Osmanlı Devleti’nin tarihte büyük bir coğrafyaya egemen olmasının etkileri, bugün dahi görülebiliyor. Orta Doğu’da, Balkanlarda, Kafkaslarda bulunan Müslüman ülkeler ile Türkiye arasında kültürel bağlar bulunuyor. Bu bağlar, Konya’ya eğitim görmek için gelen misafir öğrencilerin anlatımlarıyla güzel bir şekilde ortaya konuyor. Irak asıllı Ürdünlü Fatimah Saad Abdulateef de bu kültürel benzerliklerden bahsetti. Alanıyla ilgili eğitimin Türkiye’de kaliteli olmasından dolayı eğitim için Türkiye’yi tercih ettiğini belirten Abdulateef, bu durumdan pişman olmadığını söyledi. Türkiye’nin Ürdün’e çok benzediğini vurgulayan Abdulateef, “Benzerliklerimiz çok fazla. Burada hiç zorluk yaşamadım, burayı çok seviyorum” diyerek önemli bir mesaj verdi. 

FARKLILIKLAR YOK 

Necmettin Erbakan Üniversitesi Türk İslam Sanatları Bölümünde doktora yapan ve 1 yıldır Konya’da olan Ürdünlü Fatimah Saad Abdulateef,   Irak asıllı olduğunu ancak 23 senedir Ürdün’de yaşadığının bilgisini verdi. Ürdün’ün güzel bir ülke olduğuna dikkat çeken Abdulateef, “Ürdün Arapça konuşan bir ülke. Filistin ile komşu bir ülke. O yüzden Kudüs hakkında çok şey biliyorum. Orası benim memleketim gibi oldu. Ürdün kültürü Türkiye veya Konya ile çok farkı yok. Ben buraya geldiğimde çok zorluk çekmedim. Mesela yemekler benziyor, kıyafetler benziyor, aile kültürü benziyor. Aynı değil ama çok yakın birbirine. Ben öyle büyük farklılıklar görmedim. O nedenle çok fazla zorluk yaşamadım” dedi. 

ÖNCE İNSANLIK GELMELİ

Alanıyla ilgili eğitimin Türkiye’de oldukça kaliteli olduğunu, bunun için Türkiye’yi tercih ettiğini söyleyen Abdulateef,  “Hat üzerine çalışmalar yürütüyorum.  Hat üzerinde en iyi yer Türkiye’de. Çünkü İstanbul’da ve Konya’da hatlar yazmışlar. Bu nedenle Türkiye’ye geldim. İkinci bir neden de Türkiye Müslüman bir ülke. Buraya gelince ben gurbet hissetmedim. 

Ben Müslüman’ım İslam benim için çok önemli. Ama bence önce “insanlık” gelmeli. Burada bunu gördüm.  Burada insanlar çok sıcaklar. Ürdün’de insanlar mesafelidir. İnsanlar birbirlerine çok sıcak ve yakın davranıyor. Ben bunu çok seviyorum. Ürdün’de o kadar tatlı yiyecekler yok. Burada hamurlu ve tatlı yiyecekler çok yaygın ve ben bunu çok seviyorum. Simit var mesela simit çok güzel bir şey. Her yemekten sonra tatlı yiyorsunuz. Etliekmek çok güzel. Burada çok fazla yemekler var. Bu nedenle yemeklerini çok seviyorum. Sabahları üniversiteye giderken simit ve hamurlu yiyeceklerin kokusu geliyor. Bu beni çok mutlu ediyor. Bizim Ürdün’de böyle bir şey göremezsiniz. Burada çayı çok seviyorum. Ürdün’de soğuk çay içiyoruz genelde. Sıcak olan çaylar da orada biraz farklı. Buradaki çayı daha çok seviyorum” diye konuştu. 

KONYA’YA GELMEKTEN MUTLUYUM 

Ürdün’deki Ramazanlar hakkında da bilgi veren Abdulateef,  şöyle devam etti, “Ürdün’de Ramazan’lar çok güzel. Ürdün’de iftarlar birlikte yapılır. Aileler birlikte gelerek iftar yapar. Türkiye ile çok farklılık yok. Burada da aynı bu tür bir Ramazan görüyorum. Ben ilk başlarda İstanbul’da okumak istiyordum. Ama hat alanından dolayı Konya’ya geldim. Ama Konya’ya gelmekten çok mutlu oldum çünkü burası çok rahat, çok huzurlu bir şehir. Bu nedenle Konya’ya geldiğime hiç pişman olmadım. Burası çok güzel.”

ÜRDÜN HAKKINDA 

Tam adı Ürdün Haşimi Krallığı olan ülke, kuzeyinde Suriye, kuzeydoğusunda Irak, güneyinde ve doğusunda Suudi Arabistan, batısında İsrail ve Batı Şeria ile çevrili bir Arap ülkesidir.

