Hayat Hikâyeleri adlı,Şahin Büyüker’in kaleme aldığı, özellikle Anadolu işletme sahipleri, yöneticiler ve yönetici olmak isteyen, iş kurmak isteyen üniversiteliler, girişimcilerin özellikle okuması gereken kitabı zevkle okudum.

Üniversite yıllarımı, işletme derslerini ve bugünkü durumları düşündüm.

Üniversitede personel yönetimi dersinde hoca parça başına ücret sistemini anlatıyordu.  Ülkemizde bunun uygulamasını görmedim, gören var mı? diye sordu.  

Parmak kaldırdım, söz aldım. Evet hocam tarım sektöründe, pamuktoplamada, fıstık toplamada  ‘’teneke’’, ceviz badem toplamada ölçü  ‘’tas’’tır dedim.  Ondan örnek olmaz dedi . Ben de biz bildiğimiz teknikleri geliştirebilse idik, sanayide de uygulayabilecek standartları biz koyardık dedim.

Hocamın hoşuna gitmemişti.

Yine birgün yönetim Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi konusunu sınavda sormuşlardı.  Bu konuyu toplum açısından anlatın diye.  Ben de izah ederken Bir atasözümüzü ile cevabımı zenginleştirmek istedim.  Bizim toplumumuzda  ‘’Ayranı yok içmeye, atla gider Tuvalete’’ sözünü birazda yumuşatarak örnek verdim. Bizim toplumda, zorunlu ihtiyaçlarını karşılamadan diğer isteklerini satın alan insanları eleştirmek, biraz alay etmek için kullanılır dedim. Ama hocam bu cevabı abes olarak görmüştü.

Bu olayları iş hayatı boyunca hep düşündüm.

Neden bizim işlerimizde bizim toplumun birikimlerinden faydalanılmıyor.

Neden birikimler, deneyler metodolojik olarak kaleme alınmıyor.

Akademisyenler, yazarlar niye kendi toplumsal yapımızdaki sorunlara teşhis koymuyor, tedavi gerçekleştirmiyorlar diye?

O dersteki hocalarım çok kaliteli insanlardı.  Ama olayları ülkemiz üzerinde yapılmış eleştiriler, sorunlar üzerinden değil de başka ülkelerin gözünden çözüyorlar, örnekliyorlardı.

Elbette onlar da olmalıydı, Bizim yanlışlar bu, doğrular da bu diye kıyaslar olabilirdi elbet.

Bu hocalarımız Harwarrd’da hocalık yapmış insanlardı. Araştırma yapıyorlardı.

Ama Amerika’nın en doğru fikirlerini öğretme yerine, neden bizim fikirlerimizi, birikimlerimizi evrensel değerde ifade edecek projeler geliştirmiyordu?  Bu hayatım boyunca sorguladım.

Hep gördüm ki yurt dışında master, doktora, kurs gören insanlarımız başkalarının deneyiminden faydalanıp, ülkemizindeğerlerini evrensel düzeyde ifade projeleri yerine, gittikleri projeleri doğru kabul edip o bakış açısı ile ülkemizi değerlendiriyorlardı.

Böyle olunca da başkalarının ölçüsü ile bir yere varamıyor, kendi değerlerimizi zenginleştiremiyorduk.

Hal böyle olunca kendi fikirlerimiz doğmadan,   yargısız infaz ile yok sayılıyor, hazır reçeteler bize gelişimin rotası olarak sunuluyordu.

Sonuçta da içselleştirilememiş bir yaşam, kendimiz olamamış bir kültürel yapı, istiklal ve istikbalin önemini yitirdiği toplum oluvermiştik.

Şahin Büyükerkitapta, iş hayatı ve toplumumuzu, son elli yılımızı çok güzel gözlemleyerek, muhteşem örneklerle bizlerle paylaşmış.

Kişisel ve toplumsal olarak çok samimi öz eleştirilerle sorununkendisini  sorunun dışında tutmadan, toplum olarak sosyal genlerimizdeki yanlış  oluşumları açık şekilde ele almış. Aslında ülkemizin gelişmesinin önündeki en önemli engellerimizin bunlar olduğunu çok nefis tahlil etmiş.

Biraz öğüt dili yoğun olsa da, yaşamda öğrenci olmayı becerebilenler, kendi yanlışlarımızdan yola çıkarak kendi doğrularımızı bulmanın yolarını çok ince işlemiş.

Yaşamda en akıllı insanlar başkalarının tecrübelerinden dersler çıkararak yaşamda kedisine yer açabilenlerdir.

Eminim, özellikle Anadolu’daki işletmelerin çok büyük çoğunluğunun yönetici ve patronları bu kitabı okuyabilseler, çalışma masasındaen çabuk ulaşabileceği yerine koyarlar.

Öğrencilerimiz özellikle işletme okuyan, işletme okumasa bile yönetici olmak isteyen üniversitelilerin bu kitabı iyi analiz etmeleri onların bakış açısını zenginleştirecektir.

Özellikle yönetici yetiştiren fakültelerin hocalarının, Yale, Harward, Oxford, Cambrige’de  aldıkları eğitimi başarılı bir şekilde öğrencileri ile paylaşabilmeleri için bu analizleri iyi incelemeliler diye düşünüyorum.

Bütün olaylarda, evrensel değerde, ulusal ve uluslararası yazarlarındüşünürlerin düşünceleri, deyim ve atasözleri ile zenginleştirilen anlatımı kitabı daha bir biz yaparken bizim olan evrensel değerlerin arasında önemli yerler aralamış.

Ülkemizde ekonominin neden katma değer üretemediği, bu konuda toplumsal olarak hangi bakış açısı ile gelişmelerin önünde engel oluyoruz sorusunu arayanlara da muhteşem cevaplar var.

Onlarca doğru bildiğimiz yanlışların güzel örneklerle ve sade bir dille anlatılması, savunma mekanizmasını bir kenara bırakarak; gerçek dostu olanın aynaya ihtiyacı olmaz misali kendi yanlışlarımızla da yüzleşmeye samimi bir ortam hazırlıyor.

Özellikle Anadolu işletmelerinde patron vekili ve profesyonel bir yönetici olarak, kendi gelişimimi ve son elli yılımı satırlarında okuma fırsatı bulduğum bu kitapta, kendi öz eleştirilerime de kapı araladığını görmek ayrıca zevk verdi.

Kitabı okurken yazarın beni izliyormuş hissi, konuşuyormuş hali, muhabbet tonu kendimi farklı bir bakış açısı ile de seyretme imkânı verdi.

Bir yönetici olarak, kendimi güncelledim.

Bu kitabı sadece okumak için değil, çalışan herkesin hatta yaşayan herkesin yaşadıklarını kaleme almak için çok güzel bir cesaret örneği.

Benim için de yazma konusunda motive edici bir okuma oldu.

Her insanın hikâye edilebilecek değerde yaşamı vardır. Bunu toplumla paylaşmalıdır. Yazmalıdır Bizler yok olsak bile, geleceğe mesaj olacak ölmeyecek bakiyelerimiz olsun.

Belki de yazarak ve okuyarak,  en büyük eksikliğimizi tamamlarız.

Hayat hikayeleri, okunması gereken bir kitap tavsiye ederim.