Bir  bakış açısı ile güz mevsimi, yeşilin sarıya döndüğü, yaprakların dökülmeye başladığı hüzün mevsimi,

Belki de tabiattaki canlılığa vedanın hüznü.

Bir başka bakış açısı ile güz  cömertlik mevsimi, her türlü sebze ve meyvenin bolluğu, olgunlaştığı kışa hazırlanma   mevsim.

Bir yılın bütün birikimlerinin hasadı, yok zamanlara, soğuk mevsimlere hazırlanma zamanı.

Bir birikim.

Yaşamın döngüsünde  zamanın geçiş noktasını kışa dönüşü, en duygusal anlatan mevsim.

Geçen mevsimlerin hepsinin tefekkürü, muhasebesinin yapıldığı anlar.

Gözlerimizle yaşadığımız, nefsimizin dürtülerinin, arzularımızın isteklerimizin peşinden koştuğumuz maddi zamanlardan, kendimize dönmek, ruhumuzla  hasbihal etmek, bir sonraki zamanlara hazırlık yaptığımız mevsim güz.

Bir kanepeye uzanıp, bir demli çay ile,sayfaların  satır aralarında, yaşamdan derlediklerimizi derin  derin, yavaş  yavaş kendimizi fark ederek  okumak gibi.

Bir kelimeye dalıp ruhumuzu ummadığımız diyarlarda gezdirmek, yüzümüzdeki gülümseme ile mutluluklarla kendimize dönüş, pişmanlıklarla karışan alnımızda kendimizi sorgulayışımız, hüzünlerle sarkan dudaklarımızla kendimizi hesaba çektiğimiz mevsim.

Sözler veririz kendimize, arınarak yaşamın sevmediğimiz yanlarından, Eylül aynın denizleri  gibi durgunlaşırız. Berraklaşırız, demleniriz içimizden yeniden ben çıkararak.

Ekim ayının esmeye başlayan ters rüzgarları ile yavaş yavaş  sıcak olan her yerimiz soğumaya başlar,

güncellerken kendimizin yaşamını ,diğer zamanlarında daha mutlu yaşamlar üretmek üzere.

Her renk güzeldir. Sonbaharın renkleri farklı güzeldir.  Yeşille sarı arasında kırmızı ve turuncunun her tonu, ruhumuza farklı bir ton oluşturur.

Yaratılmış her şeyle birlikte paylaşırız, renklerin her tonunu. Her ton her canlı için başka bir ifade tarzı, başka bir yaşamın habercisi.yaprakların sesinden daha çok manalar çıkarırız. Bir kere her yaprağın dökülüşünde ,sesinden hangi ağaç olduğunu anlarız. 

Renkleriyle  uzaklardan bile , ben cevizim, kaysıyım, çınarım, kavağım, kestaneyim diye renklerle seslenişlerini duyarız.

Hepimiz payımıza düşeni, yaşamımıza ekleriz.

Her güz mevsimimizde biraz daha farkına varırız,yaşamın . Kışa daha bilinçli hazırlanırız. Daha derinleşiriz. Ömrün de kışına yaklaşırken.

Son bahar bir yılın değil bir ömrün de  zamanını resmeder.

İnsanın sonbaharı, onun en verimli en renkli anı değil midir.

İçimizde yaşatabildiğimiz sevginin en değerli anı.

Düşüncelerimizin netleştiği, yaşamı her yönüyle istidamız ölçüsünde kavradığımız, yaşama benden çok biz olarak bakmasını öğrendiğimiz yaşlar.

Ruhun sükuna erdiği,  

Dilimizin kalbimizle ve aklımızla beraber kendimizi en güzel ifade ettiğimiz yaşlarımız,

Belki de yaşamın sonsuzluğu içerisinde kendimizi gözden geçirip,  geleceğe güzel mesajlar bırakmak üzere, yaşama  daha değerli tutunup, daha emin adımlarla yaşamda yürümez miyiz?

Ölmeyecek bakiyelerimizi zenginleştirmek için yaşamla daha sıcak ilişkiler kurmaz mıyız.

Hırsın kontrolünden kurtulmuş azmimizle geç kalmışlıklarımızın hayıflanmasıyla, yaşamın elinden tutmak için gayrete gelmez miyiz.?

Bazen şiir olur, bazen bir şarkı  ya da satırlara işlediğimiz ilmek  ilmek  yaşamlarımızla kendimizi kitaplaştırmaz mıyız?

Son bahar cömertlik mevsimi, insanın kendi içindeki zenginliği paylaşıma açtığı mevsim.

Güz mevsimimiz geçen yılların ve mevsimlerin ruhumuzda enerjiye , enerjimizin ışığa dönüştüğü mevsim değil mi?
Hepimiz biriktirdiğimiz ölçüde, yaşam enerjisi yüklendiğimiz oranda aydınlatmaz mıyız etrafımızı

Paylaştıkça çoğaldığımız çoğaldıkça yaşamla daha derin ilişkiler gerçekleştirdiğimiz mevsim.
Güz mevsimi yılın dört mevsiminin  çok ötesinde yaşamın her yıl yeniden hesaba çekildiği mevsim.

Bunu becerebildiğimiz ölçüde kendimizi keşfe koyulduğumuz fark ettiğimiz mevsim.

Kışın ayazında, karında yağmurunda, poyrazında güz mevsimlerimizi ne kadar gerçekçi yaşarsak, ne kadar fayda üretebilirsek, ne kadar biriktirebilirsek o kadar yaşamımız sıcak ve huzura kavuşur.

Belki de yaşamın içinde yeni yaşamlara hazırlık becerisini kazandığımız mevsim.

Belki  diğer  zamanlara veda derken üzerimize ruhumuzu kaplayan hüzün, yeni yaşamların heyecanı için öze dönüş mevsimi.

Belki de sonraki yılın tercihlerine, yaşanacaklarına bir hazırlık .

Bir kuluçka dönemi vesselam.

Ömrün kışının da ne kadar huzurlu geçeceği de  güzümüzün  nasıl geçtiği ile ilgili değil mi.
Yaşamımızın güzünden,  hüzünleri, üzüntüleri, kızgınlıkları, mutlulukları, sevdaları,sevgileri her türlü birikimi,tecrübeyi koca bir kazanda özleştiği,  aşureye dönüştürdüğümüz mevsim.
Yaşamın her halinin gözden geçirilip, yaşamın tadını ayarladığımız mevsim.

Elbette ki cüz-i irademizi kullanabildiğimiz ölçüde,
Belki bunlardan dolayı  güz mevsimi en bereketli, en cömert, en duygusal yaşam anlarımız.