÜ OLMALI’ 

Gazeteci-Yazar Rıdvan Bülbül yaptığı açıklamada, “Gazeteci hem doğuştan hem de sonradan öğrenerek olabilir.  Ama ikisi de varsa bir insanda o insan gazetecilerin gazetecisi olur. Gazetecilik bir kamu görevidir. Uygar ülkelerde basın artık dördüncü güç olması tartışılmaz hale gelmiştir. Bu bağlamda gazetecilerin hizmetleri ivme kazanmış ve kamuoyunda ilgiyle izlenmeye başlanmıştır” diye konuştu. Genç gazetecilere de önemli tavsiyelerde bulunan Bülbül, “En önemli tavsiyem okumaları gerekiyor. Kültürlü olmaları lazım. Gazeteci deneyimli, donanımlı ve kültürlü olacak. Gazeteci kültür, bilgi, birikim demektir. Bunun için okumak gerekiyor” ifadelerini kullandı. 

‘GAZETECİLER 15 TEMMUZ’UN HASAN TAHSİN’LERİDİR’

Gazeteci-Yazar Mustafa Güden de gazeteciliğin dünü bugünü ve önemine dair önemli değerlendirmelerde bulundu. “Gazetecilik milletlerin, devletlerin olmazsa olmaz unsurlarından biridir” diyen Güden sözlerine şöyle devam etti, “Gazeteler son drece önemli kurumlar. Türkiye, gazeteciliğin ne kadar önemli olduğunu 15 Temmuz işgal girişiminde tecrübe etti. Hain girişimin gecesinde Türk medyası olağanüstü büyük bir başarı göstererek Türkiye devletinin varlığına kastedenlerin engellenmesinde en büyük rolü oynayan birisi oldu. Bu anlamda Toplumların ve devletlerin medya kuruluşlarına, gazetecilere sahip çıkması gerekir. Milli medya çok önemlidir. Bu desteğin sağlanmasıyla devletin varlığına kastedenlerin önlenebileceğini ve toplumun doğru yönlendirilebileceğini gösterdi. Bu anlamda gazetecilik ekmek kadar, su kadar önemli. Türk medyası millileşme alanında çok ciddi mesafe aldı. 1960-1980 darbesi, 1971 muhtırası, 28 Şubat postmodern darbelerinde medya hükümetin yanında ya da devletin yanında gerektiği kadar yer alamadı. Bu milli medya oluşum sürecinin sancılarıydı. 28 Şubat bunların son ayağıydı orada kısmi olarak vardı ama yeterli değildi. 15 Temmuz’da artık darbeye dur diyebilecek bir medya oluştu. 15 Temmuz öncesinde hiçbir medya darbeye hayır diyemedi. Bu da can çekişen gazetecilik açısından son derece önemliydi. Can çekişen diyorum; çünkü medya kuruluşlarının önemi ne kadar artmışsa, toplumun gazetecilere ve medya organlarına sahip çıkması o kadar azalmıştır. Medya kuruluşları ülke menfaatleri doğrultusunda çalışmalarını sürdürüyor. Bu anlamda gazetecilik milli medyaya doğru evrilmiş durumda. Hasan Tahsin Kurutuluş mücadelesinde nasıl ilk kurşunda öne çıkarak kurtuluş mücadelesinin önderi olmuşsa, 15 Temmuz’da kurşun atmadan, imamları sala okumaya davet eden Turgay Güler gibi gazeteciler de Hasan Tahsin kadar kahramanlık yaptılar. Gazeteciler 15 Temmuz’un Hasan Tahsin’leridir.”

‘TOPLUMLA BÜTÜNLEŞEN GAZETECİLERE İHTİYACIMIZ VAR’

Genç gazetecilere de tavsiyelerde bulunan Güden, “Genç gazeteciler irade sahibi olsunlar. Haberlerini kendi ifadeleri ile cümleleştirsinler. Fotoğrafları kendi gözlerinden çeksinler. Basın bülteni dahi olsa o basın bültenini okuyup yeniden şekillendirsinler. Haberciliği yaparken toplumun ihtiyacı olan konulara yönelsinler. Bunu yaparsa toplumun gazeteciye ve gazetelere olan ilgisi artar. Yani kurumlarla değil toplumla bütünleşen gazetecilere ihtiyacımız var. Genç arkadaşlarımız sokaktaki vatandaşın zihnini görsün” görüşünde bulundu. 

ABDULLAH AKİF SOLAK-HÜSEYİN MENEKŞE 

Editör: TE Bilişim