Dünya genelinde yaşanan ekonomik kriz, Türkiye’yi de doğrudan etkiledi. 2018 yılı itibariyle başlayan ekonomik daralma, 2019’da kendisini daha çok hissettirdi. Ekonomik daralmanın yanında özellikle Türkiye sınırında ve Ortadoğu’da yaşanan savaş, ülkelerin siyasi arenadaki gergin tavırları gibi nedenlerin ekonomiyi doğrudan etkilediği, dolayısıyla ekonomideki durağanlığın 2020’de kendini daha çok hissettireceği tahmin ediliyor.

1997 yılından bu yana Kuveyt Türk’te görev yapan ve yaklaşık 1 yıldır Kuveyt Türk Konya Bölge Müdürlüğü görevini yürüten Kadir Alpay, ekonomide gelinen süreci ve olası yeni gelişmeleri Yenigün’e değerlendirdi.

‘KIT KAYNAKLARI İYİ DEĞERLENDİRMEK GEREKİYOR’

“Şunu kabul etmek lazım, hükümet ya da bizi yönetenler, mutlaka bu ülkenin, bu vatanın iyiliğini, insanlarımızın yararını düşünüyorlardır” diyen Kuveyt Türk Konya Bölge Müdürü Kadir Alpay, “Ülkemizi yönetenler daha iyiye yönelik politikalar geliştirip uygulamaya çalışıyorlar. Kıt kaynaklarla yapılabilecek en işi şeyleri yapmaya çalışıyorlar. İşin ekonomi kanadında bulunan biri olarak daha ne yapılabilir diye kendi kendime sorduğumda, inanın daha fazlasının yapılamayacağı sonucuna ulaşıyorum. Yani idareciler açısından baktığımızda aslında ellerinde çok fazla enstrüman yok. Kaynakları sonuna kadar kullandırdılar. Bunu nasıl yaptılar derseniz, geçtiğimiz yıl Kredi Garanti Fonu (KGF) vasıtasıyla piyasayı rahatlatmaya çalıştılar. Daha çok kaynak kullandırma gayretinde oldular. Yine faiz oranlarında ciddi bir baskı uygulayarak indirim yaptırarak piyasayı rahatlatmaya çalıştılar. Bu, hem ticari hayata, hem KOBİ’lere hem de bireylere yansıdı. Elimizdeki kaynakları iyi değerlendirebilmek adını bu açıdan yapılabilecek en işi şeyin yapıldığı kanaatindeyim. 3 ay öncesine göre maliyetlerin daha azalması, daha az maliyetle borçlanılabiliyor olması da bunu gösteriyor. En nihayetinde borçlanmak da bir çözüm değil. Ama başta dediğimiz gibi kaynaklarımız kıt olduğu için bu yola başvurabiliyoruz” dedi.

‘GELECEĞİNİ GÖREMEYEN ALTINA SIĞINDI’

Türkiye’nin ciddi anlamda birikmiş kaynak sıkıntısı olduğunu ve kaynak sağlamak için Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) gibi yöntemlerle yatırıma teşvik edildiğini dile getiren Kuveyt Türk Konya Bölge Müdürü Kadir Alpay, “Şunu kabul etmek lazım ki, bizim Türkiye olarak yaklaşık 400-450 milyar civarında bir kaynağı var. Türkiye’deki mevduatın yapısı bu kadar büyüklükte. Bu mevduat, bankalarda durmuyor tabii ki. Tüketicilere ya da yatırımcılara yatırım yapabilmesi adına veriliyor. Tabi Türkiye’nin ciddi anlamda birikmiş kaynak sıkıntısı var. Uzun vadeli kaynak biriktirmek adına da teşvik politikaları geliştiriliyor. Mesela yeni ekonomi programında da bulunan BES, uzun vadeli hesap açma gibi yöntemlerle birikime teşvik ediliyor. Ama insanımız şu konjonktürde daha kısa vadeli birikime yöneliyor. Yani insanlarımız şu an ekonomideki dalgalanmaları da göz önünde bulundurarak daha çok bekleyip, görmeyi düşünüyor. İnsanlara gelecek sunamazsanız, önümüzdeki birkaç yılı görecek bir perspektif sunmazsanız, insanları yatırıma teşvik edemezsiniz. İnsanlar en güvenli araç neyse, orada durmayı tercih eder. Kriz ortamındaki ya da savaş anındaki en güvenli araç altındır. Değerini hiçbir şekilde kaybetmez. Böyle durumlarda bir fabrika açmak, makine ve teçhizat almak ya da bir ev alıp uzun vadeli borçlanmak düşünülmez. Maalesef şu anki durum biraz da buna itiyor insanları” ifadelerini kullandı.

