Konya’nın yetiştirdiği önemli alimlerden biri de Mustafa Runyun’dur. Konya’nın değerli alimlerindenKaşıkçı Ali Rıza Efendi’nin oğlu olan Mustafa Runyun, 1917’de Konya’da doğdu. Küçük yaşlarda babası Kaçıkçı Ali Rıza Efendi ile birlikte Medine’ye hicret eden Mustafa Runyun, burada Zeynelabidin Efendi’nin sohbetlerine katıldı. Bu sohbetlerden büyük bir haz ve feyz alan Mustafa Runyun, küçük yaşlarda bir mücahit olarak yetişti.İlk tahsilini ve hıfzını Konya’da yapan Mustafa Runyun, yüksek tahsilini de Mısır’da Camiü’l-Ezher’de tamamladı. İslâm Hukuku İhtisası yaptı. Cumhuriyet döneminde ilk kez Runyun’un el-Ezher Üniversitesi diplomasının denkliği kabul edildi. 1 Mayıs 1951-30 Nisan 1952 tarihleri arasında İstanbul'da yedek subay olarak askerlik görevini ifa etti. 30. 04.1952 tarihinde Müşavere ve Dini Eserleri İnceleme Kurulu Aza Yardımcılığı’na, aynı yılın sonunda da asil azalığına atandı. Ankara’da Diyanet işleri Başkanlığı Müşavere Kurulu Azalığı yaptığı sıralarda Hacı Bayram Camii hatipliği görevini de üslendi. 21.9. 1957 tarihinde görevinden ayrıldı. 01.11.1957-27.05.1960 tarihleri arasında Konya milletvekili olarak Meclis’te bulundu.  20.01.1969 tarihinde Şişli Vaizliği’ne tayin edildi. 21.07.1970 tarihinde İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü’nde Arapça öğretmeni olarak Milli Eğitim Bakanlığı’na naklen geçti. 1981 yılında emekli oldu.Hutbeleri kısa ve vecizdi. İstekli gençlere de hususi surette Arapça dersleri verdi. Bu suretle de pek çok talebe yetiştirdi.

Necip Fazıl'ın da yazdığı Bab-ı Ali'de Sabah gazetesinde yöneticilik yaptı fakat orada insanlara fazla yararlı olamadığı düşüncesiyle ayrıldı. Tercümeler yaptı, Kader Yayınevi'ni kurdu.

Ankara Radyosu’ndaki dinî sohbetleriyle ismini duyurdu.Kur’ân-ı Kerîm tercümesi hazırlamak üzere 1956’da Diyanet İşleri Başkanlığı’nca kurulan ilk heyette yer aldı. Bu heyette Şehit Oral, Yusuf Ziya Ersal, Asım Güven, M. Asım Köksal, Kemal Edip Kürkçüoğlu, M. Şevki Özmen’le birlikte Mustafa Runyun’da yer aldı. Sonraları heyette Şehit Oral, Yusuf Ziya Ersal, M. Asım Köksal ve Şevki Özmen kaldı. Bu heyet Ali İmran suresine kadar gelebildi. Bu çalışma 1973 senesinde neşredildi. 1957’deki milletvekili seçimlerinde Demokrat Parti’den Konya milletvekili oldu. 27 Mayıs 1960 İhtilâli’nin ardından Yassıada’da bir süre tutuklu kaldı, ardından Kayseri cezaevinde hapis yattı.

