Dilek yolunda ölmek Türklere olmaz tasa,
Türk’e boyun eğdirir yalnız türeyle yasa; 
Yedi ordu birleşip kaşımızda parlasa 
Onu kanla söndürür parçalarız, yeneriz.

Biz Turfanı yarattık uyku uyurken Batı
Nuh doğmadan kişnedi ordularımızın atı.
Sorsan şöyle diyecek gök denilen şu çatı:
Türk gücü bir yıldırım, Türk bilgisi bir deniz.

Delinse yer, çökse gök,yansa, kül olsa dört yan,
Yüce dileğe doğru yine yürürüz yayan.
Yıldırımdan, tipiden, kasırgadan yılmayan,
Ölümlerle eğlenen tunç yürekli Türkleriz...

Biz, millet olarak Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de Gençliğe Hitabe’de dile getirdiği gibi “Muhtaз olduğu kudret, damarlarındaki asil kanda mevcut” olan asil bir milletiz. Köklü tarihimizinher sayfası, adı unutulan unutulmayan sayısız kahramandolu. Orta Asya’dan Anadolu’ya, Anadolu’dan Avrupa’ya, Avrupa’dan Afrika’ya kadar üç kıtada birden hüküm sürmüş, her karışına Türk’ün şanlı adını yazdırmıştır. 

Tarihte Asya milletlerini tek çatı altında toplayan ilk hükümdar olan Metehan (Oğuz Kağan) başta olmak üzere, Malazgirt Savaşı'yla Anadolu'nun kapılarını Türklere açan Sultan Alp Arslan, cihan devleti Osmanlı Devleti’ni kuran Osman Bey’den, Yıldırım Beyazıt’a, Fatih Sultan Mehmet’e, Yavuz Sultan Selim’e, Kanuni Sultan Süleyman’a, II. Abdülhamit Han’a kadar tarihin bilinen Türk büyüklerinden sadece bazıları.

Sonra bir de Hasan Tahsinler var, Sütçü İmamlar, Nen Hatunlar, Nezahat Onbaşılar, Seyit Onbaşılar, Ezineli Yahya Çavuşlar ve daha niceleri. 

Yakın tarihimize geldiğimizde, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri başta olmak üzere Türkiye genelinde binlerce asker ve sivilin haince katledildiği PKK saldırıları ilk olarak 15 Ağustos 1984'te başlamış ve günümüzde de devam etmektedir. Özellikle 1990’lı yıllarda artan olaylar sonucu belki yüzlerce vatan evladının içinde, bizim kaleme aldığımız Dursun Arslan (1991), Mehmet Dönmez (1992), Hilmi Şahin (1993), Ali Akın (1995), Ali Fatih Birtek (1995), Hacı Hüseyin Kütükçü (1996) Konya’dan verdiğimiz şehitlerimizden sadece bir kaçı. 

Özellikle son yıllarda Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtı gibi bölge güvenliğini sağlamaya yönelik operasyonlar, 15 Temmuz Askeri Darbe Girişimi gibi ülkemizi içeride ve dışarıda izmihlale uğratmaya çalışanlara karşı verilen mücadelede, İstanbul, Ankara, Diyarbakır, Gaziantep ve Kayseri gibi illerimizde bölücü terör örgütünün bombalı saldırıları, askeri araçlara yapılan saldırılar, Hakkari, Çukurca, Cizre, Şırnak, Şemdinli gibi pek çok Doğu ilinde PKK terör örgütüne karşı yürütülen operasyonlarda yüzlerce şehit verilmiştir. 

Kaleme aldığımız gazi ve şehitlerimiz canı ve kanıyla bu vatanı yukarda saydığımız her durumda korumuş ve savunmuştur. Bu savunma sırasında bazen bir baba daha belki doğmamış belki de birlikte koşup oynayamadığı yavrusundan ayrı kalmış. Bazen bir anne ve baba daha 19-20li yaşlarda gençliğini, düğününü göremediği evlatlarından ayrı kalmış. Bazen 3-4 yaşlarda babasıyla yapmayı hayal ettiği pek çok şey varken onu toprağa veren evlatlar babalarından ayrı kalmış.

Şehit aileleri ile yaptığım görüşmeler sonucunda onların acılarının yanında bazı ortak noktaları da paylaştıklarını gördüm. Daha önce de ifade ettiğim gibi Şehit, kelime olarak, “bir olaya şahit olmak, bildiğini sцyleyip tanıklık etmek” anlamına geliyor sözlükte. İşte şehitlerimizin ilk ortak noktası buradan geliyor. Ya anne rahmine düştüğünde ya çocukluğunda ya şehadetinden birkaç gün öncesinde şehit olacaklarını kendi sözleriyle ifade edenler de olmuş ailesi tarafından rüyası görülen de. 

