Gök kubbenin altında yatar, al kan içinde,

Ey yolcu şu topraklar için can veren erler.

Hakk’ın bu veli kulları taş türbeye girmez;

Gufrana bürünmüş, yalınız Fatiha bekler.

Bugünkü hikâyemizin kahramanı Şehit Jandarma Uzman Çavuş Mustafa Özata. 

27 Mart 1992 yılında Karapınar İlçesine bağlı Keçikıran köyünde yedi kardeşin dördüncüsü olarak dünyaya gelmiş. İlk ve ortaokulu Keçikıran ve Demirci köylerinde okuduktan sonra ailenin Konya’ya taşınması ile lise eğitimini burada tamamlamış.İki yıl dayısının yanında çalıştıktan sonra vatani görevini yerine getirmek için 2013 yılının 8. Ayının 14. Günü askere gitmiş. 2014 yılının 8. Ayının 14. Günü uzman çavuş eğitimi almak için İzmir’e gitmiş. Burada sıkıştırılmış eğitim aldıktan sonra Hakkari Yüksekova’da Efeler Timi 3. Bölükte ağır makine nişancısı olarak görev yaparken 2015 yılının 8. Ayının 14. Günü yaralanmış.

Askerlik hayatı boyunca 8. Ayın 14’ünde gerçekleşen olaylar bana tarihte 14’lü padişah olarak da anılan Sultan I. Ahmet’i hatırlattı. Talihi neredeyse 14 rakamı üzerine kurulan sultan, 14. Osmanlı padişahı olarak 14 yaşında tahta çıkmış ve 14 yıl padişahlık yapmıştı. 

Buna benzer bir olay da şöyledir: Abbasi Halifesi Mutasım Billah’ın lakabı da Sekizlik anlamına gelen Müsemmen’dir. Onun bu unvanı almasının sebebi Şaban ayının 8.’inde doğması, Abbasi sülalesinin 8. Nesline mensup olması, Harun Reşit’in 8. Çocuğu olması, Abbasi halifelerinden 8.’si olması, Hicri 2018’de halife olması, 8 yıl 8 gün halifelik yapması, 48 yaşında vefat etmesi, 8 oğlu 8 kızı olması gibi toplam sekiz sebep.

Şehidimiz Uzman Çavuş Özata da 8. Ayın 14’ünde yaralandıktan sonra 3 gün Van’da, 11 gün Gatada’da toplam 14 gün hastanede yatmış ve 28 Ağustos 2015 tarihinde şehitlik mertebesine erişmiştir.

Annesiyle, son olduğunu bilmeden, üç gün önce görüşen Şehidimiz, arazi taraması yaparken helikopterlerinin teröristler tarafından düşürüldüğünü ama kendilerini Allah’ın koruduğunu söylemiş. Onları çok özlediğini 10. Ayın 15’inde geleceğini eklemiş ama nice 10. Ayın 15leri geçmiş dönmemiş. Anne Cennet Hanım, döneceğini söylemişti ama arkası boş gibiydi, arkası yok o cevabın, derken iki damla daha yaş akıyor gözlerinden.

Çözüm sürecinden sonra özellikle doğuda patlak veren olaylar nedeniyle sürekli tedirgin olan aile sadece Allah’a sığınmış ve kendi evlatları ile birlikte bütün vatan evlatları için dua etmiş. 14 Ağustosta Ankara’da Enerji Bakanlığında görev yapan abisine, kardeşinin girişilen çatışmada yaralandığı haberi gelmiş. Olayı bilmeden, duymadan hisseden anne yüreğini, o gün sabahtan sıkıntılar sarmış. Öğleye doğru yaralandığını öğrenmiş. Zaten onun ifadesiyle darlanan yüreği gecenin bir yarısı çalan kapı zili ile gelen haberle yangın yeri olmuş. Şehirlerarası kamyon şoförü olan baba için, oğlunun yaralandığı haberini aldığı Bulgurcuk mevkii, şimdi oradan her geçtiğinde oğlunu sonsuzluğa uğurladığını hatırlatır olmuş. 

Şehit annesi, Allah vatanımıza, milletimize zeval vermesin diye dua ediyor. Evlatsız yaşanır ama vatansız yaşanmaz derken taşıdığı gurur, bu ülkede, tek bir taş, tek bir insan kalsa da namus için, bayrak için, vatan için canını seve seve vereceğine güvencimizi arttırıyor. 

Olay anında üç şehidin verildiği olayda, ağır yaralı olarak Van’da hastaneye kaldırılmış. Daha sonra Gata’ya sevk edilmiş. 14 günün sonunda şehadet şerbetini içmiş. Güzelleşmiş, bembeyaz yüzü ile veda etmiş ailesine. 

Daha sekiz, dokuz yaşında, köyde iken kahvaltı yaptıkları sırada anne ve babasına dönerek 

-Baba sizi ben kurtaracağım, diyen Mustafa, daha gençliğinin baharında, 23 yaşında, öbür dünyada en güzel mertebede yerini almıştı. Rabbim onun dilinden dökülen bu sözleri, dua kabul etsin ve onun şefaatinden ailesinin de yararlanmasını nasip etsin.

Şehitlikte oğlunun mezarı ile kendisine teselli veren Cennet Hanım, “Allah verdi, Allah aldı, diğer evlatlarımı da vatana, millete hayırlı evlat eylesin Rabbim”, diye dualarını sıralıyor.   

Daha şehadetinden birkaç gün önce spor ayakkabısı almış ailesi onun için. Ama ne göndermek ne de Şehidimizin giydiğini görmek nasip olmamış. Ondan geriye giyemediği spor ayakkabısı, sevdiği soğan, daha gidemediği, göremediği alış veriş merkezi gibi nice hatıralar kalmış. Her genç gördüğünde spor ayakkabısı giyen oğlu gelir olmuş aklına annenin. Şarkılardaki gibi, Cennet Hanıma her şey oğlunu hatırlatır olmuş.

Gencecik yaşlarda, hayatlarının baharında, ileriye dönük kurulmuş hayalleri ile vatan için can veren bütün şehitlerimiz için bugün hepimizin vefa borcu var. 

Bu yazının yazılma sebebi, gencecik yaşlarına rağmen tarih yazan Mehmetçiklerimiz ile ilgili tarihe bir notun da bu yazılarla düşülmek istenmesidir.

Allah onlardan razı olsun. Vatan Sağ olsun. 

DERYA KARAKAYA

Editör: TE Bilişim