Ülke olarak 7 Haziran'da bir seçim daha yaşayacağız.

Türkiye Cumhuriyeti'nin menfaatlerini gözetmek için partilerle birlikte 550 milletvekilini daha Meclis'e göndereceğiz.

Peki, hangi partileri ve milletvekillerini Meclis'e göndereceğiz?

İşte bu soru önemli.

Türk Milleti olarak başta vatanın ve milletin bütünlüğünü, yüce İslam dinini savunanları mı yoksa, vatan, millet ve din düşmanlarını mı seçeceğiz?

Osmanlı'da ilan edilen 1. Meşrutiyet'ten bugüne Meclis'te olan özde Türk görünüp sözde haysiyet ve şerefini Batı'ya satıp vatan ve din düşmanlığı yapanları tarihte gördük.

Bu bakımdan artık aynı hatalara düşme zamanı değil. Özde  Türk Milleti'nin yanında yer alan kadrolara oy vermeliyiz.

Oy vermek vatanı savunmak kadar önemlidir.

Çünkü verilecek oyla 4 yıl ülkenin tüm kaynaklarını yönetecek ve ülke adına karar alacak kişileri seçeceğiz.

Alınacak kararda oy verelim vermeyelim herkesin sorumluluğu olacaktır.

Onun için oy vermeyi vatan savunması olarak görüp, ona göre mührü vurmalıyız...

Türk Milleti olarak bugüne kadar hep vatan savunmasında yer aldık. Ülke saldırıya uğradı gittik, savaştık, sayısız şehitler verdik.

Ama idareden nedense uzak kaldık. Nasıl olsa yönetiyorlar dedik. Yaptıklarını ettiklerini sorgulamadık. Savaşın dediler savaştık, vergi verin dediler verdik, böyle olması gerekiyordu dediler boyun eğdik...

İdarenin yanında olan zihni ve dini bozuklar ise yan gelip yattı, varlık içinde hayatlarını idame ettirdi, köşklerde keyif çattı.

Ülkenin asıl sahipleri artık, vatanına sahip çıkmalıdır. Bu sefer oyuyla sahip çıkmalıdır.

Ülkenin birlik ve beraberliğinin bozulmaya çalışıldığı bu günlerde verilecek oyla Türkiye Cumhuriyeti'nin ayrılmaz bir bütün olduğunu ve bu bütünlüğü hiçbir gücün bozamayacağını, hiçbir aklın Türk Milleti'nin aklından galip gelemeyeceği gösterilmelidir.

7 Haziran, siyasi partilerin dediği gibi gerçekten Türk Milleti için kader seçimidir.

Millet, 7 Haziran'da kaderine oy verecektir.

İnşallah vereceği oylar doğru istikamette olur ve Türkiye üzerinde oynanan oyunlar yerle yeksan olur...

BİZ SAVAŞTIK ONLAR YAŞADI!

Atatürk'ün hayatından bir bir parça olan şu hikaye Türk Milleti açısından ibretlik bir durumdur...

Tarihimiz sayısız savaşlarla doludur. Biz bu savaşlardan baş kaldırıp ne memleketi imar edebilmiş, ne de kendimiz refaha kavuşmuşuzdur. Bunun sebebi, bizim suçumuz olduğu kadar düşmanlarımızın da suçudur. Çünkü başta Ruslar olmak üzere düşmanlarımız hep şöyle düşünürlerdi: Türklere rahat vermemeli ki, başka sahalarda ilerleyemesinler..

Bunun için de sık sık başımıza belalar çıkarırlar, savaşlar açarlar, Balkan milletlerini “İstiklal” diye kışkırtırlardı. Biz böyle durmadan savaşırken de o zamanlar askere alınmayan gayri müslimler zenginleşirlerdi.

Onların neden zengin, bizim neden fakir kaldığımızı bir köylü, Atatürk'e verdiği kısa bir cevap ile çok güzel açıklamıştır.

Atatürk, Mersin'e yaptığı seyahatlerden birinde, şehirde gördüğü büyük binaları işaret ederek sormuş:

-Bu köşk kimin?

-Kirkor'un!

-Ya şu koca bina?

-Yargo'nun!

-Ya şu?

-Salomon'un!

Atatürk biraz sinirlenerek sormuş:

-Onlar bu binaları yaparken ya siz nerede idiniz? Toplananların arkalarında bir köylünün sesi duyulur:

-Biz mi nerede idik? Biz Yemen'de, Tuna Boyları'nda, Balkanlar'da, Arnavutluk Dağlarında, Kafkaslar'da, Çanakkale'de, Sakarya'da savaşıyorduk paşam!

Atatürk bu anısını naklederken:

-Hayatımda cevap veremediğim tek insan bu ak sakallı ihtiyar olmuştur, der dururdu...

İşte