Önceki gün, Türkiye genelindeki ibneler toplanıp İstanbul'da yürüyüş yaptılar. Şu mübarek Ramazan gününde diyecek söz bulamıyorum bunlara.

Ümmetcayır cayır yanıyor. Doğu Türkistan kan ağlıyor. Oradan gelen videoları izlemeye yürek dayanmıyor. O bölgenin insanları sadece Müslüman oldukları için bin bir türlü eziyete, cefaya, zulme mahkum ediliyor. Ama dinim İslam, Rabbim Allah, kitabım Kur'an, Peygamberim Hz. Muhammed (SAV) demekten vazgeçmiyor.

Biz de burada ne tür ibnelik yapsak diye düşünüp duruyoruz. Bütün bu dünya gerçeklerini, İslam coğrafyasının yaşadığı sıkıntıları bir kenara bırakıp, 'biz ibneyiz' diye yürüyebiliyoruz.

Neden halen helak olmadık, ona hayret ediyorum.

Lut kavmini hepiniz duymuşsunuzdur. Kur-an'da nasıl helak edildiklerini anlatıyor bize yüce yaradan:

“Elçilerimiz, yakışıklı birer delikanlı suretinde Lut'un yanına gelince, onların melek olduğunu henüz bilmeyen Lut, kadınları bırakıp erkeklere yönelen sapık hemşerilerinin bu gençleri taciz edeceğinden korkarak, onlardan dolayı üzüntü ve endişeye kapıldı. Misafirlerini koruyacak gücü olmadığını görerek onlar yüzünden içi daraldı ve kendi kendine, 'Bugün çok çetin bir gün olacak!' dedi.

Bu arada, şehre gelen yabancıların Lut'un evinde misafir olduğunu haber alan kavmi, sapık arzularının kamçılamasıyla, âdeta kudurmuş bir hâlde koşarak Lut'un kapısına dayandılar. Zaten öteden beri böyle çirkinlikler yapmayı âdet hâline getirmişlerdi.

Lut, 'Ey kavmim!' dedi, 'İşte kızlarım; onlarla evlenip meşru ve doğal yollarla arzularınızı tatmin etmeniz, sizin için erkeklere yönelmekten çok daha temizdir. Öyleyse, Allah'tan korkun da misafirlerime tacizde bulunarak beni rezil etmeyin! İçinizde aklı başında bir adam yok mu sizin?'

Buna karşılık onlar, 'Sen de gayet iyi bilirsin ki, bizim senin kızlarında gözümüz yok. Çünkü kadınlarla ilgilenmiyoruz biz. Sen aslında bizim ne istediğimizi pekâlâ bilirsin!' dediler.

Bu azgın topluluk karşısında tamamen çaresiz kalan Lut, 'Ah, keşke size karşı koyabilecek gücüm olsaydı yahut şerrinizden korunabileceğim sağlam bir kaleye sığınabilseydim!' dedi. Şehre sonradan yerleşen bir yabancı olduğu için, kendisini savunacak kabile desteğinden yoksundu. İşte, Lut Peygamber'in üzüntüsü doruk noktasına ulaşmıştı ki:

Sonunda melekler gerçek kimliklerini ortaya koyarak, 'Ey Lut!' dediler, 'Bizler Rabbinin elçileriyiz. Artık korkmana, üzülmene gerek yok! Çünkü onlar senin kılına bile dokunamazlar! Zaten kısa bir zaman sonra hepsi helâk edilecektir! Bunun için, gecenin bir vaktinde ailenle birlikte şehri terk etmek üzere yola çık. İçinizden hiç kimse kâfirlerle birlikte olma özlemiyle geriye dönüp bakmasın! Ancak karın hariç; çünkü o, zalimlerin yanında kalmayı tercih edecek. Bu yüzden de, onların başına gelecek olan azap, onun da başına gelecek. Onların helâk edilme zamanı sabah vaktidir; sabah vakti de yakındır, değil mi?'

Ve nihayet Sodom şehri için helâk emrimiz gelince, Lut'u ve ailesini oradan çıkardık, sonra korkunç bir sarsıntıyla oranın altını üstüne getirdik ve üzerlerine, ateşte pişip sertleşmiş kızgın taşları sağanak sağanak yağdırdık.

O taşlar, öyle tesadüfen yağmadı onların başına. Aksine her bir taş, Rabb'inin katında işaretlenmiş ve zalimleri cezalandırmak için özellikle gönderilmişti. Ve siz ey insanlar! Kendinizi benzer bir felâketten uzak sanmayın! Zira bu tür cezalar, zalimlerden hiç de uzak değildir. Allah zaman zaman belâ ve musibetler göndererek insanları uyaracaktır. (Hud, 11/77-83; Kısa tefsirli Kur'an meali).

Ümmetin bütün bütün helak olmamasının nedeni Hz. Peygamber'in ümmeti için yaptığı duanın Allah tarafından kabul olmasıdır. Ancak ahir zamanı yaşadığımız bu günlerde ne kadar büyük kötülükler yaşanıyor ve biz nelerle uğraşıyoruz. Yazının başında belirttiğim gibi, ümmet cayır cayır yanıyor. İşte Doğru Türkistan, var mı oradan bir haber alan?

Sokaklara dökülmesini, yürüyüş yapmasını biliyoruz. Ama ne için hangi amaçla yürüdüğümüz önemli. Dünyada yaşanan zulümleri haykırmak için hareket etmek yerine ibnelik yapanları izliyoruz.

İbnelere gelince, daha önce de Konya'da benzeri hareketlerde bulunmuştunuz. Tepki verdik diye de tehditler savurmuştunuz. Alay konusu olmuş garip mahluklar. Yazık, sizlere acıyorum. İbnelik diz boyu da insanlıktan nasiplenememişsiniz.

O yüzden, “Recep ile Şaban'ın birlikteliğine Ramazan asla karşı koyamaz” gibi sapkın ruhlarınızın ürünlerini dile dökebiliyorsunuz.

Her ne kadar Peygamber duası da olsa, helakınız yakındır...

Mesnevi'den:

“Hizmetkarın akil olursa, sana galip olan duygular da mahkumun olur.”