Cuma Namazı öncesi hoca efendi kürsüden güzel ahlak konusunu cemaate anlatıyor. Bizler de Peygamber Efendimizin “Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim” hadisi şerifine binaen konuyu dikkatle dinliyoruz. Konu hakkında ayetler ve hadisler okuyarak cemaati bilgilendirmeye devam ediyor, kürsüde bulunan hoca efendi. 

Güzel ahlakın insana kazandırdıkları, insanlar arasında güzel ahlakın nasıl kabul gördüğü ve güzel ahlakı ile tanınan bir kimse için halk arasında “Allah uzun ömürler versin, herkese yardım eder, kimseye zarar vermez” veya “O adam ahlaklı birisidir, insanlara faydası olur, zararı olmaz” gibi sözler kullanıldığını anlattı. 

Güzel ahlakın, her an yanımızda bulunan yazıcı melekler tarafından kayda geçirildiğini, ölümden sonra bu kayıt defterinde yazılanlara göre muamele göreceğimizi beyan eden hoca efendi, bu kayıtlarda şantaj ve montaj gibi dalaverelerin dönmeyeceğini belirtti.

Allah tarafından görevlendirilen ve O'nun emri hilafında bir şey yapmaları mümkün olmayan melekler ile sefil insanların, rakiplerinin ayağını kaydırmak için kullandıkları şantaj ve montaj kelimelerinin bir arada kullanılması beni şaşırttı. Her halde hoca efendinin bir bildiği vardır ki böyle cümleler kurmak zorunda kaldı, diye düşündüm. Meğerse hoca efendi, kendisinin bir camide bulunduğunu unutmuş, bir cemaate hitap ettiğinin farkında değilmiş gibi ülkenin siyasi gündemini vaazına konu etmiş. 

17 Aralık'ta ortaya atılan yolsuzluk ve rüşvet iddiaları ile ilgili kasetlerin, bir bilirkişi edasıyla montaj olduğunu iddia ediyor, fakat ardından kendi kendisini tekzip ederek kasetlerin şantaj için kullanıldığını söylüyor. Genelde şantaj için kullanılan görüntüler, kişinin haberi olmadan çekilir ve ileri de aleyhine kullanılır. Şayet bu görüntüler montaj ise zaten bir değer taşımıyor demektir. Bilirkişi incelemesi sonucu olay ortaya çıkar ve hazırlayan gerekli cezaya çarptırılır.

Görüntüler gerçek ve faillerin haberi olmadan alınmışsa ve bu da bir şantaj aracı olarak kullanılmışsa suçtur. Gerekli işlemler yapılır ve cezası ne ise verilir. Ancak bu kasetlerde yer alan bilgiler, şahsın mahremini ilgilendiren konular değil. Nüfuz kullanılarak yapılan yolsuzluk ve alınan rüşveti belgeliyor. Yani tüm ülkeyi ve milleti ilgilendiriyor. 

Hoca efendi bu kasetlerin montaj olup olmadığı ile ilgilenmek yerine, Beytülmalden hırsızlık yapmanın ne anlama geldiğini, Peygamber Efendimizin bu konuda neler söylediğini cemaatle paylaşması daha doğru olurdu. Unutmayalım ki yazıcı melekler de bizim hakkımızda yazdıklarını bizim hilafımızda yazıyorlar. Allah'tan başka hiç kimsenin görmediği yerde işlediğimiz günahlarımızı deftere geçirip, sorgu zamanı önümüze koyuyorlar. Bu durumda bize şantaj mı yapmış oluyorlar? 

Burada da yapılan da bundan farklı bir şey değil. Birileri adalet ve kolluk kuvvetlerinin görmeyeceğine inandığı çok gizli bir yerde rüşvet alıyor, ama birileri onlara fark ettirmeden bu olayı kaydediyor.  Ve hesap gününün geldiğine inandığı bir anda ortaya çıkartıyor. Bu görüntülerin gizli alınmış olması, bu suçu yok saymamızı gerektiriyorsa, evimiz de bütün pencereleri kapatarak, kapımızı kilitleyerek ve hiç kimsenin olmadığı bir anda oruç yememizi günah hanemize yazan!!. Delil!.

Hoca efendinin vaazı bittikten sonra Cuma Namazına başladık. Sünnetten sonra hutbeye çıkan başka bir hoca efendi “Din samimiyettir” dedi. Evet, gerçekten de din samimiyettir. Samimi olarak yapılmayan hiçbir amel kabul edilmez, diyor büyükler. 

Zamanında birisi bir ilmihal yazmış ve bastırmış. Seyyit Abdülhakim Arvasi Hazretlerinin talebeleri bu ilmihali getirerek, “hocam buna bir bakar mısınız?” demişler. Arvasi Hazretleri ilmihali inceledikten sonra, “Baştan sona kadar hepsi doğru. Ancak yazarı samimi değil, bunun için bir etkisi olmaz” buyurmuş.

Bu söz ve gazetemiz yazarlarından Kamil Bircan'ın iki bölüm halinde yayınlanan “Cumartesi İmamları” yazısı ile birlikte Cuma Vaazında birilerinin korumalığına soyunan hoca efendinin tutumu, Türkiye'de Müslümanların niçin bu halde olduklarının cevabını vermiş oldu.

Önce, dini millete anlatan hoca efendilerin samimi Müslüman olmaları, dünyevi çıkarları, dinin önüne geçirmemeleri gerektiği konusunda bir daha düşünmelerinde fayda var diyorum. Bu yolda devam etme inadında olanların da camia içinde oluşturulacak “oto kontrol” yolu ile dışlanması gerekiyor, diye düşünüyorum.