İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Konya Şube Başkanı Dr. Süleyman Kamil Akın, 17 Ağustos Gölcük merkezli depremin yıldönümünde açıklama yaptı. İMO İl Başkanlığı'nda açıklamada bulunan Akın, "depremin üzerinden 19 yıl geçti. Yapı stokumuz yeni bir depreme hazır mı?" dedi. 

"İnşaat Mühendisleri Odası olarak deprem gerçeğini unutmadık, unutmayacağız. 17 Ağustos 1999 Gölcük ve 12 Kasım 1999 Düzce depremleriyle ortaya çıkan her acının yükünü kalbimizde taşıyoruz. Yapı üretim sürecinin asıl unsuru olan bir meslek Odası olarak, başta yerel ve merkezi düzeyde ülkemizi yönetenler olmak üzere; her kurum, kuruluş ve imza sorumluluğunu üzerinde taşıyan her insanın bu günlerde bir kez daha düşünmesini istiyoruz. 

İnşaat mühendisliği, yer altında ve yer üstünde güvenli ve sağlıklı yapı üretebilen ve bunu örnek uygulamalarla kanıtlayan bir bilim dalıdır. İnşaat mühendislerinin, güvenli ve sağlıklı yapılar üretmenin yanında, insanlarımızın sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşamalarını sağlamak gibi bir görevi de var" diyen Akın, "Türkiye, bir deprem ülkesidir. Bir doğa olayı olan depremin afete dönüşmesi ve bu durumun bir türlü önlenememesi sorunun ana kaynağını oluşturuyor. İzlenmesi gereken tek yol; yapıların, mesleki derinliği olan, ahlakı ve etik anlayışı yüksek meslek insanları tarafından, mühendislik bilimine ve Deprem Yönetmeliklerine uygun olarak tasarlanması ve üretilmesidir. Ayrıca standartlara uygun malzemeler kullanılarak etkili bir denetim mekanizmasının da uygulanması gerekmektedir. Bir doğa olayı olan depremin, doğal afete dönüşmesini önlemenin yolu, planlama-kentleşme ve yapı denetim sisteminden geçmektedir. 1999 depremleri, asıl sorunun sağlıksız ve kaçak yapılaşma, mühendislik hizmeti almadan yapıların üretilmesi ve yapı üretim sürecinin denetlenmemesi olduğunu açığa çıkardı. Denetim işini yapamadığını anlayan devlet, yapı denetimi işlerini yapı denetimi kuruluşlarına bıraktı. 4708 sayılı Yapı Denetim Yasası’nın Genel Gerekçe bölümü, sorun ve çözüm bağlamında doğru bir felsefi yaklaşıma sahipti. Ancak bu durum, yasanın içeriği ile denk düşmedi. Anlaşıldı ki yasanın genel gerekçesini yazanlarla yasayı çıkaranlar konuyu farklı algılamışlardı. Doğru bir noktadan hareket etmek, doğru yere ulaşma anlamına gelmemiş, yasa yapıcı, yasanın etki alanını daraltarak, muafiyet sınırlarının genişletilmesini sağlayıcı düzenlemelere imza atmıştır. Uzmanlıkların dikkate alınmadan şantiye şefliğinin görevlendirilmesi bilime ve bilgiye aykırıdır. Ayrıca 30.000 m2‘ye kadar 5 inşaatın şantiye şefliğini yapmış olmak doğru değil. Yine yakın bir zaman önce ruhsatlardan mühendis ve mimarların imzasının kaldırılmış olması sahteciliğe neden olacağı gibi,  mesleki yetkinliği de zaafa uğratacaktır. Yapı Denetim Yasası’nda gerekli değişiklikler, ihtiyaç duyulan düzenlemeler yapılmaz ise, on yıl sonra aynı sorunlarla karşı karşıya kalınacak, olası bir depremde başta kamu binaları olmak üzere konutlar, işyerleri ağır hasar görecek, çok sayıda bina yıkılacak, can ve mal kayıpları yaşanacaktır" değerlendirmesinde bulundu. 

İMAR AFLARI-İMAR BARIŞI!

