Daha iyisini ve en güzelini elde etme hırsı ilk insanlardan itibaren fani hayatının doğasında olduğunu apaçık örneklerle gözler önüne sermiştir. İlk insan olan Âdem’in oğulları Habil ve Kabil’in arasında yaşanan kıssayı bilmeyenimiz yoktur.

Hırs âdemoğlunun yüreğine öyle işlemiştir ki kardeşini öldürecek kadar gözlerini kör etmiştir. Atalarımızdan taa bugünlere kadar içimizde barındırdığımız bu duygu nefsimizin sağ koludur ki binaenaleyh pençesine düştüğümüzde bizlere yaptıramayacağı şey yoktur. Fakat onu kontrol etmekte bizatihi elimizdedir.

Geçtiğimiz günlerde karşıma çıkan bir yazıyı sizlerle de paylaşmak isterim:

“Kumsalda yürüyen bir adam, avlanan balıkçıya yaklaştığında kova içerisindeki yakalanmış yengeçleri görür. Kovanın üstü açıktır, kapağı yoktur. Bu durum onu şaşırtır, çünkü yengeçlerin kaçabileceğini düşünür. Balıkçıya sorduğunda “Evet, tek bir yengeç olsaydı, kesinlikle kaçardı. Ancak, pek çok yengeç varsa, biri kaçmaya çalıştığında diğerleri onu yakalar, kaçamayacağından emin olur, geri kalanlar da aynı kaderi yaşarlar.” yanıtını alır. Tek yengeç kapaksız kovadan rahatlıkla çıkabilirken sayı arttıkça kaçış imkânsızlaşır. Çünkü birbirlerini yukarı itmek yerine, aşağı çekerek engellerler. Sonunda kimse kazanamaz. Bu durum, Yengeç Sepeti Sendromu’nun çıkış noktasıdır.

Filipinliler arasında popüler olan kavram, ilk olarak aktivist yazar Ninotchka Rosca tarafından kullanılıyor. “Ben sahip değilsem, sen de olamazsın.”, “Ben başaramıyorsam, sen de başaramazsın.” anlayışını ifade eder. Bazı insanlar, bencilce davranarak hırslarını ön plana alarak başarmanın yolunun başkalarını geride tutmak olduğunu düşünürler. Kendileri ulaşamıyorsa, sizin de hayalleriniz, hedefleriniz uzak olmalıdır. İstekleri budur. Rekabetçi duygularla, hasetlik ve kıskançlıkla çabalarınızı sabote etmeye çalışırlar.

Yengeç zihniyetine sahip kişiler, gruplarında diğerlerini aşarak başarılı üyelerin önemini azaltmayı hedeflerler. Onlar başarısızken başkalarının başarısını izlemek yerine, çökmelerini beklerler. Mutlu anlarda bile eleştirecek noktalar bulabilirler, ama eleştiri duymak istemezler. Empati ve merhametten yoksundurlar. Başkasına yardımcı olmak, kendimize yardımcı olmaktır aslında. “Love your neighbour as thyself.” sözü aklınızda bulunsun. Paylaştıkça çoğalır insan.

Kurbana dönüşmemek için:

Zamanınızın çoğunu birlikte geçirdiğiniz insanlara dikkat edin. Jim Rohn; “İnsan, en çok vakit geçirdiği 5 kişinin ortalamasıdır.” Aile üyeleriniz, çalışma arkadaşlarınız, yakınlarınız size yengeç sepeti sendromu yaşatan kişiler olabilirler. Zorunlu nedenlerle ilişkimizi tamamıyla koparmamızın mümkün olmayacağı durumlar varsa da hayatınıza yön verecek olan kişi sizsiniz. Kiminle, ne kadar vakit geçireceğinizi iyi belirleyin. Benzer hedeflerinizin olduğu kişilerle bir aradaysanız, başarınız katlanır.

Durumun farkına varmak gerekiyor. Olumsuz düşüncelerle dolu ortamda kalmak yerine, enerjinizi yardımlaşabileceğiniz, birbirinize ilham verebileceğiniz kişilere yönlendirin.” (ALINTI)

Yolunuz şahsınıza münhasır olsun. Hayallerinize kimsenin ket vurmasına izin vermeyin. Gönlünüzü hırs ve bencillikten arındırın. Bir ve beraber olup, yardımlaşarak her şey çok daha güzel olur. Üç günlük dünyanın, bugününü iyi değerlendirmeliyiz. Şayet biri için (dün) geç kalmış olabilir, diğeri için de (yarın) zamanımız kalmayabilir.

Yengeçlerin sizi hedeflerinizden ve hayallerinizden uzaklaştırmalarına, kovanın dibine çekmelerine izin vermeyin. Sizin hayatınız, sizin seçimleriniz. Kovadaysanız da çıkmayı başarmak yine sizin elinizde…