İç Anadolu’yu Akdeniz’e bağlayan Seydişehir ilçesinin Maden bölgesinde bulunan ve önemli bir turistik güzergah üzerinde yer alan Tınaztepe Mağaraları, 1970’li yılların başında bulunmuş olsa da turizme ancak 2003 yılında kazandırılabilmiş. Tınaztepe Mağaraları’nı 2003 yılında ilk defa turizme açan işletmeci Hasan Çelmeli, Tınaztepe Mağaraları’nın hikayesini ve 15 yılı aşkın bir süre burayı turizme açmak için verdiği mücadeleyi anlattı. 

2003 yılından önce Tınaztepe Mağarası’nın bulunduğu bölgenin dağdan ve bataklıktan ibaret olduğunu dile getiren Tınaztepe Mağaraları’nın işletmecisi Hasan Çelmeli, Tınaztepe Mağaraları’nın bir tesadüf üzerine keşfedildiğini söyledi. 

SU ARARKEN, MAĞARA TESADÜFEN BULUNUYOR

1968’de Michael Bakaloviç adında bir Fransız bilim adamıyla dönemin Türkiye Mağaracılar Dernek Başkanı Timuçin Aygen’in, Toroslardan doğan ve Akdeniz’e dökülen bir yeraltı nehrini araştırmak üzere bölgeye geldiklerini ifade eden Çelmeli, araştırmacıların aradıkları yeraltı nehrini bulamadıklarını ancak bu mağarayı bulduklarını söyledi. Araştırmayı yapan ekibin burayı mağara olarak tescillediğini ve ödenekleri bittiği için bölgeyi terk ettiklerini anlatan Hasan Çelmeli, “1970 yılında Kaptan Gusto’nun grubu Suğla Gölü’nü besleyen suları araştırmaya gelmişler. Suyun aktığı ve dağın arkasında gün yüzüne çıktığı bir yer var. Oradan girmişler, yerin altında ilerleyip mağaranın içinde suyun aktığı yere çıkmışlar, yaklaşık 20 kilometre ilerledikten sonra. Sonrasında çadırı buraya kurmuşlar. Mağaranın içini gezip fotoğraflamışlar ve dokümanlarını oluşturmuşlar. Avrupa’ya döndükten sonra Dünya Harikaları adı altında bir kitap yayınlamışlar. Bu kitabın içerisinde Tınaztepe Mağaraları’na da yer vermişler. Bu tesisi yaparken Almanca yazılmış olan bu kitabı kendimize rehber edindik. Mağaranın içindeki geziyi anlatmışlar. Bizim şimdi seyrettiğimiz göle kadar inmişler ve gezmişler” dedi. 

‘TURİZME AÇMA FİKRİ MAĞARAYA İLK GİRİŞİMDE DOĞDU’

Mağaranın açılış hikayesini anlatmaya devam eden Hasan Çelmeli, “Biz de gezelim istedik. Tabi o zamanlar mağara şimdiki gibi değil. İçerisi tehlikeli. Üniversiteden de tesadüfen bir ekip gelmiş. Ben gölün olduğu yere kadar gitmeyi kendime hedef edindiğimi söyledim onlara. 4-5 saatlik yürüyüşün ardından göle ulaştık. Sonrasında burayı turizme açma fikri doğdu. 10-15 yıl boyunca burayı turizme açabilmek için bürokratik engellerle uğraştım. 2003 yılında turistik anlamda ilk faaliyete başlamış olduk. O zamanın Kültür Bakanlığı Müsteşarı Osman Tekin geldi. Ona da burayı turizme açmak için ne kadar uğraştığımı anlattım. Buranın turizme açılmasıyla ilgili sürecin kendilerinden geçtiğini anlattı. Ben de ya benim önümü açın, burayı turizme kazandırayım, ya da siz açın ve bu değer gün yüzüne çıksın dedim. 

Sonra projelendir ve yanıma gel dedi. Projeleri çizdirdim. Proje üzerinde tartışmaya başladık. O dönem Turizm Bakanı İstemihan Talay’dı. Genel Müdür, bu tür yerlere çivi çaktırmayacaklarını söyledi. Görmediğiniz yere nasıl çivi çaktırmazsınız dedim. Çünkü bilmiyorlar buradaki cevheri. Onların da ufuklarını açmaya, burayı dünya turizmine kazandırmak gerektiğini onlara anlatmaya çalıştım. Yine netice alamadım” diye konuştu. 

