Hafif tebessümler uçuştu yüzünde... Ve gözlerinde ateşi dinlendirdi. Çok uzaklara doğru benliği ile seyahat etmeye başladı... Oralarda yaşayan milyonlarca insanı, hikâyelerini, meşguliyetlerini hayal ediyordu. Düşünüyordu.

O kadar kalabalıktılar ki, günün; her aydınlığında ya da her karanlığında,  her saatinde ve her dakikasında; çalışmakta, uyumakta, uyanmakta, ölmekte, yaşama ilk merhabalarını demekte olan birileri ister istemez vardı.  

Kendi kendine bir akıl oyunu oynuyor ve o anda kaç kişinin mutlu olduğunu, sinirlendiğini, gözyaşlarına boğulduğunu hayal ediyordu. Aynı anda birçok kişinin hissedebileceği onlarca duyguyu... Ve o anda yaşadıkları birbirine benzer hayatları…

Ne garip! Onlarcasına rağmen insanın sadece kendini görebilmesi, etrafına tamamen benliğini kapatması... Oysa etrafta neler var. Nelere kapatıyoruz düşüncelerimizi… Sadece kendimizin ardına gizliyoruz olup bitenler… 

Düşüncelerin koynunda kendini dinliyordu. Gökyüzü gamzelerini çıkartmıştı ortaya… Pürüzsüz karanlığının içinde bu pırıltılar harikulade görünüyordu. İnsanlar gibi milyonlarca… İnsanlar gibi birbirinin durumundan habersiz ve çok uzakta…

Geleceğe güzel bir koridor olmalıydı bugün. Zamana miras bırakacak bir şeylere ev sahipliği yapmalıydı. Bugününe güzel motifler işlemeliydi ki yarını övünmeliydi geçmişi ile…  Çünkü önemli olan şu andı. Geçmiş mazinin koluna girmiş geri gelmeyecekti. Gelecek ise nazlı bir kız gibi kendini ağırdan almaktaydı. 

Sadece bugündü bize kalan, ona sarılmalıydı. Çoğu şey insanın elindeydi. Bir elinde çiçekler filizlenir, diğerinde ise küller birikirdi. Hangisine ilave yapacağın senin elindeydi. 

Yaşam kâh dünü kâh yarını hayal edip, düşlerinle o zamanlara uçtuğun bir ömür dilimidir. Bugünü ikisinin arasında kurban ederiz. Burnumuzun ucundakini görmek zordur. Geçmişe düşünce seyircisi olup hayıflanmak ve geleceği umut bekçisi olarak iple çekmek ile meşgulüzdür çünkü… 

Elhamdülillah demeyi öğrenemedik. Hep yaşanmışlıkları değiştirmeyi düşünerek ve daha iyisini yapmak arasında bocalayıp duruyoruz. Razı olsak ve elimizdekilerin kıymetini bilsek daha mutlu olacağız belki de… 

Ki olacağımıza eminim! 

Fakat bunu hangi birimiz hakkı ile yapar? Muamma! Böyle düşünüp yaşamak bize; ata mirası, kalıplaşmış bir âdet, değişmez bir töre gibi… Vazgeçemiyoruz! Unutamıyoruz! Hâlâ geçmişin hesap kitabını yaparak yaşıyoruz. 

Zaman kaybediyoruz. Güzelliklerden uzaklaşıyoruz. Bugünümüzü unutarak yarınlara geç kalıyoruz. Sonra bir de bunun için hayıflanıyoruz. Memnuniyetsiziz. Elimizdekilerin kıymetini öğrenemediğimiz sürece hep de böyle kalacağız.

Yüzünde uçuşan tebessüm kayboldu. Uzaklara dalan gözlerinde alevler daha çok harlandı. Yaptığı seyahati sonlandırması gerektiğini anladı. Birbirinden farklı fiiller ile meşgul olan milyonlarca insanın düşünce olarak hep aynı olduklarını düşündü. Ve bu benzerlik rahatsız ediciydi. 

Kimsenin geçmiş, şuan ve gelecek düşüncesi kendine özgü değildi!