Yurdunu Allah’a bırak çık yola;

Cenge! Çek ki vatan kurtula.

Böyle müyesser mi gaza her kula?

Haydi levend asker, uğurlar ola.

Ey sürüden arkaya kalmış yiğit!

Arkadaşın gitti, yetiş senr de git.

Bak ne diyor, cedd-i şehidin, işit;

Durma git evladım, uğurlar ola.

“Cabir b. Abdullah anlatıyor (ra):  

Babam Abdullah b. Amr b. Harem, Uhud’da şehit düşünce Resulüllah (s.a.v.) bana:

-Ey Cabir! dedi. Ben sana Allah Teâla’nın babana söylediklerini haber vereyim mi? dedi. Ben de:

-Buyur ey Allah’ın Resulü! Dedim. Bunun üzerine Rasulullah şöyle buyurdu:

-Allah her kimle konuşmuşsa perde arkasından konuşmuştur. Fakat senin babanla perdesiz konuştu. Karşısına aldı, şöyle buyurdu:

 -İste benden ne istersen, istediklerini sana vereceğim. O da:

 -Ya Rabbi! Beni dünyaya gönder. Senin uğrunda ikinci defa öldürüleyim, dedi. Şehidin bu arzusuna Yüce Allah şu cevabı verdi:

 -Ben, ölenler dünyaya bir daha dönmeyecekler, diye hükmettim.

Bunun üzerine (şehit baban) şöyle dedi:

 -Öyleyse Allah’ım! Bu hükmünü dünyada kalanlara ulaştır. Bunun üzerine Allah da Al-i İmran suresinin şu ayetlerini indirdi:

 -Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar Rableri katında diridirler. (Öyle ki Allah’ın) lütf-u inayetinden, kendilerine verdiği (şehitlik mertebesi) ile hepsi de şad olarak (cennet nimetleriyle) rızıklanırlar. Arkalarından henüz onlara katılamayan şehit dindaşları hakkında da: Onlara hiç bir korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir, diye müjde vermek isterler.

Bugün hayat hikâyesinden kesitler vermeye çalışacağımız Kahramanımız, Şehit Remzi Yavşancı. 

Şehidimiz, 19 Aralık1980 tarihinde Karapınar Ortaoba’da doğmuş. Ailenin dört yıllık çocuk hasretinden sonra kucaklarına aldıkları Şehidimiz, üç kardeşin en büyüğüdür. “O bir başkaydı” diye tarif edebildi annesi onu. Dört yıllık bebek hasretinden sonra kucağına almış, kokusunu çekmişti içine. 

Aile, 1984 yılında Konya’ya taşındıktan sonra ilkokulu Akçeşme İlkokulu’nda, orta okulu Hâkimiyet İlkokulu’nda, liseyi ise Koyuncu’da meslek lisesinde tamamladıktan sonra Selçuk Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksek Okulunda, Haberleşme okumuş.

Üniversite eğitimini tamamladıktan sonra kendisinden iki yaş büyük amcası askere gitmek için tecil bozdururken Şehidimiz de onunla birlikte tecilini bozdurmuş. Okulu beraber okumuş, askere de beraber gitmiş amcasıyla. Köylerinden dualar eşliğinde uğurlanmış iki asker de.Giderken uçarcasına gitmiş vatani hizmetini yerine getirmeye.

Şehidimizin yolu Bilecik’e, amcasının yolu Manisa’ya düşmüş.  Mayıs 2004’te devre kaybı olarak gitmişler. Şehidimiz askere gitmeden önce kendinden küçük olan kardeşinin nişanı yapılmış. Kendisine nişan yapalım diyen anne ve babasını askerlik sonuna kadar olmasın diye durdurmuş.

