16 Nisan2017 seçim sonuçlarıyla birlikte Türkiye, artık yeni bir döneme başlamış oldu. Ekonomik gelişmeler olumlu havayla birlikte yükselişe geçti. Dolar hızla düşerken, Borsa, gezi olaylarının yaşandığı 22 Mayıs 2013 öncesi en yüksek kapanışı yapmıştı. Borsa İstanbul  % 2.62 ile  bu hafta,dünyanın en fazla değer kazanan piyasası oldu. Erdoğan'ın , ''Ya Allah Bismillah '' diyerek Özal, Menderes , Erbakan , Eyyûb El Ensar-i ,Fatih Sultan Mehmed Han ve Yavuz Sultan Selim Han'ın kabirlerini ziyaret etmesi ,yeni bir silkelenişin, yeni bir  dirilişin mesajlarını verir nitelikteydi sanki.

Diğer yandan CHP seçim sonucunu bir türlü hazmedemiyor. 23 Nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı ve  Yüce meclisimizin  97.kuruluş yıldönümü olan (23 nisan1920) pazar günkü  Kemal Kılıçdaroğlu'nun konuşması; böyle anlamlı bir güne yakışır şekilde değil ,tam aksine  ortamı kaosa sürükleyecek nitelikteydi.  Önceki günlerde CHP Genel merkez binasında basına kapalı olarak gerçekleştirilen toplantıda ,partinin bundan sonraki izleyeceği yol haritası ve stratejileri belirlenirken ,bir kısım milletvekillerinin , 2018 de yapılması planlanan Olağan genel kurultaydan önce,  hemen bir Olağanüstü genel kurul yapılmasını teklif etmesi parti içindeki rahatsızlığın göstergesiydi. Halkın ve milletin iradesine karşı yapılan saygısızlıkla birlikte Yüksek Seçim Kurulu'nun kararına da saygı gösterilmeyeceği açıkça ifade edildi. Anayasamızın 79.maddesi son fıkrası açıktır ''Yüksek Seçim Kurulu kararları aleyhine başka bir mercie başvurulamaz'' .

Ancak bunu bilmesine rağmen Ana muhalefetin Danıştay ve Avrupa İnsan Hakları mahkemesi gibi yetkisiz ve görevsiz mercilere başvurmasının müsebbibi kimdir? Zannımca tüm sorun HAYIR cephesinde yer alan tüm parti ve dış etkenlerin bir kez daha demokrasi kürsüsünde yerle bir edilmesidir. Ekonomi ve istikrarın başlaması için, içten içe ve dış mihraklar odaklı bu hukuk dışı çabalar boşadır. Biraz da bu hukuk dışı çabalardan bahsedeyim isterseniz.

AGİT nerede?

Fransa'da OHAL'in beşinci defa olmak üzere 15 Temmuz 2017' ye  kadar uzatılması Fransa Parlamentosunda kabul edildi. Fransa'daki Cumhurbaşkanlığı seçimleri  çokdüşük katılımla yapıldı. Sokaklar karışık . Güvenliği sağlamak için 50 bin polis ve 75 bin asker görev yapmakta. İlk turda , François Fillon ve Jean LucMelenchon  % 19.5  oy alarak elendi. EmmanuelMacron  % 23.7 ,Marine Le Pen %21.7 oy alarak ikinci tura geçme şansını elde etti . Kafa kafaya bir mücadele var .Ama kimse seçim sonucuna bizde ki gibi itiraz etmiyor. Kaldı ki seçimlerin ne kadar demokratik bir ortamda gerçekleştiğini siz tahayyül edin artık...

İlginç olan bir başka durum ise; 1970 li yıllarda 33 AB ülkesi, Amerikan ve Kanada başkanlarının imzalarıyla kurulan AGİT (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı) ; Türkiye'de PKK ve PYD örgüt elemanlarıyla poz vermek suretiyle  yönünü ve niyetini belli etmiş, üstüne ''seçim OHAL  ortamında yapıldı, Evet ve Hayır taraftarları eşit olmayan şartlarda yapıldı, 15 Temmuz olayları nedeniyle binlerce kişinin görevden alınması ve tutuklanması siyasi ortamı olumsuz etkilemiştir ...'' gibi açıklamalar yaparak gerçek yüzlerini ortaya koymuştur. Oysaki 15 Temmuz 2016 ihanet kalkışmasında rol alanlar ve PKK ,PYD ,DAEŞ gibi terör örgütlerine üye olmaktan cezaevinde tutuklu bulunan tüm tutuklular  oy kullanma hakkına sahipti. Demokrasi zaferi bunlara ve bunların ağababalarına karşı bir zafer ,bir milat oldu adeta. AGİT'in Fransa'da  OHAL altında ve ülkemizinkinden çok daha düşük katılımın olduğu seçimlere ses çıkarmayıp  ,ülkemizdeki seçimlerin tekrarlanmasını dile getirmesi ,dışarıdaki çabaların boşa olduğunun göstergesidir.

