‘Dacia mı o?’ söylemi üzerinden son dönemde yaptığı reklam çalışmalarının ardından dikkat kesildiğimiz, hemen herkesin kendisi hakkında fikir sahibi olduğu ve ‘Dacia kendisini çok geliştirdi. Dacia otomobil dünyasının en çok gelişme gösteren markası. Dacia artık başka bir Dacia oldu’ yorumlarını yaptığı Dacia’nın bu tür yorumlara yeni kapılar aralayacak olan yeni nesil Duster’ini daha yakından tanıma, inceleme ve test etme imkanı bulduk.

Yakın dönemdeki geçmişine baktığımız zaman Dacia, hakikaten çok hızlı bir gelişme, evrilme ve yenilenme süreci yaşadı. Bu sürecin ürünlerinden biri olan Dacia Duster, hem dış tasarımı, hem iç tasarımı, hem duruşu, hem motor gücü ve hem de sağlamlığı ile tüm algılarınızı yıkıp yeniden kurgulamaya aday.

YENİ HİKAYELERİN BAŞ AKTÖRÜ OLMAYA ADAY

Yeni nesil Duster’a dışarıdan baktığınız zaman göze hitap eden, alıcılarınızı bir anda kendisine yönlendireceğiniz, çok hoş ve güzel bir tasarımı var. Önden baktığımız zaman yatay yatay uzanan farların içinde bumerang gibi dönen ledler görünüyor. Ön ızgaradaki krom detaylarla birlikte plakalık bölümünden aşağı doğru uzanan metalik renkteki bölümün oluşturduğu bütünlük, onu daha heybetli bir görüntüye kavuşturmuş. Zaten yerden yüksekliği ile düz yollardan çıkıp dağa, kıra, bayıra giden yol hikayelerinin yazılacağı bir otomobil olduğunu gösteriyor. Tasarım anlamında kendisini hakikaten çok geliştirmiş. ön taraftaki dizaynın ve iyi şekilde yapılmış olan tasarımın bütünlüğünü yan taraflarda da görüyoruz. Yeni nesil Duster'in arka tarafından baktığımızda yine led ve kare bir formdaki stop lambaları varlığını net bir şekilde hissettiriyor. Bu da aracın yenilenmesinde karakteristik olarak değiştirmiş. Kasasındaki bu keskin değişiklikler, Dacia Duster’i herkese hitap edebilecek bir şehirli konseptine bürümüş. Dış görselindeki makyajlı yapıdan jantları da nasibini almış. Siyah ve krom renklerinin uyumuyla elde edilen kendine has yapısıyla dikkat çeken bu jantlar da güzel bir detay olmuş.

DIŞINDAKİ DEĞİŞİM RUHU, İÇİNDE DE KENDİNİ HİSSETTİRMİŞ

Yeni Dacia Duster’in dış hatlarındaki değişim, aynı şekilde iç hatlarında da yansımış. Malzeme kalitesinin dahi bir önceki nesle göre daha iyi bir hal aldığını ilk bakışta anlayabiliyorsunuz. İşçilik anlamında da çok yumuşak malzemelerin olmamasına karşılık, bir önceki nesle göre iyi bir ilerleme ve sağlam bir ergonomi sağlandığını söyleyebiliriz.

Koltuk yapılarına varıncaya kadar bir değişim olmuş aslında Yeni Dacia Duster’de. Minder kısmı daha iyi kavrıyor. Sırt bölümünün yanındaki çıkıntılar ise sportifliği sağlamaya yönelik bir çabanın ürünü olarak karşımıza çıkıyor. Bu aynı zamanda sürücü ve yolcu için güvenlik anlamında da mesafe kat edildiğinin küçük bir ayrıntısını ortaya koyuyor.