Acemi birliğini jandarma olarak Bilecik’te yaptıktan sonra usta birliği için Van il Jandarma’ya gelmiş. Burada santralde görev almış. En son yemin törenine gittiklerinde gördükleri oğullarının bir daha ki sefere acı haberi gelmiş ailesine. O yıl Ramazan ayına girildiği gün 14 Ekim 2004 tarihinde düşmüş ateş baba ocağına. Yazın tarla ve harman işi ile uğraşıp düğün hazırlığı yaparken oğullarının şehadetini öğrenmişler. Ramazan Bayramı'ndan sonra yapmayı düşündükleri kardeşinin düğününü görmek nasip olmamış Şehidimize. Daha 24 yaşında hayatının, hayallerinin başında Rabbim şehadet şerbeti içmeyi nasip etmiş.

Van'ın Çatak İlçesi'nde, ilçe merkezinden Bilgi Köyü Karakolu'na gitmekte olan Jandarma Komutanlığı'na ait askeri aracın, şarampole yuvarlanması sonucu Remzi Yavşancı şehit olmuş, 4 asker de yaralanmış. Kirazlı Köyü'nü geçtikten sonra aracın şarampole yuvarlandığı kazada, araç sürücüsü olan Jandarma Er Remzi Yavşancı'nın şehadet şerbeti içmiş.

Baba Mustafa ve anne Durdane Yavşancı, tarlada çalışırken çalan telefonda bir asker anne ve babayla görüşmek istediğini söylemiş. Hemen bir araç bulup Konya’ya gelmek için yola koyulan babanın yolda giderken durmadan gözleri dolmuş. Eşine doğru yaklaşıp, oğullarına bir şey olduğunu söylemiş ama inşallah hayırdır, diyerek yola devam etmiş. Geldiklerinde evin her tarafını araçlar, askerler, komşular, akrabalar ve ambulansın çevirdiğini görmüş. Herkesi her şeyi biliyormuş aslında. Oğullarının şehadetini bir onlar duymamış daha. Anne Durdane Yavşancı kalabalığı görünce oğlunun şehit olduğunu hissetmiş fakat hemşirelerin müdahalesinden sonrasında, sakinleştiricilerden dolayı, ne yaşadığını anlayamamış. Ancak iki gün sonra getirilen cenazesi, dualarla son yolculuğuna uğurlanmış. Cuma günü cenaze töreninden sonra o gece sahura kalkılmış ve ertesi gün mübarek Ramazan ayının ilk orucu tutulmuş. Annenin de babanın da ortak ifadesi şu oluyor sonrasında; “Allah sabrını veriyor. Namazımızı da kıldık, orucumuzu da tuttuk çok şükür.” 

Cenazesi geldiğinde açıp yüzüne bakmışlar. Sanki şehit olmamış, gülümsüyormuş. Aslında ölmemiş, uyumuş. Sanki omuzuna dokunsanız kalkacak gibi. Anlatırken gözyaşlarını tutamayan annesi güzel yüzüne ayrı bir güzellik katıldığını söylüyor. Ağzından düşürmediği şu sözler onun kaderinin özeti olmuş: “Hızlı yaşa, genç öl cesedin yakışıklı olsun.

Evlatlarının ya da eşlerinin şehadetinden sonra ailelerin yaşadığı ortak olaylardan birisi de rüyalar. Şehidimizin ailesinin de onunla ilgili çok güzel rüyalar gördüğünü öğreniyoruz. Örneğin, anne Durdane Hanım, şehadetinden bir gün önce de balkonda otururken sanki bir askeri aracın geldiği ve evlerinin önüne durduğunu görmüş, kalkmış bakmış araç yok, anlam verememiş. Şehit geldikten sonra cenaze aracının durduğu yere çok yoğun bir ışığın geldiğini gören komşuları olmuş.

Yine anne Durdane Hanım’ın Umreye gidecekleri sırada gördüğü rüyasında oğlunun, anne ben de gideceğim Umreye dediğini görmüş. Onlar daha gitmeden oğlunun gittiğini söylüyor anne. 

24 sene sonra verdiği evlatlarını 24 sene sonra almış Rabbim, Yavşancı Ailesinden. Ateş düştüğü yeri yakmış. Rabbim sabır versin.

Vatan Sağolsun.

DERYA KARAKAYA 

Editör: TE Bilişim