Milli silâh, milli tank, milli gemi, insansız hava araçlarımız derken, en son milli araba projesinde sona doğru yaklaşıldı. Geçen hafta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından milli araba projesine sahip çıkacak 5 babayiğit açıklandı. Bu 5 babayiğide Türk milleti olarak şükranlarımızı sunuyoruz. Ama en başta bu projenin başlamasına ve bu günlere gelmesine vesile olan Sayın Cumhurbaşkanımıza teşekkürlerimi sunuyorum. Neden mi dersiniz?

Biraz geçmişe dönüp bakarsak, Aselsan’daki mühendislerin intihar adı altındaki şüpheli ölümleri, içinde büyük projeler hazırlayan bilim adamlarının olduğu uçağın düşmesi ve uçağın kara kutusunun bir türlü bulunamaması gibi olayları hatırlarsak sanırım ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.

Meselâ milli uçağımızın adını aldığı ‘’HÜRKUŞ’’ u bi hatırlayalım:

Vecihi Hürkuş gönüllü olarak Balkan savaşına katılarak uçak mühendisi olarak görev yapar. 1917 yılında Kafkas cephesinde iken bir Rus uçağını düşürerek ilk Türk pilotu ünvanını alır. Daha sonra Yunan uçağını düşürmeyi başarır. Daha sonra İzmir havaalanına giderek burayı da düşman işgalinden kurtarır. Bu üstün başarılarından dolayı kendisine TBMM tarafından istiklal madalyası ve üç ayrı tasdikname verilir.

Bir müddet sonra ilk Türk uçağını imal ederek uçağın ilk uçuşunu 28 Ocak 1925’te gerçekleştirir. M. Kemal Atatürk’ün yönlendirmesiyle kurulan Türk Tayyare Cemiyeti’ne (TTC) katılır ve kurum adına ilk Türkiye turunu 1931’de tamamlar.

21 Nisan 1932’de Sivil Tayyare Mektebini kurar. 1933’te Nuri Demirağ tarafından finanse edilen Vecihi K-XVI adlı uçağı tasarlar. 1937’de THK Hürkuş’u mühendislik eğitimi alması için Almanya’daki mühendislik okuluna gönderir. 1939’da mezun olarak ülkesine dönen Hürkuş’a iki yılda mühendis olmasının imkânsız olduğu gerekçesiyle mühendislik ruhsatı verilmez. Daha sonra 29 Kasım 1954’te Türkiye’nin ilk sivil havayolu şirketini THY’nin elden çıkarttığı uçakları alıp onarmak suretiyle kurar. Fakat burada da engellemeler devam etmektedir. Gereksiz yere uçuşlarının iptal edilmesi, uçaklarına düzenlenen sabotajlar da bu projesini düzenli bir şekilde sürdürememesine neden olur.

Son yıllarını büyük maddi sıkıntılar içerisinde geçiren Hürkuş 16 Temmuz 1969’da geçirdiği beyin kanaması neticesinde Kaldırıldığı GATA’da vefat eder.

Bu yaşanmış hikâyeden ve yakın tarihimizde yaşanan olaylardan alınacak elbette birçok ders vardır.

Meselâ Gazi Mustafa Kemal o tarihte her ne kadar milli uçak projesi ve dolayısıyla Hürkuş’u desteklediyse de devletin o dönemde içine sızan ittihat ve terakkici hainler tarafından hep engellendiğini görüyoruz. Hatta ve hatta o tarihte imal edilen uçakların gömüldüğü yerden geçtiğimiz yıl çıkarılmasına hepimiz şahit olmadık mı?

Kutlu doğum sancılı olur

Türkiye dört bir taraftan ateş çemberinin içine alındığı adeta bir savaşın içinde iç ve dış meselelerle uğraşırken, bir taraftan bu saldırılarla mücadele edip, diğer taraftan onlarca milli projenin hayata geçirilmesine vesile olan Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan Bey’in yeri elbette tartışılmaz.

Lâkin tarihin tekerrür etmemesi ve Türkiye’nin daha güçlü ayağa kalkması için, devletin içine sinsice sızan pislikleri acilen temizlemeli ve dahası milli projelerin yanısıra diğer yandan da dinine, vatanına ve milletine bağlı milli insan yetiştirilmesine ivedilikle önem verilmesi gerekmektedir diye düşünüyorum. Bu sebeplerden dolayı eğitim politikalarımız acilen gözden geçirilmelidir. Mesela zorunlu eğitim 12 yıldan aşağı çekilmeli veyahut çıraklık okulları veya meslek liselerinin kalitesi artırılmalı. Diğer yandan da okulla birlikte meslek erbabı olacak öğrenci bizzat işin içinde yoğurularak ağırlığın iş yerine verildiği, fakat eğitimin de ihmal edilmediği tarzda bir yöntem meslek erbabı ustaların yok olmasını engelleyecektir. Bu konuya daha önce de değinmiştim. Lise çağını bitirmiş 17-18 yaşında bir gence o saatten sonra ne ahlak ne de meslek öğretebilirsiniz. 

Bir diğer husus da Diyanet’teki zafiyetlerin giderilmesi. Sünnet inkârcısı, oryantalist hocaların Diyanet’te veya ilahiyat fakültelerinde çok rahat görev alıp hadisleri inkâr etme cüretini rahatça bulmaları, ayetleri çarpıtmaları ve bunlara herhangi bir yaptırım olmaması durumu hala devam ediyor.  İhsan Şenocak Hoca konusunda da hala somut bir adım atılmış değil. Bilâkis birileri hala çıkmış İhsan Hoca için ‘’taliban yetiştiriyorlar’’ ifadesi kullanıyor. Bu millet ne çektiyse ılımlı İslâmcı geçinen hocalardan çekmedi mi?

Unutmamalı ki âlimin ölümü ümmetin ölümü gibidir. Peki alimin sindirilmesi ve engellenmesi ne kadar doğru?