Değişim ve dönüşümün tüm yönleriyle net bir şekilde hissedildiği yeni nesil Dacia Duster’ın kokpit kısmına baktığımızda ise sade ve şık bir şekilde tasarlanmış olan teknoloji ekranı görüyoruz karşımızda. Bu ekran üzerinden radyoya, medya çalara, bluetooth üzerinden cep telefonunuza, bunun dışında navigasyonunuza ulaşabiliyorsunuz. Ayrıca driving ekosistemi bulunuyor bu ekranda. Buradan otomobilinizin hızlanma, vites değişimi gibi zaman ayarlı olarak yani belirli bir zaman aralığında kullanıcının sürüş şeklini anlatan detaylara yer veriliyor. Buradan aynı zamanda performans değerlendirmesini ve seyir raporunu da alabiliyorsunuz. Bu da yeni nesil Duster ile birlikte gelmiş ve diğerlerinden farklı bir detay olarak karşımıza çıkıyor. Yakıt tüketim miktarıyla ilgili de ilginç ve faydalı detaylara da yine bu ekrandan ulaşabiliyorsunuz. Bir örnek verecek olursak, otomobilinizin yakıt tüketimi yapmadan yani rölantide veyahut gaza çok fazla yüklenmeden ne kadar gittiğini ve yakıt tüketmeden kaç kilometre yol yaptığınızı da bu ekrandan takip edebiliyorsunuz. Bu sistem aynı zamanda daha az yakıt tüketimi içen rehberlik yapıyor. Buna da örnek verecek olursak ‘Birinci ve ikinci vitesi daha az kullanın. Freni çok kullanmayın” gibi direktifler sunabiliyor. Bu ekrana otomobiliniz hareket halindeyken değil, otomobiliniz durduğu zaman kullanabiliyorsunuz. Çünkü yeni nesil Duster, tüm bu özellikleri kullanıcılarına sunarken, onları seyir halinde yola odaklanmanın dışında meşguliyetlere itmiyor.

BEKLEMEDİĞİMİZ KADAR ŞIK VE HOŞ

Yenilenen Duster’in tuş takımı da tasarım açısından gayet şık ve hoş bir şekilde konumlandırılmış. Start stop tuşu ve eko tuşu orta konsolda bulunan medya ekranının hemen alt kısmında yer alıyor. Ön ve arka park sensörleri ile 360 derece kamera opsiyonu da bulunuyor. Açık söylemek gerekirse bu özellikleri Dacia Duster’de beklemediğimiz için bizi biraz da şaşırttı. Tabi geri görüş kamerası da bu noktada söylememiz gereken bir diğer ayrıntı.

Dikiz aynalarındaki kör nokta uyarıcılarını da gördüğüm zaman Dacia’nın fersah fersah sınıf atladığını söyleyecektim ki, bir de ne göreyim? Daha çok otomatik şanzımanlı araçlardan alışık olduğumuz yokuş kalkış desteği, manuel olmasına rağmen yeni nesil Dacia Duster’da da mevcut. Yokuşlarda otomobili hareket ettirmeyle ilgili fobisi olanlar için bu da güzel bir ayrıntı.

Yeni nesil Dacia Duster’ın arka koltuklarına doğru yöneldiğimiz zaman ise, şimdiye kadarki en geniş hayat alanını sunduğunu görüyoruz. Baş ve diz mesafelerinin yüksekliğinin yanında koltuk konforu da gayet iyi.

GÜCÜ VE PERFORMANSIYLA HAKKINI VERİYOR

1,3 litrelik benzinli ve turbo beslemeli bir motora sahip olan Duster’ın motoruna ise ayrın bir bölüm açmak gerekiyor. Yaklaşık 130 beygir, 240 nm tork, 6 ileri manuel bir şanzımanla kombin edilmiş. 240 nm torkun varlığını alt devirlerde kullanırken aracınızın daha canlı bir yapıya sahip olmasını sağlamış. Üst devirlere çıktığınız zaman ise otomobiliniz gerçek gücünü yansıtmaya başlıyor. Adeta dizel bir araç gibi canlı ve atak olmasına karşılık performansıyla da güç kaybetmemesi onu başarılı kılmış. 7,3 litre yakıt ortalamasına sahip olduğunu da bu noktada söylememiz gerekiyor.

Yeni Duster’de süspansiyon konforu da gayet memnun edici düzeyde. Kasislerden geçerken hayal edin kendinizi. Bir rahatsızlık hissedersiniz. Hele böylesi yüksek araçlarda bu kasis titremesini daha çok yaşayacağınızı zannedersiniz. Ama şunu gönül rahatlığı ile söyleyebiliriz ki, Sille Baraj Parkı’nın içindeki dağlık ve tepelik alanlara girdiğimizde dahi süspansiyonun yumuşakça davrandığını ve içindekileri etkilememek için elinden geleni ardına koymadığını anlıyoruz.

Editör: TE Bilişim