Yaşadıklarına rağmen dillerini, edebiyatlarını, geleneklerini koruyan Türkmenlerin tarihsel süreç içindeki durumu ve bugünü, Irak'ta oluşan Türkmen edebiyatının özellikleri ve Abdülhamid'in Bağdat ve Musul'daki mirası, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi'nde alanında kıymetli konuşmacılar tarafından ele alındı.

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde Prof. Dr. Suphi Saatçi, Prof. Dr. Ali İhsan Öbek ve Prof. Dr. Arzu Terzi'nin konuşmalarıyla gerçekleşen "Irak Türkmen Edebiyatı ve Abdülhamid'in Mirası: Bağdat-Musul Petrolleri" başlıklı panele çok sayıda öğretim görevlisi ve öğrenci katıldı.
Asırlardır Türk kimliğiyle bilinen Irak'ın Kerkük şehrinin, bugünlerde bayrak asma krizi ile gündeme gelmesiyle başlıkların daha da anlam kazandığı panelde Kerkük'ün statüsü, Türk kimliği ve Anadolu'yla kopmaz bağından, Kerkük'ün Türkmen edebiyatına kadar birçok konu ele alındı. Panel hoyrat dinletisiyle noktalandı.

"Kerkük'ü yutmak istiyorlar"

Kerkük halklarının acılarının yıllardır devam ettiğini dile getiren Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Mimarlık Bölüm Başkanı ve Prof. Dr. Suphi Saatçi; "Bilindiği gibi Irak Türkmenleri bin yıldır o topraklarda yaşıyorlar. Osmanlı döneminde Musul eyaleti olarak bilinen bu bölge, Birinci Dünya Savaşı sonrası maalesef elimizden çıktı, Anadolu'dan koparıldı. Oradaki kardeşlerimiz, dindaşlarımız bir sömürge haline geldi ve o günden bu güne kadar bu toplumun feryatları dinmedi, acıları bitmedi, çileleri tükenmedi. Son günlerde de güncel bir konu oldu. Başka bir etnik topluluğun bayrağını oraya çektiler ve bin yıldır Türkmen yurdu olan Kerkük'ü yutmak istiyorlar. Bu kabul edilebilir bir şey değildir. Anayasaya aykırı, vicdana aykırı ve özellikle kültürel yönden tamamen aykırıdır." dedi.

"Sahibi olmayan Türkmenler çok yalnız kaldı"

Türkmenlerin Türkiye'den isteklerinin sahiplenmek olduğunu vurgulayan Suphi Saatçi; "Türkmenler Türkiye'den ordu desteği, silah beklemiyor sadece sahiplenilmeyi bekliyor. Türkmenleri koruyabilecek, himaye altına alabilecek bir yaklaşım bekliyor. Bölge de yaşayan herkesin sahibi var. Sahibi olanın tabii sesi çıkıyor. Sahibi olmayan Türkmenler çok yalnız kalmışlar. Türkiye güçlü bir ülkedir ve inşallah bununda üstesinden gelir ve orada yaşayan Türkmen kardeşimizi koruma altına alır. Orada daha huzurlu daha güvenilir bir ortam sağlar. Çünkü Türkmenler kendi topraklarında özgürce, huzur ve güven içinde yaşamak istiyorlar."

"Kerkük'te en büyük problem hukuksuzluk ve otoritenin olmayışı"

Kerkük'ün çok ciddi boyutlarda sömürüldüğüne ve halkın mağdur edildiğine dikkat çeken Suphi Saatçi; Kerkük'ün altı servet, üstü maalesef sefalet. Üretilen petrolden halk asla yararlanamıyor, hiçbir hizmet verilmiyor, petrol başka vilayetlere gönderiliyor. Kerkük'te elektrik yok, su yok, benzin yok ama diğer vilayetlerde benzin var, bu nasıl bir paylaşım. Bu ülkede adalet, vicdan yok mudur, bunu anlamak çok zor. Irak'ın en büyük problemi hukuksuzluk ve otoritenin olmayışı. Bağdat ben bu bayrağı kabul etmiyorum, bu bayrak indirilecek diyor fakat yaptırım gücü yok. Hukuk varsa ve o hukuk bir yaptırım gücüne dayanıyorsa o zaman sonuç alınabilir. Bu bakımdan Türkiye'nin hareketli olması lazım, konuya müdahil olması lazım. Türkiye'nin Türkmenlerin yanında olduğunu bilmek Türkmenlere güç veriyor." İfadelerini kullandı.

"Gönül sınırlarımız çok geniş"

Türkiye'nin sınırları dışında da edebi kültürümüzün yaşadığı yerlerin varlığını vurgulayan Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nihat Öztoprak; "Sadece siyasi sınırlarımız değil, kültür sınırlarımız, edebi sınırlarımız ve gönül sınırlarımız çok geniş. Bunlardan biri de Irak Türkmenlerinin yaşadığı yerler. Kerkük, Musul, Erbil bu yerlerin başında yer alıyor. Bugün buralarda, Osmanlı döneminden bu yana varlığını sürdüren, hala yaşamakta olan bir Türkmen edebiyatı ve Türk edebiyatı var" dedi.

Türk edebiyatı sınırlarının çok geniş olduğuna dikkat çeken Nihat Öztoprak ; "Biz edebiyat tarihi derslerinde her asrı işlerken sadece şu anda Türkiye içerisinde oluşan edebiyatı değil, hatta Osmanlı sınırları içerisinde oluşan edebiyatı değil, sınırlarımızın dışında da nerelerde bir edebiyat teşekkülü var ise onları da konu ediyoruz. Fakat öğrencilerimiz bugün maalesef Türk edebiyatı sınırlarının sadece Türkiye'yi kapsadığını zannediyorlar. Onları bu manada haberdar etmek, bizim kültür sınırlarımızın çok daha geniş olduğunu ve gönül sınırlarımızın daha da geniş olduğunu onlara hatırlatmak istiyoruz. Bu nedenle bu programı düzenledik. Türk edebiyatının yaşayan en canlı temsilcilerinden biridir Kerkük. Hem halk edebiyatını hem divan edebiyatını Türkiye olarak bizler yaşatamıyoruz. Babil'de, Musul'da, Erbil'de hala yaşatılıyor." diye konuştu.

İHA

Editör: TE Bilişim