‘EKONOMİ BÜYÜDÜKÇE KRİZ DERİNLEŞİYOR’

Ekonominin de insan hayatı gibi doğal bir hayatı olduğunu ve buna bağlı olarak inişli ve çıkışlı olmasının normal olduğunu söyleyen Alpay, “Yani sürekli bir sirkülasyon hali söz konusu. Her 8-10 yıllık dönemde bir dibe vurma, bir de en yükseğe çıkma durumu yaşanıyor. Şimdi geçmişe dönüp baktığımız zaman, 2001 yılında bir kriz ve ardından 2008 yılında bir kriz yaşadık. 2015 yılında da yine bir daralma oldu. Ama bu krizlerin 2001’den farkı, ekonomik sıkıntıların sadece bizim özelimizde değil, bölgemizde, Avrupa ülkelerinde, Ortadoğu ülkelerinde ve hatta dünya genelinde yaşanıyor olması” dedi. Sadece dünyada yaşanan krizlere bağlayarak çözümleme yapmanın da doğru olmayacağını dile getiren Kuveyt Türk Konya Bölge Müdürü Kadir Alpay, “1990’lı yılların sonunda büyük talepler vardı. 2000’li yılların başında biriken talepler arza dönmeye başladı. Bu dönemde yurtiçi piyasasındaki taleplere arz sunulurken, diğer ülkelerle olan ilişkilerimizin iyi olması da ekonomiyi canlı hale getirdi. İnşaat başta olmak üzere pek çok alanda yapılan yatırımların yansıması piyasayı olumlu etkilemişti. Tabi o dönemlerde Türkiye’nin ekonomisi daha küçüktü. 800 milyar dolarlık bir ekonomik büyüklüğe ulaştık şimdilerde. Önceden bozulan ekonomiyi düzeltmek için daha küçük kaynaklar yeterken; şimdi daha büyük kaynaklarla bunu sağlamaya çalışıyoruz. Bu anlamda ya bunu insanların parasıyla içeriden borçlanarak finanse etmeniz gerekiyor, ya da yurtdışından borç edinerek finanse etmeniz gerekiyor. Yurtdışında içinde bulunduğumuz dönemde borç verecek olanı bulmak zor olduğu gibi, maliyetlerin yüksekliği de dışarıdan borçlanma kapılarını kapatıyor. Yurtiçinde de bu sorunları hızlıca aşabileceğimiz bir kaynağımız olmadığından darboğaza otomatikman girmiş oluyoruz” diye konuştu.

‘SUNULAN OLUMLU TABLOYU SOMUTLAŞTIRMAK GEREKİYOR’

Ekonominin geleceğine ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Kuveyt Türk Konya Bölge Müdürü Kadir Alpay, devletin başlattığı tasarruf ve biriktirme politikalarının kısa vadede olmasa da krizleri aşmaya ciddi katkı sağlayacağını belirtti. Türkiye ekonomisinin en büyük sorununun kaynak olduğuna vurgu yapan Alpay, “İnsanımızı ne kadar biriktirmeye ve tasarruf etmeye teşvik edersek, yatırımlarımızı da o anlamda daha rahat yaparız. Tabi Türkiye, bir anda hızlı büyüdü açıkçası. Bu hızlı büyümeyi finanse edecek kaynağı olmadığı için darboğaza girildi. Tabi ki toparlanma süreci olacak. Kolay olmuyor tabi ama hiçbir zaman da dipte kalınmıyor. Ama şunu da ifade etmeliyim ki benim öngörüm, 2020 yılının 2019’a göre piyasalar ve ekonomi adına daha zor geçeceği yönünde. Çünkü içerideki talebi, insanların beklentilerini aşmanız gerekiyor. Önümüzde güzel günler var diyerek beklentileri aşmış olmuyorsunuz, somutlaştırmak gerekiyor. Genelde siyasi olaylar ve işin ihracat tarafını ve savaş ortamını da düşündüğümüz zaman kolay olmayacağını düşünüyorum” dedi.

‘KATILIM BANKALARI DİĞERLERİNDEN FARKLI’

Katılım bankalarıyla diğer bankalar arasındaki fark, faizsiz bankacılık sistemi ve bu sistemin dinen caiz olup olmadığı konusunda da açıklamalarda bulunan Kuveyt Türk Katılım Bankası Konya Bölge Müdürü Kadir Alpay, “Bu konu aslında çok veballi bir konu. Biz işin fetva makamında değiliz, ekonomi tarafında çalışıyoruz. Ama sistemle ilgili olarak bu işin caiz olduğu fetvası verildiği için burada çalışıyoruz. Helal olduğuna inanmasam zaten çalışmam. Ticarette bir şeyin dinen helal olabilmesi için birkaç ana madde var. Birincisi aldım ifadesi, ikincisi sattım ifadesi ve üçüncüsü de ticaretin olup olmaması. Yani bir mal ya da hizmet ticareti olması lazım. Bunlardan biri yoksa faizli işlem anlamına geliyor. Katılım bankalarının danışma kurulu var. Danışma kurulu fetvalarının mucibince bu işlemler yapılıyor. Bizim açımızdan niyet de çok önemli. Katılım bankacılığında ticarete muhakkak bir mal ya da hizmet konulmalı. Dinen helal olan her şey burada değerlendirilebilir. Mesela bir içki ticareti yapmayız. Bunun dışında dinen helal olan eğitim, hac ve umre hizmeti gibi hizmetlere de finansman sağlayabiliyoruz. Bir bankaya gittiğinizde paraya ihtiyacınız olduğunu söylersiniz, size para verir. Ama katılım bankasına gittiğiniz zaman banka, alacağınız ürünün uygun olup olmadığını sorar. Para ihtiyacınız olduğunu söylediğiniz zaman nakit olarak para vermez. Ama neye ihtiyacınız varsa onu alıp, size satar. Yani murabaha yöntemi ile finansman sağlamış oluruz” diyerek sözlerini tamamladı.

RASİM ATALAY

Editör: TE Bilişim