Uzun süredir takım için tüm fedakârlığı yapan, yense de yenilse de takım için susmadan bağıran taraftar, sakinliğini Salzburg mağlubiyetinin ardından bozdu. Hem de öyle böyle değil.

Yaklaşık 2-3 senedir Konyaspor taraftarı tribünlerde argo kelimeler bile kullanmıyordu. Ancak o kadar dolmuş ki taraftar, her çeşit tezahürat ile ‘’yönetim istifa’’ sesini sonuna kadar yükseltti.

Aslında birkaç haftadır sabırla bekliyorlardı. Bunun nedenini az çok hepimiz biliyoruz. En başlıca olanı ise eski başkan Ahmet Şan’ın FETÖ’den gözaltına alınması ve ardından görevi bırakmasıydı. Buraya kadar her şey normal olsa da taraftarın beklentisi yönetimin tamamen bırakması ve yenilenmesinden yanaydı. Ne yazık ki yine birbiri ile ilintili kişiler görev başında kaldı ve olaylar bu noktaya kadar ulaştı.

Sadece bununla sınırlı değil. Taraftarın iyiden iyiye sahiplendiği, bir bütün olduğu takımı ne yazık ki yöneticiler sahiplenmedi. İkinci bir sevdalarının olduğu o kadar açık ki, taraftar ne yapsa ne söylese haklı.

Evet, bu haklılığı Salzburg maçı sonrası teknik direktör Mustafa Reşit Akçay’da söyledi; ‘’taraftar her zaman haklıdır’’ diyerek. Kesinlikle taraftar her zaman haklı. Ancak bu düzende Mustafa Reşit hocanın da oldukça yanlışları var. Özellikle hocanın her olumsuzlukta öne sürebileceği bir isim ya da konu var. Taraftarın beklediği ise bir bütün halinde iyi veya kötü olmak. Her fırsatta birileri üzerinden değerlendirme yapmak eleştirilere kapalı olduğunun göstergesidir. 

Belki de taraftarın yönetim olarak dile getirdiği istifa çağrısında, Mustafa Reşit hocanın da yeri vardır. Taraftarı haklı bulmak, kendine öz eleştiri yapmayı da gerektirecektir. Bu yüzden Atiker Konyaspor’un tüm kolları ile toplanıp, bu kötü gidişata dur deyip, gerekli noktalara neşter vurması gerekmektedir. 

Salzburg maçından yaşananlar uzun bir sabrın sonunda dile getirilen konulardı. Sadece bu maç özelinde değerlendirmekte yanlıştır. Ancak özetle toparlamak gerekirse taraftarın tek bir tezahüratı her şeyi anlatmaya yetti. Efsane takım cümlesi ile başlayan o tezahürat ağır sözlerle tamamlansa da, şu an taraftarın yaşadıkları inanın daha ağır. 

Efsane bir kadronun, ağır bir çöküşünü göz göre göre izlemek büyük bir ayıp. Bazen doğru bildikleriniz yanlış olabilir. Taraftar sizleri desteklediği zaman aradan su sızmayıp, gülen yüzler ile ortada dolaşırken tam tersi olduğunda kulağınızı tıkayıp, arkanızı dönüp gidemezsiniz. 

Yaşadığınız her olaya sessiz kalmak, kulüp üzerinde oyunlar oynanırken seyirci olmak yönetimin acizliğinden başka bir şey değil. Atiker Konyaspor, oyunların içerisine sokulacak bir kulüp olmadı olamazda. Buna inanmak, inancın peşinden koşup sesimizi yükseltmek gerekiyor.

Eğer o kulübün koltuğunda oturuyorsanız, takımın tek bir çöpüne dahi sahip çıkmalısınız. Kimse Atiker Konyaspor’u rant kapısı olarak kullanamaz. Buna ne taraftar müsaade eder nede bu şehir.

Şimdi oturup yeniden düşünme zamanı. Taraftarın dediklerine kulak asma zamanı. Tarih yazan takımı, tarihin tozlu sayfalarına doğru götürmeyin. Ya bu deveyi güdün, ya da bu diyardan gidin!