Son yıllarda enerji yatırımlarında önemli bir mesafe kaydeden Türkiye, bir yandan yeni enerji kaynakları arama faaliyetlerini sürdürürken diğer yandan ithal ettiği enerji kaynaklarını da depolamak için adımlar atıyor. Bu adımların en dikkat çekeni ise Tuz Gölü Doğalgaz Depolama tesisi. Geçen yıl ilk fazının faaliyete geçtiği Tuz Gölü Doğalgaz Depolama Tesisi ile şuanda ithal edilen 550 milyon metreküp doğalgaz depolanabiliyor. Bu rakamla Türkiye kullanımın en yoğun olduğu dönemler düşünüldüğünde 3 günlük ihtiyacı karşılayacak doğalgazı depolayabiliyor. Tuz Gölü Depolama Tesisi ilk aşama olarak 1 milyar metreküp doğalgaz depolanacak şekilde planlanmış olsa da, bu rakam 5,4 milyar metreküpe çıkartıldı. Geçtiğimiz günlerde Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, 2023 yılından önce tesisin 5,4 milyar metreküp doğalgaz depolanacak şekilde faaliyete geçirileceğini, bu konuda gerekli maddi kaynağın yapılan anlaşmalarla sağlandığını duyurmuştu. 

PROJEDE KONYA İZİ

Bu önemli projeyle ilgili yeni bir gelişme yaşandı. Türkiye’nin doğalgaz depolamadaki bu dev projesinin fikir babalarının Konyalı ilim adamları olduğu ortaya çıktı. Projenin 1992 yılında TOKİ Başkanlığı ve Başbakanlık Müşavirliği görevlerinde bulunan, Karaman Eski Belediye Başkanı Dr. Kamil Uğurlu ve arkadaşları tarafından oluşturulduğu bilgisine ulaşıldı. Selçuk Üniversitesi’nde bulunduğu dönemde Çevre ve Uygulama Merkezi’nin kurucu Başkanlığıyapan Dr. Kamil Uğurlu, projenin o dönem nasıl oluşturulduğunu ve dönemin BOTAŞ Genel Müdürü’nün kendilerini hayalperestlikle suçladığını anlattı. 

TUZ GÖLÜ’NDE TETKİKLER YAPILDI

Dr. Kamil Uğurlu yaptığı açıklamada 1990’lı yılların başında, Selçuk Üniversitesi’nde bulunduğu dönemde Çevre ve Uygulama Merkezi’nin kurulduğunu, kendisinin de kurucu başkan olarak görevlendirildiğini hatırlattı. Dönemin Çevre Bakanının Konyalı bir isim olan Ali Galip Özdemir olduğunu belirten Uğurlu, Bakan Özdemir’in Tuz Gölü’nün kirlenmesi ve önleyici tedbirlerin alınmasıyla ilgili yüksek bütçeli bir proje çıkardığını dile getirdi. Bu projeyi Selçuk Üniversitesi Çevre ve Uygulama Merkezi olarak üstlendiklerini ifade eden Uğurlu, “Projeyi yürütmek üzere jeodeziden, jeolojiden, jeofizik bölümünden birtakım öğretim üyelerini toplayıp kocaman bir gurup kurduk. Biz meseleyi tetkik etmeye başladık. Proje 2 yıl sürdü. Çevre Bakanlığı’nın Konyalı olması nedeniyle proje çok rahat yürüdü. Biz 2 yılın sonunda Tuz Gölü’nü kirleten, oranın canlanması için neler yapmak lazım bütün bunları araştırdık ve 1000 sayfadan daha fazla olan bir pozitif raporla Bakanlığa sunduk” ifadelerini kullandı. 

