Tespihin geçmişi çok eskilere gitmektedir. Tespih ilk dönemlerde farklı amaçlar için kullanılmıştır. Kimi zaman avcılıkta uğur getirmesi için¸ kimi zaman takı olarak¸ kimi zaman da güç gösterisi için kullanılmıştır. Bu amaçlarla kullanılan ilk tespihler ipe dizilmiş av hayvanlarının kemikleri ya da biçimsiz renkli boncuklardan oluşuyordu. İlk kez nerede ortaya çıktığı hakkında farklı görüşler olsa da tespihin dünyaya Budizm ve Hinduizm inançlarının yaygın olduğu coğrafyalardan yayıldığı genel kabul gören bir görüştür. İslamiyet’in ilk yıllarında Müslümanlar tespih yerine el içinde parmaklarını sayarlarmış. Tespih Müslümanlar tarafından ilk kez Hz. Ebu Bekir döneminde kullanılmıştır. O günden sonra da tespih tüm İslam coğrafyasına yayılmıştır. 

Çoğu İslam sanatında olduğu gibi tespihçiliğin gelişiminde de Türklerin çok büyük katkıları olmuştur. Osmanlı döneminde gelişen ve ülkemizde halen yaygın bir sanat olan tespihçilik büyük beceri gerektiren bir uğraştır. Osmanlı döneminde ilk tespihlerin hangi ustalar tarafından ve ne zaman işlendiği hakkında kesin bir bilgi yoktur. Arşivlerde¸ tespihle ilgili net bilgiler 16. yüzyılın sonlarını işaret etmektedir. O dönemde tespih yapımında kullanılan tornalar bugünkü tornalara göre çok daha ilkeldi. Çıkrık kemane denilen bu alet; alt ağaç¸ delikli peşme¸ kelebek¸ kubbe ve tezgâh topuzu denilen beş ayrı bölümden oluşurdu. Bu tornalarda sadece tespih değil¸ kolye ve marpuç ağızlıkları da yapılırdı. Günümüzde kullanılan tornalar ise bu ilk örneklerine göre daha fonksiyonel ve pratiktir. 

Tornadan çıkan her tespih tanesi kullanılmaz. Örneğin 33’lük bir tespih için 40-45 tane yapılır ve bunun içinden en uygunları seçilir. Kalan taneler düzeltilerek diğer tespihlerde kullanılır. Tanelerin çapı genellikle 4-10 mm arasındadır. Bunun yanı sıra daha iri taneli tespihler de vardır ama bu tespihlerin kullanımı pek fazla yaygın değildir. Çok küçük taneli tespihlere ise “zenne” yani kadın tespihleri denir. Tespih taneleri çeşitli şekillerde yapılır. Beyzî¸ yumurtavi¸ armudî¸ servî¸ şalgamî¸ fıçı¸ kesme¸ sığırcık¸ uçlu toparlak ve kürevî en fazla üretilen şekillerdir. Bazı tespih taneleri sade olabildiği gibi bazılarının üzerine gümüş işlemeler de yapılır. Tespihlerde 33 tanede bir konan bir de “nişane” bulunur. Durak adı verilen nişanelere 33’lük tespihlerde rastlanmaz. Tespihin bir diğer önemli kısmı da imamedir. İmame¸ tespihin iki ucunu birleştiren yassıca taneye verilen addır. İki yandan gelen ipler imameye¸ ya ortadaki tek delikten ya da alt yanlarda açılmış iki ayrı delikten sokulur ve yukarı uçta tek bir delikten çıkarılır. Tespih ustasının mahareti imame yapımında belli olur. Tespihin son parçası iplikten örülmüş püskül ya da kordon kamçılardır. Kamçının üzerinde tepelik ya da hatime adı verilen hareketli halkalar bulunur. Bunlar kimi zaman altın ve gümüşten örülür.   

Tespih¸ işlenebilen her türlü malzemeden üretilebilir. İşlenebilen malzemeler ise çok çeşitlilik gösterir. Ağaçlar¸ fosiller¸ hayvan kemikleri ya da dişleri¸ değerli ve yarı değerli taşlar tespih yapımında kullanılan malzemelerdir. Kehribar ise bunların içerisinde en çok tercih edilenidir. Kullanılan malzeme de işçilik kadar tespihin değerini etkiler. Malzeme nadir bulunan bir madde ise tespihin fiyatı daha da yüksek olur. Günümüzde tespih sadece bir ibadet malzemesi olmayıp aynı zamanda koleksiyonu da yapılan bir sanat ürünüdür. Artık ülkemizin çoğu şehrinde azımsanamayacak sayıda tespih ustaları ve koleksiyonerleri bulunmaktadır. Dünyanın en güzel tespihleri ülkemizde üretilmektedir. Konya da tespih üretiminin önemli merkezlerinden birisidir. Şehrimizde de ülke çapında meşhur olan tespih ustaları vardır. Nuri Küçükokka¸ Bekir Nükte¸ Özhan Gültepe¸ Ahmet Safa Mızrak¸ Sadrettin Özçimi¸ Necati Manap¸ Yusuf Bingöl¸ Hasan Sunay¸ Zeki Kılınç¸ Feti Barut Konya’da tespih sanatına gönül veren isimlerden bazılarıdır. Konya’da uzun yıllar tespih yaparak geçimini sağlayan ve 92 yaşında 26 Mayıs 2015 tarihinde vefat eden İbrahim Menekşe ustanın adını da burada zikretmeliyiz.              

KEHRİBAR DOĞAL VE SAĞLIKLI

Tespih ustalarından Mustafa Gök, teşbihin incelikleri ilgili bilgiler verdi. Tespih taşlarından belki de en çok bilinen ve yaygın olanı kehribara dikkat çeken Gök, kehribarın sağlıklı ve doğal bir model olduğunu söyledi. Gök sözlerine şöyle devam etti, “Kehribar çam ağacının reçinesi yani özüdür. Onun haricinde yeni malzeme dediğimiz sıkma kehribar, ateş kehribar, zar kehribarı gibi ürünler vardır. Bunların hepsi kimyasal yollar ile dökülen ürünlerdir. Piyasada şuanda mevcut olanlar bu söylediklerimdir. Şuan biz ateş ve sıkma dediğimiz ürünler üzerine çalışıyoruz. Zaman zaman ağaç üzerinde de çalışmalar yapıyoruz. Ağaçlarda çeşit çok ama özgül ağırlık olacaksa koka, peleseng, bu tip özgül ağırlığı olan ağaçlar üzerine çalışmakta fayda var. Koka ağırlıkta Brezilya bölgesindedir. Kokanın tarihi ise; Geçmişte yani Osmanlı Döneminde bir doktorun elinde koka yoksa saraya hekim olarak giremezmiş. Kokanın antiseptik özelliğinin olduğu söyleniyor.”

METE ALİ MAVİŞ 

Editör: TE Bilişim