MUSTAFA RUNYUN’UN HİCRET EDİŞİ

Mustafa Ruyun’un babası Kaşıkçı Ali Rıza Efendi, Nakşibendi Şeyhi Erbilli Mehmed Esad Efendi’ye intisap eder ve manevi yönünü zenginleştirir. Ancak 1930 yılında Menemen Olayı’nın ardından Erbilli Esad Efendi ile irtibatı olduğundan takibata uğrar, yaklaşık iki ay süren bir hapis hayatının ardından serbest bırakılır.  Hapse atılmasını, “İhya edeyim derken dini, attılar Konya’da mahbusa beni” sözleri ile eleştirmiştir.Bir yandan Erbilli Esad Efendi’nin idamı ve Nakşî-Hâlidî çevreler üzerindeki siyasî baskı, diğer yandan Türkiye’nin Batılılaşma çabalarının seyrinden duyduğu rahatsızlık neticesinde Türkiye’den ayrılmaya karar verir.Kaşıkçı Ali Rıza Efendi 1934 yılında önce Şam’a sonrada Medine’ye gider. Şam ve Medine’de zorlu bir hayat yaşarlar. Ali rıza efendi burada Konya’da iken öğrendiği kaşıkçılıkla geçimini sağladı. Oğlu Mustafa ile birlikte çöllerdeki bodur ağaçlardan yaptıkları kaşıkları boyayıp cilalayarak hac mevsiminde satarak geçimlerini sağladılar. 

ZEYNELABİDİN EFENDİ’DEN ETKİLENDİ 

Mustafa Runyun, Medine’de kardeşi Abdullah Rıza ile birlikte, Bozkırlı Muhammed Bahaeddin Efendi(1831-1906)’nin oğlu olan Nakşi-Halidi şeyhi Zeynelabidin Efendi (1862-1939)’nin sohbetlerine devam etti. Babası Ali Rıza’nın ifadesine göre Zeynelabidin Efendi bu sohbetlerde oğullarına ilim sevgisiyle vatana dönerek hizmet etme aşkı aşıladı.İsmail Bilgili, Ahmet Çelik, Muhammed Kudsi el-Bozkiri, Hoca Memiş Efendi, Zeynelabidin Efendi’nin Mustafa Runyun üzerindeki tesirini Ali Ulvi Kurucu şöyle anlatır: Mustafa ile Abdullah kardeşler Şeyh (Zeynelabidin) efendiyi çok sevdiklerinden her gün ziyaretine gider sohbetini dinlerlermiş. Alı Rıza Efendi şöyle derdi. “Zeynelabidin Efendi’ye ne kadar dua etsem ne kadar rahmet okusam onun hakkını ödeyemem. Zira ben Mustafa’yla Abdullah’ı çok küçük yaşta buraya getirdim. Bir günden bir güne hallerinden şikâyet etmediler. Konya’da bıraktığımız bağımıza bahçemize döküp saçıp bıraktığımız işimize dükkânımıza imrenmediler. Tehasür bile göstermediler. Çünkü Zeynelabidin efendinin sohbetleri onları mücahit yapmıştı. Onlara tahsillerini yapıp mücahit olarak yetişip memlekete dönerek hizmet etme aşkını gayesini aşılamıştı. Çocuklara oğlum bizim yarıda bıraktığımız hizmeti siz tamamlayacaksınız ”der onları böyle okşardı. 

MISIR’DA ÖNEMLİ ŞAHSİYETLERLE TANIŞTI

Tahsili için 1938’de Mısır'a giden Mustafa Runyun, Ezher’de okudu. Burada müdürlüğünü Yozgatlı İhsan Efendi’nin yaptığı Sultan Mahmut Medresesinde kaldı. Mustafa Sabri Efendi (1864-1954), Muhammed Zahid Kevserî (1859-1951) ve Yozgatlı İhsan Efendi (1902-1961) gibi Türk âlimlerinin derslerine ve sohbetlerine katıldı. Ahmet Davudoğlu (1912-1983), Ali Yakup Cenkçiler (1913-1988) İsmail Ezherli (1907-1976) Mehmet Emin Saraç, Ömer Biçer, Ali İhsan Okur, Abdülkadir Şener, Ali Özek ve Ali Ulvi Kurucu, gibi Mısır’da öğrenim gören Türk öğrencilerle yakından dostluk kurdu. Ali Ulvi Kurucu onu: “Ders şerikim(ortağım), Mısır’da tahsilime sebep olan gönüldaşım Mustafa Runyun bey kardeşim benden 4 yaş kadar büyüktür. Konya’da Kapı Camiinde kendisiyle birlikte mukabele okurduk. Abdullah Rıza Bey de bizimle okurdu.” diye tanıtır.