Bölgedeki güç mücadelesi içinde oynadığı hayati rolün nedeni ise stratejik konumudur. Ürdün, Hristiyanlar, Müslümanlar ve Yahudiler tarafından kutsal sayılan toprakların kesiştiği yerde bulunmaktadır. Ortadoğu’nun kurtarılmış bölgelerinden biri olarak görülen Ürdün, bölgedeki çatışmalardan ve güç mücadelesinden büyük ölçüde uzak kalmaktadır. Ancak mevcut güç mücadelesi içinde özellikle Filistin sorunu bağlamında önemli rol oynamaktadır. Ülke, Mısır’la birlikte İsrail ile barış yapan az sayıdaki Arap ülkelerinden biridir. Ürdün, Filistin sorununun 1967 sınırları temelinde iki devletli çözüm ile aşılmasını istemektedir. Komşularıyla iyi ilişkiler içindeki Ürdün’ün ABD ve AB ile de ilişkileri ileri düzeydedir.

Ülke, Orta Doğu’nun petrol üretemeyen az sayıdaki ülkelerindendir. Ekonomisi hizmet sektörüne, turizme ve yabancı yardıma bağımlıdır. Başkent Amman’da 9 Kasım 2005 gecesi gerçekleştirilen eş zamanlı intihar saldırıları Ürdün’ün, bölgenin en güvenli ülkelerinden biri olduğu şekilndeki ününü zedelemiştir. Grand Hyatt, Radison SAS ve Days Inn otellerinin hedef alındığı saldırılarda, 34’ü Filistinli 57 kişi ölmüş, 34 kişi yaralanmıştı. Saldırıları Irak El Kaidesi üstlenmişti. Suriye’deki iç savaşın da Ürdün üzerinde hem ekonomik, hem siyasi hem de insani açıdan olumsuz etkileri oldu. Resmi rakamlara göre 550 bini geçen mülteci sayısı hali hazırda ekonomik sıkıntılarla mücadele eden ülkeye artı bir yük getiriyor. Suriye’deki iç çatışmanın devam etmesi Ürdün’ün ekonomik ve sosyal istikrarı ve güvenliği açısında negatif sonuçlara yol açabilir.

YAKIN TARİHİ VE SİYASİ YAPISI

Birinci Dünya Savaşı sonrası Britanya, Levant bölgesi dışında kalan Orta Doğu topraklarında manda yönetimi kurdu. 1920’lerde Şeria Nehri’nin doğusunu diğer Filistin topraklarından ayırarak burada yarı özerk bir yapı oluşturdu. O dönemde ülke nüfusunun büyük bir kısmını Osmanlı İmparatorluğu’na karşı Arap isyanında savaşan aşiretler oluşturuyordu. Ürdün’ün ilk yerleşik halkı olarak bilinen bu topluluklar Doğu Şeria Ürdünlüleri olarak biliniyordu. Bugün ise Ürdün’ün nüfusunun büyük bir çoğunluğunu İsrail ve Batı Şeria'dan göç eden Filistinlilerin aileleri oluşturuyor. 1946 yılında tam bağımsızlık kazanan Ürdün, bugünkü ismini 1950 yılında aldı. 1953-1999 yıllarında ülkeyi Kral Hüseyin yönetti. Hüseyin, ABD, Sovyetler Biliği ve Britanya arasında güçler dengesini idare eden pragmatik bir yönetici olarak tanındı. 1967'deki Altı Gün Savaşı sonucunda İsrail, Ürdün'e ait olan Batı Şeria'yı ele geçirdi. Ülkede 1970 yılında monarşiyi yıkmak isteyen Filistinli isyancıların ayaklanması ise bastırıldı. Kral Hüseyin 1988’de Batı Şeria üzerindeki iddiasından tamamen vazgeçti. 1994’te İsrail ile barış anlaşması imzaladı. Ülkede siyasi partilerin serbest olması 1992 yılında kabul edildi. Kral Hüseyin’in en büyük oğlu Kral II. Abdulllah, 1999’da babasının ölümünden sonra tahtı devraldı. O tarihten bu yana iktidarını pekiştirdi, bazı ekonomik ve siyasi reformları hayata geçirdi. Ürdün, 2000 yılında Dünya Ticaret Örgütü’ne katıldı, 2001’de ise Avrupa Serbest Ticaret Birliği’yle ortaklık kurdu. Amman, 2003’te Irak’ta Saddam’ı deviren koalisyona destek verdi. Süregelen kaos ve isyan hareketi sırasında Irak’tan binlerce göç aldı.

2007’nin temmuz ayında yerel seçimler yapıldı. Bu seçilerde tüm belediye meclislerindeki koltukların yüzde 20’si kadınlara ayrıldı.  Kasım 2010’da yapılan genel seçimlerde, koltukların büyük çoğunluğunu hükümet yanlısı bağımsız adayların alması ülkede geniş çaplı protestolara yol açtı. Muhalefetteki Müslüman Kardeşler ve onun siyasi uzantısı olan İslami Hareket Cephesi bu seçimleri boykot etti.

ABDULLAH AKİF SOLAK

Editör: TE Bilişim