VALİ AHMET KAYHAN YOL GÖSTERDİ, MAĞARA AÇILDI

Onca uğraşa rağmen bir netice alamadığını ancak elde ettiği birikimleri de heba etmek istemediğini belirten Hasan Çelmeli, “Konya Valisi o dönemde Ahmet Kayhan’dı. Projelerin hepsini aldım, ona gittim. Süreci olduğu gibi aktardım ve projelerin hepsini önüne yığdım. Vali Bey sağolsun, bir çare bulunabileceğini söyledi. Bölge müdürlerini topladı. Seydişehir Köylere Hizmet Götürme Birliği adındaki bir birime Orman Bakanlığı’ndan burası kiralandı. Onlar da bana devrettiler ve neticesinde turizme açmış olduk” ifadelerini kullandı.

‘BURADAN KAZANDIĞIMI BURAYA YATIRIYORUM’

Hazırladığı projenin yüzde 75’lik bir dilimini tamamlayabildiğini anlatan Çelmeli, “Buradan ne kazandıysam, onu buraya yatırdım. Şu an projenin yüzde 75’lik dilimini tamamlayabildik. Daha yüzde 25’lik kısmını tamamlayamadık. Bu süreçte sosyal donatıları yaptık. Mağaraya giden yolu yaptık, çevre düzenlemesini yaptık. Mağaranın ışıklandırmasını ve mağaranın içerisindeki yolu yaptık. Göle kadar uzanan alanı yaptık. Bir yandan çalışıp diğer yandan yatırım yaptık. Kazandığımı yemedim, burayı gün yüzüne çıkarmak için harcadım” dedi.

‘TURİSTLER MERAKLI AMA BİZ İŞ BİLMİYORUZ’

Turizmin önemli bir geçiş güzergahı üzerinde bulunan mağaranın ana yola sadece 300 metre uzaklıkta olduğuna dikkat çeken Hasan Çelmeli, “Günlük buradan en az 150 turistik otobüs geçer. Sarı levha olduğu halde bunların hiç birini buraya çeviremedik. Yerli müşteri geliyor ama yabancıları buraya çekemiyoruz. Aslında turistler meraklı da bizim turizm şirketlerimiz bize ulaştırmıyor. Tur şirketleri turistlerin buralarda vakit geçirmesini istemiyor. Antalya’dan ya da diğer sahil şehirlerinden çıkan turistler, hızlı bir şekilde bu bölgeyi geçtikten sonra Konya’ya ulaşıyor. Konya’da da Hz. Mevlana’nın Türbesi’ni hızlıca gezdirip, hiçbir yeri göstermeden doğrudan Nevşehir’e Peri Bacaları’na ulaştırıyor. Niye böyle olduğunu sorduğumuzda da ticari kaygılarından bahsediyorlar. Meselenin özünde memleketimizin güzelliklerini dünyaya açmak var. Tur şirketlerinin yaptığı bu uygulamadan ben, memleketimizin güzelliklerini göstermeden, belli başlı yerleri gezdirip turistlerin sadece parasını almak istediklerini anlıyorum. Burası bir turizm cenneti. Ama bunu bilen yok. Özellikle yabancı turistleri buralara çekmek gerekiyor” dedi. 

YILLIK 50-60 BİN MİSAFİR GELİYOR 

Mağarayı çoğunlukla yerli turistlerin gezdiğini bildiren Hasan Çelmeli, “Yıllık ortalama 50-60 bin civarında yerli ziyaretçiyi burada ağırlıyoruz. Yabancı ziyaretçimiz bunun onda biri kadar bile yok. Yıllık bizim buraya en az 100 bin civarında yabancı turisti çekmemiz gerekiyor. Burada turistik bir tesis var. Doğanın sunduğu güzel bir tesis var. Bu güzellikleri gün yüzüne çıkarmak için bir çaba var ortada. Turizm cenneti olan Konya’nın bu güzelliğini yabancı misafirlerimize de göstermeliyiz. Burası çok güzel bir güzergah üzerinde. Çok da zor bir şey değil. Madem turizm bacasız fabrikaysa, elimizin altındaki en verimli hammadde olan bu doğal güzellikleri onlarla paylaşmalıyız” diyerek sözlerini tamamladı. 

METE ALİ MAVİŞ

Editör: TE Bilişim