DİN ÜZERİNDE BASKI KALKTI, TÜRKİYE’YE DÖNDÜ

Üniversiteyi bitirdikten sonra İslam Hukuku alanında ihtisası yaptı. Fakülte son sınıfında iken babası müftü olan Nuran Meyyan Hanım(d.1932)’la evlendi. Eşi Nuran Hanım’ın geçirdiği bir rahatsızlık sebebiyle 1950 yılında onun tedavisi için Türkiye’ye geldi. Ezan’ın yeniden Arapça okunması karşında Türkiye’de kalmaya karar verdi. Bu durumu torunu Mustafa Runyun şu şekilde anlatmaktadır: “Ezan seslerini sadece Türkçe ve kısık bir sesle duyan Türkiye üzerindeki baskılar azalmış ve o şanlı çağrı tekrar orijinal dilinde okunmaya başlanmıştı. Bu bir umut ışığı oldu dedemin gözünde. Yeni bir geleceğe umutla bakmaya başladı; Türk insanına kaybettiklerini geri kazanmaları için vatanında kalmaya karar verdi. Peygamber yurdu Arap topraklarına dönmek yerine...Her şey eskiye dönmeye başladığında ise din neredeyse unutulmuştu. Mustafa Runyun hemen kolları sıvamıştı. Bu iş için esas olarak üç şeye ihtiyacı vardı: iman, ilim ve dil. Bu üçüne de sahipti. Önce Diyanet'e girdi. Diyanet İşleri'nde müşavere heyeti Aza Müşavirliği görevine başladı. Ek görev olarak Ankara'da Hacı Bayram Veli Cami'nde hatipliğe ve Ankara Müftü Vekilliğine başladı. Ankara Radyosu'nda Dini Sohbetler programını yaptı, dergi çıkarttı, yeni açılan imam hatip liselerine destek olmak için müdür yardımcısı olarak çalıştı.” Hacı Bayram Veli Camii’nde hatip iken verdiği hutbelerini “Hacı Bayram Minberinden Hutbelerim” adını verdiği eserle kitaplaştırdı. Bu eserinde 48 hutbeye yer vermiş olup bazı başlıkları şöyledir: “İslam Dini ve İman, Temizlik, Hayırlı Mal Nasıl olur, Ölümü Hatırlamak, İlim Hakkında, İslam’da Müsavat, Allah İçin Muhabbet ve Buğz, İhlas, Hayâ, Sabır, Dini Terbiye, Tevbe, Riya, Haset, Koğuculuk, Rüşvet, Vatan Müdafaası” 

1950’den itibaren başlayarak Diyanet İşleri Başkanlığı adına radyoda her hafta dini ve ahlaki konuşmalar yapılması kararlaştırılmıştı. İlk önceleri Mustafa Asım Köksal’ın hazırladığı bu konuşmaları hazırlamak vazifesi Mustafa Runyun’a da verildi. Mustafa Runyun, Ankara Radyosu’nda Dini ve Ahlaki sohbet programına hazırladığı bu sohbetler haftada bir defa ve 10 dakika olarak vermekteydi. Ankara Radyosunda yapılan bu konuşmalarını bir araya getirerek üç adet küçük kitap halinde neşretti. Ancak 7 Haziran 1955 tarihinden önce Diyanet İşleri Başkanlığı murakabesi altında yapılan “Dini ve Ahlaki Musahabeler” adlı konuşmalar bu tarihten sonra bizzat Radyo Evi tarafından idare edilmeye başlanmıştı. Runyun’un neşrettiği eser, bu tarihten sonraki konuşmalarını kapsamaktadır. Eser, konuşma tarihlerine göre sıralanamamış olup konuların birbiri ile olan münasebetleri dikkate alınmıştır. Bu konuşmalarında yaptığı bazı başlıklar şöyledir: “Allah’a Karşı Vazifelerimiz, Peygamberi Sevmek Vazifemizdir, Büyüklere Hürmet, Allah Korkusu Faziletlerin Kaynağıdır, Hulus ve İhlas, Tevbe, Hilim, Tevazu, İstikamet, Ticaret Ahlakı, Şefkat ve Merhamet, Temizlik, Tevekkül, vb.” 

