1 Kasım seçimleri yaklaşıyor, seçim arenası çok sessiz!.

Belki de alışkın olduğumuz ortamlardan çok farklı!

Bunun bazı sebepleri var..

Terörün azması, sürekli  verdiğimiz şehitler...

Kıyısında yaşamak zorunda olduğumuz bir savaş!

Ve en sonunda 102 insanı katleden bombalama olayı!

Siyasi partilerin tüm bu gelişen olaylar karşısında aldıkları kararlar..

Ama !..

Aslında söylenecek söz de,    kalmamıştı!

Son elli yılın siyaset biçiminden, söyleminden halk bıkmıştı..

Siyaset tarzından nefret etmeye başlamıştı..

İnsanların ;kendi partisini eleştirmese bile, tenkit etmese bile  ;   '' keşke böyle konuşmasa, keşke daha kaliteli konuşsa ''serzenişini;  ama sesli ama sesiz toplumun her kesiminden duyuyoruz!

Toplum da , ilk başlarda siyasetin heyecan yüklü ortamını seviyordu! Hatta siyasetin o ortamını bir bayram havasında bekliyor, o heyecanı yaşamak istiyordu.

Ama sıkılmaya başlamıştı, son zamanlarda..

Özellikle son otuz yılda görsel basının hızla gelişmesi, son 10  yılda sosyal medyanın toplumun ana iletişim kaynağı, aracı haline gelmesi;  her şeyin açıldıkça açılması, her  şeyin paylaşılması bizleri muhakemeye zorladı..

Geleneksel yapımız bizi yavaşlatsa da,,,Artık insanlar daha fazla sorgulamaya başladı..

Kitap okuma alışkanlığı çok yavaş gelişen toplumumuz, sosyal medyanın kısa mesajları ile okumaya başladı..Hatta kitap okuma oranlarımız artmaya başladı.  Basılan kitap sayısında da çok hızlı bir artış var!Çok güzel kitapçılarımız açıldı..

Ve toplum sorgulamaya başladı!..Şunu yaptık , bunu yaptık, yapacağız, Din millet, Vatan Sakarya, Atatürk, Laiklik!.. İçi boş sözlerle, iç.i boş idealler, içi boş slogandan öteye gitmeyen yaşam vaatlerini sorgulamaya  başladı..

Çok iyimsersin dediğinizi duyar gibiyim!Nerdeeeee dediğinizi duyar gibiyim..

Hiç olmazsa yeni nesil , yeni kalmak isteyen nesil, eskimek istemeyen toplumumuzda önemli bir kesim, gerçekten hala var.. Ve kaliteli talepleri  ile gelişen imkanları da kullanarak hızla etkin oluyorlar..

 

Mevlana Hazretlerinin ;

Ne kadar söz varsa söylendi,

Düne ait..

Şimdi yeni şeyler söylemek lazım..

Nasihatı aslında bize 900 yıl evvel söylendi..

Ama, toplum yeni şeyleri söyleyen dünya ile iç içe oldukça, geliştik gelişiyoruz hikayelerinin masallaştığını artık görüyor..Kendini karşılaştırıyor.

Toplumun içinde uyanan bu gelişme, liderleri ve organizasyonlarını zorluyor..

Partiler toplumun  beklentilerinin çok altına düştü..

Liderler öyle gürültülü, sözüm ona kulağa hoş gelen, heyecan yüklü konuşmalarla toplumu hareket ettiremiyor!

Riski , dünya devleti vizyonunu yönetemeyen , çözümler geliştiremeyen liderler, toplumun içerisinde cüceleşiyor..

Hırsına yenik düşen, kişisel karizmasını, parti karizmasını  ülke ve millet karizmasının gerisinde tutan liderler ve etrafındaki politikacılar, toplumun içerisinde hızla güdükleşiyorlar,

Dünya küçülürken, hala  memleketi köy muhtarı gibi , bir birini ötekileştiren liderler  kendilerine olan sempatileri de yok ediyorlar..

Entelektüel seviyelerini geliştiremeyen, toplumun gelişen beklentilerini  tanımlayamayan, çevremizde ve dünyada gelişen olaylara göre strateji geliştirip halkın dili ile paylaşamayan liderler, toplumun önünde değil arkasında yer alıyorlar..

Ooooo  bunları düşünen kim var, fazla hayalci denebilir..

Unutmayın ki en cahil dediğimiz insanı dahi,  daha 90 yılların başında bir ülkenin bütün bilgilerini içine alacak şekilde olan akıllı telefonları kullanıyor,

Evlerimizde dünyanın en  modern araçları kullanılıyor.. Televizyonlarımızda Belgesel kanallar, haber kanaları, çocuk kanalları toplumun bakış açısında hızla değişikliği körüklüyor.

Artık hepimizin evi bir sinema salonu..

İş adamlarımız çoktan dünya ile entegre oldu..

Üniversitelerimiz yeterli olmasa da daha fazla makale üretiyor..

Gelişen dünya yaşamında daha çok başarıların içerisinde sesimiz duyuluyor.

Yetmez ama hiç olmazsa partiler ve lider dediğimiz yöneticilerin çok önündeler.

Toplum eski Türkiye değil! Ama liderlerimiz  ve partileri hala eski alışkanlıklarını bırakmadı..

Hal böyle olunca da parti yöneticilerine ne kadar lider denilebilir ki?

Toplumun değerlerini yabancı teknolojilerin eline bırakmış bir yönetim ve yönetici  ne kadar lider olur, ne kadar ülke partisi olabilir ki?

Lider derken biraz da dil alışkanlığı ile kullanıyoruz..

İşte bu hızlı değişim ortamında yeni şeyler söylemenin ötesinde yeni şeyler yapmak lazım.

Yeni bakış açıları geliştirmek lazım..

Ülkemizin her şeyi yapabilecek gücü, ve potansiyeli var, ancak onu harekete geçirebilecek  bir yönetim şekli geliştirmek lazım..Mevcut sistem çökmüştür..

Bu sessizlik biraz  da bundandır!

Parti sloganları ve beyannameleri tekrardan  ibaret!.

Biraz hayal kırıklığından, toplum partilerin kapasitesinden daha fazla beklentiye sahip olduğunu düşünmeye başladı!

 

Onlar konuştukça boşluktan olsa gerek gürültü çok!..

Yeni şeyler yapmak lazım..