Yeniden başla; umutla, aşkla… Yeniden başla; sevgiyle, hayalle… Yeniden başla; ilkbaharla, çiçeklenen ağaçlarla… 

Doğanın yine, yeni, yeniden yaşama başladığı gibi; bizde hayata güzel bir adımla bugünden itibaren en baştan merhaba diyelim.

Bugün anneme bakkala gidiyorum deyip, güzel günlere doğru ilerleyesim var. İki pamuk arasına hayallerimi koyup, filizlenmesi için her gün umut suyuyla sulayasım... 

Bir Hıdırellez’in arifesinde toprağa; taşla, çubukla hayallerimi tek tek itina ile çizdiğim, umutla onları hülyalarıma taşıdığım bir günün tozpembe anlarını yaşamak istiyorum. 

Hayat, iniş ve çıkışlarla dolu… Kimi zaman geliyor mevsimlerin de kendini unutup, diğer arkadaşlarına benzediği gibi; sabahın güneşiyle harika bir güne başlasak da gün bitiminde gök gürültülü zemheri gecenin koynunda uyumak zorunda kalabiliyoruz. 

Hayatın karşımıza neler çıkaracağı meçhul. Zaman hortumunun içine kapılmış, gün gün savruluyoruz. Fakat özel bir güce de sahip olabiliriz!.. İnsan düşüncelerinden ve yapmak istediklerinden ibarettir. Bazen bir şeylerin olmasını isteriz ama sadece bu eylemi düşünmekle kalır çabamız… Çoğu zaman bu tür arzular karşılıksız çek gibi geri döner bize… Bazen de cân-ı gönülden bağlanarak, emek sarf ederek bir yola baş koyarız. Eee, bu yolun sonucu mutlak vuslat olacaktır.

İnsan hayatı boyunca çoğunlukla yaşamın kurallarına göre ilerlemek zorunda kalır. Kimi zaman düşünmesine, kendini dinlemesine fırsat verilmeden ilerleyeceği yol başkaları tarafından çizilir karşısına… Çoğunlukla bu yolun doğru olduğuna inanırız. Lâkin sonucu hüsranla bitebilir. 

Yeniden ve yeniden başlangıçlar yapmak zorunda kalmamızın nedeni de bu sanırım. 

Bugün yeni bir başlangıç yapmak istiyorum. Sabah uyandığımda güneşin çoktan ömrüme doğmuş olduğunu görmek, kocaman bir gülümseme ile kulağına yeni ezan okunup adı konulan bir bebek gibi ismimin mutluluk olmasını ve tüm sıfatlarının fiile dökülmüş halini taşıyarak bir günaydın ile başlamak…Her kelamımda ilkbahardaki çiçekler gibi renk cümbüşü yaratmak… 

Gecenin bir yarısı dışarıya çıkıp, bütün dünya benden ibaretmiş gibi uzun tenha yollarda yürümek isterdim. Uykum gelince uyumak, vücudum beni uyandırdığı zaman ise uyanmak. Ama bunlar bile hayallerden ibaret işte… 

En büyük hayalim ise karşılaştığım insanların; hüzün yağmurundan korunabileceğim gönül sığınaklarına sahip kişiler olmasını... Bu hayat yolunda insanlarla bir şekilde yollarımız kesişmek zorunda… Herkes farklı kişiliklere sahip,  kendi düşüncelerinin doğru olduğunu savunan bireyler… İstisnalar tabi ki söz konusu olabilir. Fakat zaman geçtikçe insanın dinleneceği limanlar azalıyor. 

Denizin akıntısına kapılıp gidiyoruz. Kurtulmak için çaba sarf etmeden… Kimi zaman ummanın gündüzü gibiışıl ışıl masmavi parlıyor yüzlerimiz, kimi zaman ise gecesi gibi kaskatı, simsiyah kesiliyor…Şöyle bir doğaya göz gezdirdiğimiz zaman ne de çok gizem saklıyor içinde… Aslında gizlemiyor da, gözümüze sokarcasına önümüze seriyor ama biz at gözlüklerimiz sayesinde hiçbir şeyi fark edemiyoruz. 

İnsan, insanın sığınağıdır, yoldaşıdır, kader arkadaşıdır. O kadar halden anlamayan sağır kişiler olduk ki bu beni çok rahatsız etmeye başladı. Oysa gelip göreceğimiz bir ömür miktarı; ezan ile salâ arası… Bu neyin hırsı, neyin çabası, neyin kaçışı… 

Ve yazıma okuduğum ufak bir yazı ile nokta koymak istiyorum; “Bir Müslüman olarak, Allah’a inanan insanların birbirleri için de güvenli sığınaklar olabilmelerini diliyorum yeniden…”Daha güzel bir hayata yeniden başlayabilmek umuduyla… Selam ve dua ile…