SİYASET-MİLLETVEKİLLİĞİ-YASSIADA

Radyodaki programlarıyla birlikte Runyun’un Kaşıkçı Ali Rıza Efendi’nin oğlu olduğunu öğrenince kendisine büyük teveccüh gösteren Konyalılar, Demokrat Parti milletvekili adayı olmasını istediler. Runyun, “Ben ülkeme başka türlü hizmet etmek istiyorum. Siyasete girmek istemiyorum” dediyse de “Bundan mesulsün” denilerek ikna edildi. Cumhuriyet Halk Parti de Runyun’a teklif götürdü. Ancak Runyun bu teklifi kabul etmeyip 1954’te DP’den adaylığını koydu. Fakat “din âlimi” diye Cumhurbaşkanı Celal Bayar tarafından onun vekilliği veto edildi. Konya’dan Adnan Menderes’in yanına giden heyetler “Bizim seçtiğimiz vekil nasıl veto edilir?” diye tepki gösterince Menderes, “İstifasını versin, 1957’de tekrar adaylığını koysun.” dedi. Bunun üzerine 1957’de tekrar adaylığını koydu ve adaylığı kabul edildi. Seçim çalışmalarına başladı. Seçim günlerinde 7 Ekim 1957’de Mevlit Kandili münasebetiyle Konya Esnaf Dernekleri tarafından Kapı Camiinde bir mevlit okutturuldu. Mevlit öncesinde Mustafa Runyun “İnsanlığın Biricik Önderi Hz. Muhammed” başlığıyla bir vaaz verdi. Bu konuşma ulusal basında çarpıtılarak şöyle verilmiştir: “Kahire'deki Ezher Üniversitesi mezunu ve Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Danışma Kurulu üyesi olan Mustafa Runyun, memleketi Konya'dan adaydı. Camide vaaz adı altında iki saatlik bir seçim konuşması yaparak yasaları çiğnedi.” 27 Ekim 1957’de yapılan genel seçimlerinde Konya’da yüzde 44 oyla Demokrat Parti 21 milletvekili çıkarmış ve seçim sonucunda Mustafa Runyun da Konya’dan milletvekili seçilmiştir. TBMM’nde 1 Kasım 1957’den 27 Mayıs 1960 Askeri Darbesine kadar Demokrat Parti Konya milletvekili olarak görev yaptı. Mecliste Maarif Encümeni görevinde bulundu. 