TUZ GÖLÜ’NÜN ALTI YILLAR ÖNCE KEŞFEDİLDİ 

Bu projenin araştırma aşamasında Tuz Gölü altında önemli bir keşif yaptıklarını belirten Uğurlu, Tuz Gölü’nün altında, onu devam eden bir çizgi üzerinde uzunluğu 15 kilometre, derinliği 1 kilometre olan yerin altında 17 tuz dağı keşfettiklerini söyledi. Bu 17 tuz dağının oldukça önemli olduğuna dikkat çeken Uğurlu, Bakanlığa konu ile ilgili rapor verdiklerini söyleyerek sözlerine şöyle devam etti, “Bunlar yerin 300 metre altındaydı, 300 metrenin altında olunca bilimsel olarak bu duruma “biyosferin altında” olduğu söylenebilir. Bu durum oradan radyoaktif bir şeyin yukarıya intikal etmeden kalabileceği anlamına geliyor. Bu hadiseden yakın bir zaman önce Polonya’da bir tuz madeni görmüştük. Tuz madenlerinin bir başka özelliği vardı, yerin 300 metre altında ve biyosferin dışında olduğu için radyoaktif çöpleri muhafaza etmek mümkün. Dünyada şuan en nemli sorun bu, radyoaktif maddeleri atacak yer yok. Denize atamazsınız, toprağa gömemezsiniz. Yerin 300 metre altında tuzile,betonlaşmış, kayalaşmış birtakım yerlerde muhafaza etmeniz gerekiyor. Polonya şuanda dış gelirinin yüzde 35’ini bu şekilde temin ediyor. Biz buraları gördük ve Bakanlığa önerdik rapor olarak. Biz Tuz Gölü altındaki bu tuz loplarını yeraltı suyuyla yıkayalım ve eriyen tuzlu suyu Tuz Gölü’ne deşarj edelim dedik. Bu sayede hem Tuz Gölü’nün verimini artıracak hem de bu sayede boşalan yerleri doğalgaz depolaması için kullanabileceğimiz söyledik. Çünkü o zamanlar doğalgazı biz aldığımız gibi tüketiyoruz, depo etmiyoruz. Biz bu son derece dezavantajı olan bir hadisedir. Çünkü size dayatılan fiyatı kabul etmek zorunda kalırsınız, üretici istediği zaman doğalgazı göndermeyebilir. Dolayısı ile bu doğalgazın minimum 1 hafta depolanması gerekiyor. Biz burada bir hesap yaptık, doğalgazı burada 1-2 ay depolama imkanınız var. Sadece lopun bir tanesinin bir bölümünün kullanılmasıyla 3 gün depolanabiliyor. Dolayısı ile bunu düşündük, Çevre Bakanlığı’na raporu sunduk.”

HAYALPERESTLİKLE SUÇLANDILAR

Projenin o dönemde büyük bir heyecan uyandırdığını ancak dönemin BOTAŞ Genel Müdürü’nün kendilerini “hayalperestlikle” suçladığını üzülerek ifade eden Uğurlu, “Dönemin BOTAŞ Genel Müdürü bu projenin Türkiye kapasitesinin üstünde olduğunu, bunun yapılamayacağını söyledi ve bizi hayalperestlikle suçladı. 1992-1993-1994 yıllarıydı bu mesele. Aşağı yukarı 30 sene geçti şimdi daha yeni yeni o proje yürürlüğe girdi. O projenin yürürlükte olmasına, bizim projemizin üzerine inşa edilmesine rağmen ne Selçuk Üniversitesi’nin ne şahsımın ne de ekibimizin adından hiç söz edilmiyor. Biz bunu balık bilmezse Halik bilir diyoruz. Dönemin Bakanı Sayın Ali Galip Özdemir hala sağ. O bu konuyu detaylıca biliyor. O dönemli 1000 sayfalık raporumuzun da bir kopyası hala bende mevcut” diye konuştu. 

‘KIRGINLIĞIMIZ YOK’ 

Projenin hayata geçirilmesine sevindiklerini belirten ancak projenin fikir babaları olarak kendilerine bugüne kadar hiç ulaşılmaması, isimlerinin zikredilmemesi konusundaki görüşlerini paylaşan Uğurlu, “Katiyen bir kırıklık hissetmiyorum. Birtakım kolay yoldan, ucuz köşeyi dönmeler marifet sayılır. Bunu bildiğim için hiç garibime gitmedi. Projedeki arkadaşlarımızla da konuştuk, onlar da bakalım proje nasıl gelişecek diye bekledik. Bir kırıklığımız elbette ki yok. Bu dünyada olmasa da öbür dünyada bunun mükâfatını alacağız” değerlendirmesinde bulundu. 

‘ALLAME İSİMLERİMİZ VAR’

Türkiye’de birçok güzel projelere imza atabilecek kapasitede çok sayıda ilim adamı olduğunu, bu konuda onların önlerinin açılması gerektiğinin altını çizen Uğurlu, “Biz Maden Tetkik Arama (MTA) ile birlikte çalışmıştık bu proje esnasında. Onlardan çok istifade ettik. Onların daha önce yabancı uzmanlara yaptırdıkları haritalar vardı onları biz dikkate aldık. Onun haricinde MTA’nın kendi sondaj çalışmaları vardı. Bizde harikulade ilim adamları var. Kırılan birtakım bürokratlar var. MTA’da o kadar ilim adamları var ki allame. Yeraltındaki durumu çok iyi biliyorlar. Termal verileri biliyorlar. Ama değer verilmediği için, alelade bir memur gibi davranıldığı için adam küs. Çok kıymetli insanlar var. Onları onore ettiğiniz zaman, gıdıkladığınız zaman açılıyorlar onlar. Ne deryalar çıkacak. Üniversiteler öyle, DSİ öyle. Çok kıymetli insanlar var. Bu kişilerin değerini bilen, onları takdir eden yöneticilere ihtiyaç var” ifadelerini kullandı. 

ABDULLAH AKİF SOLAK 

Editör: TE Bilişim