Yine bir sağanak yağış… Akmaktan bıkmayan gözyaşlarına ev sahipliği ediyor. Yüreğim sel olmuş, tüm güzel duyguları sürükleyip götürüyor. 

Yorulmanın acısını iliklerime kadar hissediyorum katre-i baran… Sahi bu hengâmenin arasından ellerimi kim tutup çıkarır? Kim kötü gün dostudur bana?.. Ya da bildiğim tüm sevgiler hayatımda koca bir yalan mı?

Sen ki göklere yükselmişken, yanı başında olan arkadaşlarından kopup yere düşen katrem. Toprağın üzerine sertçe çarpıp dağıldığın zaman yüreğin çok acıdı mı?.. Ölüm, izin aldı mı seni kendine katarken?..

Katre-i baran bir ateş damlası olarak akıyorduşimdi yüreğime… 

Evet, bugün çok soru soruyorum. Bazı zamanlar şu koca dünyada yapayalnız olduğumu hissediyorum da kalbim burkuluyor. Kimsesiz! Çaresiz!

Bunu derken utanıyorum. Fakat elmanın hep çürük, kurtlu olan tarafı bize geldi be katrem...Tam koca bir ısırık alıp keyfini çıkaracakken, iç bulandırıcı bir hâl aldı yaşamak… 

Susuyorum. Zamanın sahibine sabırla umutlarımı emanet ediyorum. O ki ne güzel vekildir. Gönlümü bir dua ferahlığı ile dolduruyorum. Çehremde ince, ıslak yollar açarak yerçekimine direnemeyerek aşağıya doğru akan gözyaşlarım umutlarımı suluyor. 

Dün rüya gördüm katrem… Küçük bir çocuğun cami avlusunda kendinden kat be kat heybetli bir şadırvandan avucunu doldurarak su içtiğini gördüm. Yalnız mıydı, annesi var mıydı bilmiyorum. Güneşin yaktığı yüzünü, ufak ellerine su doldurarak sıvazladı. 

Sonra cıvıldayarak gelen bir kuş yanına kondu. Gözlerini kocaman açtı. Cıvıltılarından bir şeyler anlıyor gibiydi. Bir avuç da onun için su doldurdu ellerinin arasına, minik parmaklarını sıka sıka… Ve kuşa doğru uzattı. Kuş ise kendine anca güç yetiren cılız ayakları ile gelip çocuğun minik parmağına konduktan sonra görüntüsüyle yüzlerde tebessüm oluşturacak bir halde birkaç yudum su içti. Tekrar güzel cıvıltılarla bir şeyler söyleyerek oradan uzaklaştı.

Su görmek; “iyiye dalalet eder” derler. Allah bilir! Ama su yaşamdır. Su insana aynadır. Sen ona nasıl bakarsan oda sana onu yansıtır. Sevgiyle bakarsan sever, nefretle bakarsan nefret eder. Yaşamın yansımasıdır belki de su… Şu dünya da bir yaşam köyü… 

Su ne güzel bir nimettir ki; “su içene yılan bile dokunmaz.” sözü ile seni emniyete alır. “Su gibi aziz ol.” Sözüyle seni yüceltir. Kimi zaman, “Aralarından su sızmaz.” denerek bir arkadaşlığın bağlılığını anlatır kimi zaman da, “Ayağı suya ermek.” ile gerçeği idrak etmene, aklının başına gelmesine sebep olur. 

Şu yaşam köyüne canlılık veren de sudur. Her şeye sihri tesir eder. Hepimize bir parçasını bırakır. Hayat olur, yaşam olur. 

Sende göklerden gönlüme dâhil olan bir su damlasısın katrem. Sen geldin geleli yüreğim umut, hayal doldu. 

Sen ki bereketin, nezaketin örneğisin. Sana ne de çok ihtiyacımız var aslında şu zamanda… 

“Makineleşmeyle geliştirdiğimiz hızın içine sıkışıp kaldık. Bereket bizi terk etti. Bilgimiz bizi alaycı kıldı. Aklımız ise anlaşılmaz ve kaba. Çok düşünüp az hissettik. Teknolojiden çok insanlığa, zekâdan çok nezakete ihtiyacımız yok mu?” diye sorar bir düşünür. Sizce de yok mu?