20 Mayıs 2011 tarihinde şehit olan Murat Güçlü, şehadetinden bir gün önce arkadaşına sarılarak “Ben cenneti gцrьyorum” diyecek ve bir gün sonra şehit olacak. Şehadet şerbeti içtiği gün arkadaşının evinde “Ben цlьrsem beni Konya‘ya defnedin” diyen Hacı Osman Ayyıldız, kısa bir süre sonra Diyarbakır'ın Dicle İlçe Jandarma Komutanlığı'na düzenlenen bombalı araç saldırısı sonucunda şehit olacak. Aynı gün annesine ise “Kalk oğlun şehit oldu.” Diyecekler sabah namazında. Onu da oğlunun şehadetine şahit tutacak Rabbim.“Bu sana hatıra kalsın anne” diyerek sanki gidişinin bir daha dönüşünün olmayacağını hissetmişçesine annesine bıraktığı resmi kıyafetinin ardından, daha çocukken babasının asker defterine “Elveda.”yazan Mevlüt Pekdemir şehit olacak.

Şehit Mehmet Özdemir gibi Şehit İbrahim Betin de düğüne hazırlanır gibi, bayrama hazırlanır gibi hazırlanmış tıraşını olmuş, banyosunu yapmış, abdestini alıp Yasin’ini okuduktan sonra göreve gitmiş ve şehadet şerbeti içmiş. Şehit Mehmet Özdemir, Peygamber Efendimizi rüyasında görmüş “Anne ben цleceğim” diyerek şehadetinin şahidi olmuş.

Kimi on dokuz yaşında kimi yirmi. Bugün bizim sokakta çocuk sınıfına koyduğumuz gencecik fidanlar vatan için, namus için, bayrak için şehit düşmüş. Ramazan Özmen 20 yaşında, Hilmi Şahin 20, Ali Fatih Birtek 21, Selçuk Alkış 21, Veli Karakoç 22, Mustafa Özata 23, Remzi Yavşancı 24 yaşında şehadet şerbeti içmiş. Arkalarında geleceğe dönük hayaller, gözü yaşlı anne, baba ve kardeşler bırakarak. 

Bir de yıllarca devletine hizmet vermiş şehitlerimiz var. “Benim botlarımı imam зıkarsın.” diyerek, “Dua edin ben şehit olayım” diyerek 32 yıl hizmet verdikten sonra şehit olan Mustafa Özdil gibi. “Havada зok gьzel bir koku var, almıyor musunuz kokuyu” dedikten 15-20 dakika sonraşehit olan, 17 yıl her gün düğüne gider gibi görevine aşkla giden Süleyman Çelik gibi. Görevi başında şehit edilen, 10 yıllık memur Veli Sağdıç gibi. Vazifesine 14 yılını vermiş Şehit Jandarma Uzman Çavuş Hacı Osman Ayyıldız gibi.

Kimi hayaller bırakmış ardında kimi daha doyamadığı evlatlarını. 28 yıla sığdırdığı hayat hikâyesinde şehit olduğunda sadece 3,5 yaşında olan kızını bırakan Hamdi Karagöz. Polis olarak devletine sekiz yıl hizmet vermiş, 30 yaşında şehit olan ve ardında henüz dört yaşında, yapmayı planladıkları daha pek çok hayalleri olan bir oğlunu bırakarak şehit olan Mehmet Çolak. Altı yaşında anne ve babasıyla bombalı saldırı anını yaşayan Ecrin’in şehit babası Hacı Osman Ayyıldız. 21 yaşında gencecik, bir erkek evlat kucağına almış ama daha doyamadan kızı olacağının müjdesini alamadan şehit düşen Selçuk Alkış.

Tezkeresine 5-10 günü kala şehit olan yiğitlerimiz olduğu gibi daha acemi birliğini yeni tamamlamış 10 günlük izninden sonra görev yerine teslim olacağı sırada haince şehit edilen de olmuş. Şehit Hilmi Şahin gibi.

Şehit Mevlüt Pekdemir’in annesi İklime Hanım çok güzel bir cümle kurdu dün. “İnsan yaşlanırmış, ağaз, зiзek, hayvan… Her şey yaşlanırmış ama acı yaşlanmazmış.” Şehit aileleri, üzerinden ne kadar süre geçerse geçsin, üç-beş ay, bir yıl, on yıl, yirmi yıl. Evlatlarını, eşlerini anlatmaya başladıklarında dün gibi aynı acıyı yaşıyor hepsi. Gözünü kapatsa o anda yeniden yaşanıyor her şey. 

Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır 
Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.

Bize bu toprak parçasını vatan yapanları unutmayalım. Bu vatan için can verenlerin geride bıraktıklarını, annesini, babasını, kardeşini, oğlunu, kızını, eşini unutmayalım. Unutmayalım çünkü geçmişini unutanlar, geleceğini kuramazlar.

Tarihe adını yazdıran bütün kahramanlarımız için vatan sağ olsun.

DERYA KARAKAYA 

Editör: TE Bilişim