Kıymetli dostlar, sizlerle yine Yenigün gazetemizin bu köşesinde yazılarımızla birlikte olacağız. Uzun zamandır sizlerden uzak kalmıştık. Fakat bizim yazma aşk ve heyecanımız Mustafa Arslan bey’in teklifleriyle birleşince sizlerle tekrar buluşma imkânına kavuştuk. Mutluyuz.

Sosyal ve kültürel konular başta olmak üzere Müslümanların dertlerine, dine, ahlaka, kültüre, sanata, dair her ne varsa bildiğimiz ve kalemimizin gücünün yettiği kadar yazmaya çalışacağız. Okumak ve yazmak kutsal bir görev… Okur-yazar olmak ulvi bir dava… Biz de bu kutsal davanın mütevazı bir neferiyiz.

Şu dünya üzerinde herkesin bir davası, bir amacı, bir hedefi, bir hayat felsefesi, bir amacı var. Bizim de amacımız insanlara faydalı olmak, insanları aydınlatmak… Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav): “İnsanların en hayırlısı, insanlara en faydalı olanıdır”. Buyurmuyor mu?

Sözlerin en güzeli Allah (cc) sözü, yolların en güzeli, Allah Rasulü (sav)’in yoludur. Cenab-ı Hak bizi bu Hak yoldan ayırmasın. Bu yolda ayaklarımızı sabit kılsın. Yolunda çalışan, gayret eden kullarından eylesin. Amin.

Dünya üzerinde Müslümanlar eziyetler çekerken küffara karşı yek vücut olarak mücadele ve mücahede etmek her mü’minin asli görevidir. Herkes bu davada gücü yettiği kadar çalışmak, zulmü azaltmak ve durdurmakla mükelleftir. Vahşi Batı zulümde sınır tanımamaktadır. Elde ettiği teknik güçle İslam dünyasını kana bulamaktan çekinmemektedir. Lafa geldi mi Hümanizm, İnsan, hayvan vesaire sevgisinde de birinciliği kimseye kaptırmamaktadırlar. Algı operasyonları, göz boyama seansları, medya sektörünü en üst düzeyde kullanmaktadırlar…

Öyleyse zulmü(karanlığı, kötülüğü) nurla(aydınlıkla, iyilikle) bertaraf etmemiz, ama anlamıyorlarsa anladıkları dilden(güç kullanarak) konuşarak anlatmamız lazım… Çünkü onların en iyi anladıkları dil güçtür, kuvvettir. Amerika’sı da, Avrupa’sı da, Rus’u da, Çin’i de, İsrail’i de güçten anlar. O zaman bize düşen vazife gece-gündüz çalışarak en güzel icatları yapmak, onların yaptıkları silahlardan daha üstününü yapmak, onların geliştirdikleri teknolojilerden daha ileri teknolojileri geliştirmektir.

Aslında bütün semavi dinler insan sevgisini öğütler. Fakat Batı dünyası tahrif edilmiş dinleri dolayısıyla her öldürdüğü Müslüman için sevap kazanacağını düşünür ve bunu insanlarına telkin eder. Cemil Meriç;

- Semavо kitapların emri: "цldьrmeyeceksin". Hristiyan Avrupa, en sefil зıkarları iзin dьnyanın bьtьn Mandarenlerini цldьrdь ve цldьrmeye hazır. Goethe: "ya цrs olacaksın ya зekiз" diyor. Şark, Sadi’den Gandhi’ye kadar aksi kanaatte: "Yemin ederim ki, dьnyanın bьtьn toprakları bir tek insanın kanını akıtmaya değmez." Kim haklı?

Aslında Küffar dünya hayatının gelip geçiciliğini bir fark edebilse, vahşi hayvan değil insan olsa, hayatı sadece dünyadan ibaret zannetmese işler düzelecek… O zaman ne Suriyeli bir çocuğun burnu kanayacak, ne insanlar azgın dalgalarda boğulacak, ne de Afganistan’da Hafızlığa çalışan çocuklar bombalanıp şehit edilecek... Ne Konvansiyonel silahlar ne de Nükleer bombalar… 

Vahşi Batı ne zaman Müslümanlar uyanır ve güçlenirse o zaman adam olur.Başka yolu yok…

Cemil Meriç yine diyor ki;

-Üç kıtaya hâkim olmuş bir medeniyetin, dünyaya adâlet, kardeşlik dağıtmış bir ülkenin;
hiçbir zıpçıktı uygarlığı taklide ihtiyacı yoktur... Yani kendimiz olmamız gerekiyor.

Avrupa materyalizmine rağmen Hristiyandır. Hristiyanlık Doğu ismi anılır anılmaz şahlanıverir. İşçisi de, Marksist’i de, Hristiyandır hep Avrupalının. Durup
dururken Hristiyan değildir belki. Ama Hristiyan bir devletle Müslüman bir devlet arasında bir tercih yapmak gerekince safkan Hristiyandır. 


Önce kaybolan hafızamızı yeniden inşa etmek zorundayız. Kimiz, neyiz, nasıl bir tarihin çocuklarıyız? 

Bütün Kuran'ları yaksak,
bütün camileri yıksak,
Avrupalının gözünde Osmanlı'yız.
Osmanlı, yani İslâm.
Karanlık, tehlikeli bir düşman…
Olimpos Dağının çocukları,
Hira Dağı'nın evlatlarını
hep bu gözle gördüler.

Birlik, Birlik, Birlik… Çalışma, Çalışma, Çalışma….

Sefer bizden, Zafer Allah’tan..

Daha fazla söze hacet var mı?

Selam ve hürmetlerimle…

                                                                         Muhammed ACIYAN

                                                                                  KÖŞETAŞI