Darbe sonrasında siyasi tutuklularla birlikte Yassıada’ya götürüldü. Yassıada’da bir süre tutuklu kaldı, ardından Kayseri cezaevinde hapis yattı. Orada dini bilgiler verdi, ezan okudu. Torunu Mustafa Runyan, bu durumu şöyle anlatır: “Sürekli çalışma aşkıyla yanıyordu. Milletvekili olmasını istediler, onu da kabul etti. Ne yazık ki 60 darbesinin kurbanlarından oldu. Hak etmediği halde onu da Yassıada'ya lâyık gördüler. Bu iki buçuk sene içinde orada yatan koğuş arkadaşlarının unutmadığı en önemli anı da birçok kişinin bildiği ezan okuma hadisesidir. Yassıada'daki son gece bir yere çıkar ve orada ezan okur. Bu ezan hayatta kalacak olanların hatırlayacakları en önemli anı olarak beyinlerine kazınır. İki buçuk haksız sene ve mahkemelerden sonra özgürlüğüne kavuştu ama çoğu şey eskisi gibi değildi. Hapisten çıktığı için siyasal suçlu ilân edildi ve mesleğini icra etmesine engel olundu. Ama 60'lara kadar çok çalıştı, çok uğraşlarda bulundu. Bu sayede tanıdıkları ve sevenleri arttı. Ve tanıdıkları onu bu zor döneminde de yalnız bırakmadı. Onda ise bütün bu olanlara rağmen insanlara yararlı olma azmi ve çalışma isteği hiç tükenmemişti.”

1964'te siyasal suçları kaldırdılar. Yeni bir dönüm noktası oldu bu dedem için ve bu sayede eski mücadelesine daha süratli bir şekilde devam etti. 1969 yılından meşguliyetlerinin içerisine Yüksek İslam Enstitüsü'nde öğretim görevlisi olmayı da ekledi ve bütün birikimini öğrencilerine nakşetmeye devam etti ve oradan emekli oldu.

VEFATI VE ESERLERİ 

Mustafa Runyun, 1988 yılında İstanbul’da vefat etti ve Erenköy Sahra-i Cedid Kabristanı’nda toprağa verildi. Son yıllarını; bolca Kur’ân-ı Kerim okuyarak geçiren merhumun, çok sayıda eseri vardır. 

Fatih Devrinde İlim ve O Devirde Yetişen İlim Adamları (Ankara 1953, Osman Keskioğlu ile birlikte); Ankara Radyosundan Dinî ve Ahlâkî Müsahabelerim (I-III, Eskişehir-Ankara 1956-1958); Hacı Bayram Minberinden Hutbelerim (Ankara 1956, 1963; İstanbul 1968); Ana-Babaya Hürmet (Ankara 1957); Kur’an-ı Kerim’den Dinî Hikâyeler (İstanbul 1963-1966, 1967; Konya 1979) (SeyyidKutub ve AbdülhamîdCûde es-Sehhâr’ın eserlerinden yaptığı tercümeler olup on sekiz kitapçıktan oluşur: Âdem ile Havvâ, Kābil ile Hâbil, Nûh’un Gemisi, İrem Şehri ve Âd Kavmi, Sâlih Peygamberin Devesi, İbrâhim Allah’ı Arıyor, İsmâil’in Kurtuluşu, Yûsuf’un Rüyası, Doğruluk Örneği Yûsuf, Medyen Kabilesi ve Şuayb Peygamber, Mûsâ’nın Asâsı, Mûsâ ve İlâhî Levhalar, Mûsâ ile Hızır, Dâvûd Peygamber, Süleyman ile Belkıs, MeryemoğluÎsâ, Ashâb-ı Kehf, Allah’ın Yüce Kudreti); Peygamberimizin Müezzini Hz. Bilâl-i Habeşi (İstanbul 1967) (AbdülhamîdCûde es-Sehhâr’ın Bilâl Müʾezzinü’r-Resûl adlı eserinin tercümesidir).

KAYNAKÇA

DEMİRLEK, H. Ali, Mücahit olarak yetişti, http://www.konyayenigun.com- ERİŞİM:16.05.2019
UZ, Mehmet Ali, Mustafa Runyun(1333/ 1917-1988), http://konyaninalimvehocalari.konyacami.com- ERİŞİM:16.05.2019

RUNYUN, Mustafa, Dedem Mustafa Runyun, https://www.dunyabizim.com- ERİŞİM:16.05.2019

ŞENSOY, Sedat, Mustafa Runyun (1917-1988),https://islamansiklopedisi.org.tr-ERİŞİM:16.05.2019

Editör: TE Bilişim