Uzun süren yaz tatili, 9 günlük Kurban bayramının ardından18 Eylül Pazartesi günü ilk ve orta öğretimler ile bazı yükseköğretim kurumlarındaki binlerce öğrenci ders başı yaptı. Konya'da 437 bin, Türkiye genelinde ise 18 milyon 43 bin öğrenci okullarla koştu.

Çocuğunu elinden tutmuş heyecanla okul yollarına düşmüş veliler! Bazen de ağabeyi veya ablası küçük kardeşinin elini sıkıca tutmuş güle oynaya, haydi okula!..

Okula yeni başlayan minikler ve velilerin okul hazırlığı heyecan ve telaşı çok daha farklı oldu. İlk defa ailelerinden ayrılan minikler kimi üzgün, kimi şaşkın. Heyecan ise dorukta! Sınıfa ilk girdiklerinde neyle karşılaşacaklarını, nasıl bir insanın huzurunda olacaklarını kestirmiyorlar. Bazen korku ve endişeli bir bekleyiş bazen de sevgi ve ümit dolu bakışlar...

Okulda ilk zilin çalmasıyla birlikte bahçede toplanan öğrenciler, derhal sıraya geçiyorlar. Okul müdürü emredici ve hükmedicisi sesiyle uzun bir konuşma yapıyor ve yeni ders yılının hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor. Büyük sınıflar düzenli bir şekilde sınıflarına girerken okula kaydını yeni yaptıranlar şubeleri okunduktan sonra onlar da sıraya girip sınıflarına dâhil oluyorlar.

Derslerine bekledikleri, sevdikleri hocaların girmemesi ise bazı öğrencileri müteessir etse de yeni gelen öğretmenin kararlı ve sevecen tutumu öğrencinin kalbini çabucak fethediyor.

İlkokullarda durum biraz daha farklı ve heyecanlı oluyor. Birinci sınıfa kayıt olan öğrenciler ailelerinden ayrılırken çok üzülüyorlar; hatta bazıları sınıfa girmemek için annelerinin eteklerine sıkıca yapışıyorlar, yerlere yatıyorlar. Böyle bir durumda ilk derse veliler de katılıyor. Ders zili çalıp ikinci derse girecekleri zaman veliler bu kez çocuklarını biraz daha kolay yatıştırıyor: "Bak öğretmenin ne kadar hanım ve sevecen birisi. Kendi gözlerinle gördün. Ayrıca sizleri de çok seviyor" veya "bak öğretmenin çok beyefendi ve babacan, sakın onu üzme benim akıllı oğlum, kızım, yavrum... Ben seni bahçede bekleyeceğim..."

Anne baba öğretmenle konuşup,"Çocuklarımızı önce Allah'a sonra da size emanet ediyoruz." deyip evlerine dönüyorlar...

Veliler ilk bir hafta çocuklarıyla okula birlikte gidip geliyorlar ve okul bahçesinde onları bekliyorlar. Daha sonra çocuk okula alışınca sadece onları sabah getirip akşam almaya geliyorlar. 

Sevgili öğretmenler, gerçekten bu çocuklar sizlere emanettir. Emanete nasıl sahip çıkılmak gerekiyorsa öyle sahip çıkın. Vaktiyle ana-babalarımız öğretmenlerimize, "eti senin kemiği benim" derlerdi ve bizlerin canını çıkartılardı. Siz onların canını çıkartmayın ve onlara, sevmeye ve okşamaya kıyamadığınız en nadide bir gül gibi davranınız.

Sevgili öğretmenler, evdeki ve idare ortamındaki sıkıntılarını öğrencilere yansıtmayın. Sınıfa girmeden önce derin bir nefes alın ve hiçbir şey olmamış gibi onları sımsıcak gülücüklerle karşılayın. Çünkü kalplerinde kötülük nedir bilmeyen pırıl pırıl çocuklar alıyorsunuz. Eğer onların sırça köşklerini kirli düşünce, öfke ve nefretle karartırsanız ortaya çıkan tablo sizin eseriniz olacaktır.

Çocuklarımıza siyasi düşünceniz ne olursa olsun onlara milli terbiye ve ahlakı, milli şuuru aşılamak en büyük vazifeniz olmalıdır. Sadece dini bilgiler veya günlük siyasi olaylar bir öğrencinin yetişmesi için yeterli değildir. Onlara lazım olan tabii ve pozitif bilimlerin yanında en güzel ahlaka sahip iyi bir insan olmayı, insanlığa faydalı olmayı, birbirlerini, vatanı ve milleti sevmeyi öğretin. Vatanın ve milletini aşağı gören insanların oluşturduğu bir aydın tabakadan bu memlekete, devlete ve millete hiç hayır gelmeyeceği hepimizin malumudur.

***

Evi okula uzakta bulunanlar çocuklarını getirip götürmek için servise yazdırmak mecburiyetinde kalıyorlar. Hatta evi biraz uzakta olan aileler bile çocuklarını servise vermek istiyorlar. Çünkü veliler yaşadığı mekândan emin olamıyorlar. Her bir çocuk kaçırılmasından ve ya trafik kazasından endişe duyuyorlar. Önceden yollar ve caddeler güvenli idi. Kimse kimseden zarar görmezdi. Hatta komşu büyük çocuklar küçüklere yardım eder, onların çantasını bile taşırlardı. Şimdi komşuya değil çocuk kedi bile emanet edemiyoruz.

Güvenli ve huzur dolu bir ortama hasret duymaktayız. Nereye kayboldunuz güzel ve mutlu günler? Şu anda sizlere o kadar ihtiyacımız var ki!

***

 İlk derse okullarda 15 Temmuz kalkışması ile ilgili videolar gösterilmiş. Körpecik beyinler korkutularak işe başlanmış. Bundan sonraki nesil her halde polis ve askerlerden nefret eden birisi olarak yetişecektir. 

Hâlbuki bu çocuklara ana babaya saygı, devlete ve milletine gönülden bağlılık, milletin menfaatlerini kendi arzu ve isteklerinden önce görme, mesleğinde en iyisi ve ahlaklısı olma v.s. gibi prensipler öğretilerek işe başlanmalı idi. Ümit ederiz ki durum tersine döner, vatanını ve milletini seven, halkıyla, ordusuyla güvenlik güçleriyle barışık nesiller yetişir, milletimizi ve devletimizi yüceltirler.

Tüm öğrenci ve öğretmenlerin yeni eğitim ve öğretim dönemini kutlar; başarılı, sağlıklı, güvenli, huzur dolu bir yıl geçirmelerini dilerim. Allah tüm çocuklarımıza zihin açıklığı versin.