İmar affı ile hiçbir mühendislik hizmeti almayan ve bu kanun kapsamında mühendislik hizmeti alması talepte edilmeyen yapıların, herhangi bir kontrol mekanizması olmaksızın, kuralsızca, sadece mal sahibinin beyanı ile kayıt altına alınarak yasal statü kazandığına da dikkat çeken Akın, şunları söyledi: "İmar Barışı denen bu afla, deprem güvenliği, mühendislik ve mimarlık mesleği hiçe sayılarak toplumun can ve mal güvenliği yapı sahibinin beyanına teslim edilmiştir. Su havzaları, dere yatakları ya da hazine arazilerine yapılmış kaçak yapılar da bu af kapsamına alınmıştır. Ayrıca, tüm yasal kurallara uyarak onun bedelin ödeyen konut ve yapı sahipleriyle birlikte, işini doğru yapan mühendis ve mimarlar da cezalandırılmıştır. Değerler sistemi bir kez daha ayaklar altına alınmıştır."

Akın, olası bir depreme karşı alınması gereken tedbirleri ise şöyle açıkladı: "Ulusal Deprem Stratejisi Ve Eylem Planını-UDSEP 2023'ü güncelleyerek uygulamaya koymak gerekiyor. Mesleki Yetkinliği temel alan Yetkin Mühendislik Yasası çıkarılmalıdır. Mühendislik biliminin gerekleri dikkate alınarak, yapı tasarım uygulama ve denetim evresinin sağlıklı bir şekilde işletildiği ülkelerde doğa olaylarının afete dönüşmediği görülmektedir. Bu bağlamda, yapı stokunun oluşturulması evresinde dikkate alınması gereken yer seçimi kararlarından, yapı tasarımına, yapı üretimi ve yapı denetimine kadar, bilimsel ve çağdaş ölçekte bütünlüklü bir yapı üretim düzeni kurulmalıdır. İstanbul Depremi çevre illeri de önemli ölçüde etkileyecektir. Bu nedenle bilim insanları İstanbul Depremi ile ilgili olarak çeşitli çalışmalar yapmışlar ve yapmaya da devam etmektedirler. Yapılan çalışmalar göstermiştir ki yaşayacağımız İstanbul Depremi 7 (yedi) ve üzeri büyüklükte olacaktır. 2004 yılında Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nın yapmış olduğu 1.Deprem Şurası ve yine 2009 yılında aynı bakanlığın yapmış olduğu Kentleşme Şurası'na çok sayıda bilim insanı ve uzman katılmış ve son derece önemli çalışmalar yapılmıştır. Fakat devlet bürokrasisinin sürekli olarak değiştirilmesi ,  ayrıca Rant anlayışının depremin önüne geçmesi nedeniyle deprem zararlarını azaltmak ve planlı bir kentleşmeyi sağlamak için hazırlanan raporlar uygulama alanı bulamamıştır. Her yıl çok sayıda mühendislik diploması verilmesine rağmen kaliteli bir eğitim yapılamamaktadır. Can ve mal güvenliğini sağlayan bir mesleğin insanları olarak; fiziki şartları uygun olmayan, öğretim kadrosu son derece yetersiz olmasına rağmen inşaat mühendisi diploması veren okullar açılmaktadır. Her afetten sonra sık sık yapılan yara sarma anlayışından kurtulup bilimin tekniğin ve aklın gerektirdiği işleri yapmak gerekir. Depremin bir doğa olayı olduğu kabul edilmeli ancak denetimsizliğin neden olduğu olumsuzlukları kader gibi değerlendiren yaklaşım terk edilmelidir. Bugüne kadar yapılan çalışmalar, deprem öncesi alınacak önlemlerin deprem riskini önemli ölçüde azalttığını ortaya koymaktadır. Sorunu sorun olmaktan çıkaracak olan tek çıkar yol, deprem yaşanmadan önce alınacak önlemlerde saklıdır. Ruhsatlardan mühendis ve mimarların imzasının kaldırılması mesleğimizin gelişimini engelleyecek, sahteciliğin önü açılacaktır. Oda ile meslek insanı arasına örülmeye çalışılan duvarlar kaldırılmalı, mühendis ve mimarlardan oda belgesi istenmesine yönelik uygulama güncellenmelidir."

MUHAMMED ESAD ÇAĞLA

Editör: TE Bilişim