Bu arada bizimle ilişkileri iyi yönde giden Suudi Arabistan'da Krala gelen istihbarat neticesinde ,ülkenin Washington büyükelçisi, İstihbarat başkan yardımcısı ,Kara Kuvvetleri Komutanı ve bazı bakanlar görevden alınmış. Bunu da bir kenara not edelim.

Türkiye ilerleyip büyüdükçe elbette bize karşı oynanan oyunlar da büyüyor;

2014 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçiminde , birileri ilk defa Erdoğan'a karşı CHP ve MHP tabanını ortak aday çıkarmak suretiyle bir araya getirdi. Bundan bir müddet sonra Bahçeli oyunu fark etti ve adımlarını ona göre attı. Bunu da 16 Nisan 2017 referandumunda net bir şekilde ortaya koydu.16 Nisan'da yine birileri farklı bir strateji ortaya koydu. Her ne kadar ''bu bir parti oylaması değildir '' dense de, bu kez CHP, HDP ve MHP tabanının bir kısımlarını  bir araya getirdi. Tabi AK PARTİ içindeki beyaz AKP'liler de buna dahil oldu. HDP bu seçimde hiç miting ,gösteri vb yapmadı. Hiç sesi çıkmadı .Daha çok Avrupa'da mazlumları oynadı adeta. Çünkü miting, protesto ,gösteri yapsa MHP tabanı bundan ciddi rahatsız olacak ve ''EVET'' yönünde bir irade kullanacaktı belki de. Muhtemelen önümüzdeki günlerde yeni bir parti kurulacak ve bu parti merkez sağ odaklı tabanı daha geniş ve toplumu kucaklayıcı olduğu söylenecek, AK PARTİ  içindeki beyaz AKP 'li koltuk küskünleri de bu partide yerlerini alacaktır. Zaten şimdiden bazı medya organları vasıtasıyla ''yeni bir merkez sağ parti'' ihtiyacı olduğunu dillendirmeye başladılar bile .16 Nisan öncesi  yine bir kısım medyaya 18 maddelik referandumun bir ''Siyonizm'' projesi olduğu söylemi , AK PARTİ'yi  bölmek ve nihayetinde Erdoğan'ı devirme projesinin bir bölümüydü sanki...

2019 yılında yapılması planlanan Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilleri seçiminde; muhtemelen Tayyip Erdoğan Bey  partisi tarafından aday gösterilecektir. Erdoğan' ı devirmek için güçlü bir aday gerek elbette . Abdullah Gül .. önceki dönem seçimlerde bir vesilelerle tabanları bir araya getirilen partiler gibi, bu sefer yine '' bu bir parti meselesi değil'' diyerek bir çatı adayı göstermeleri en kuvvetli olasılık bence .Zaten Abdullah Gül  ''partili cumhurbaşkanlığı '' sistemine açıkça karşı. Bunu kendisi de inkar etmiyor .Çatı aday gösterilerek bir partinin değil, toplumun ortak adayı görüntüsü verilecek, aynı zamanda onların söylemiyle ''tarafsız cumhurbaşkanı '' algısı oluşturularak ,ilk etapta şimdiden bir türlü kabul etmedikleri ''partili cumhurbaşkanlığı''nı legal bir görüntüyle illegalize edip, ikinci olarak ise ''zaten bu sistem yanlış'' algısı verilerek tekrar referanduma gidilecek .Tabi bu benim kanaatimce birilerinin hesabı .Sonuçta müneccim olduğumu falan ispat etmeye çalışmıyorum .Hesapların üstünde bir Hesap yapan  var elbette ..Kaderin üstünde bir kader var..

 Bekleyip görelim.. Görelim Mevla'm neyler.. Neylerse güzel eyler.

Her hafta Salı günü görüşmek dileğiyle..