“Vatan sevgisi imandan gelir” demiş Sevgili Peygamberimiz.

Hz. Ali; “Şahsınıza kötülük eden bir düşmanı affediniz, lakin vatanınıza ve milletinize kötülük eden bir kimseyi, asla affetmeyiniz” diyerek vatan sevgisinin ne anlama geldiğini çok güzel vurgulamıştır.

Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk; “Vatan mevzubahis ise, gerisi teferruattır” diyerek bütün konuların önüne “vatan” mefhumunu yerleştirmiştir.

İstiklal Şairimiz Mehmet Akif Ersoy; Çanakkale Şirinde; “Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor; bir hilal uğruna, Ya Rab, ne güneşler batıyor”  diyerek vatan sevgisini dizelerle milletin yüreğine kazımaya çalışmıştır.

Romalı Şair Virgilius ise vatan sevgisiyle ilgili olarak kurduğu şu cümle Yüce Dinimiz İslam’ın vatan uğruna ölenlerimize “şehit” demesinin karşılığı gibi sanki. “Vatanı için ölmüş bir insan mesut insandır.”

“Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyiniz. Bilakis onlar diridirler, fakat siz hissedemezsiniz. (Bakara 154) Ayet-i Kerimesi’nde Allahüteala; “onların ölü olmadığını, bilakis diri olduklarını” buyurarak en yüksek makama ait olduklarını belirtmiştir.

İlk insanın yaratıldığı ilk anlarda bile insanlık kardeş kavgalarına tutuşmuşlardır. Bu kavgalar bazen bir sınır kavgası olmuş, bazen evlenecekleri kişileri seçerken kıskançlıklar yüzünden olmuş, bazen açlıklarını gidermek, barınma ihtiyaçlarını karşılamak nedenleriyle meydana gelmiştir. Günümüzde bile kendi ekip biçtiği tarlanın sınırları için neredeyse her gün ölüm vakaları meydana gelmektedir. Kendi tarlasının sınırını korumak için ölümü göze alanlar, vatanlarının sınırları söz konusu olunca mı bundan imtina edecekler?

Aslında tüm insanlık için geçerlidir ama Biz Türk Milleti tarih sahnesinde yerimizi aldığımız andan itibaren savaşlardan, kavgalardan dolayı hiçbir dönemde başımız esen olmamıştır.

Yeryüzünü şekillendirmek için binlerce yıldır planlar, projeler, siyaset mühendislikleri yapılmaktadır. Özellikle nüfusu kalabalık olan etnik ve ortak inanç sahibi toplulukları parçalara ayırarak kolay lokma haline getirmek ve dünyanın verimli kaynaklarını sömürmek için çok büyük planlamalar yapılmaktadır.

Başkalarının maksatlı olarak “Orta Asya”,  bizimse” Türklerin Vatanı” anlamına geldiği için “Türkistan” dediğimiz ve gerçekte de Türkistan olan bölgede de sürekli olarak Hunlar’dan başlamak üzere, Göktürkler ve Uygurların o bölgede egemenliklerini kırmak için toplumun içine nifaklar sokularak hep içten yıkma girişimleri olmuştur.

Daha sonraki dönemlerde de S.S.C.B’liği kurularak kendileri Türk olan ama isimlerinde Türk ifadesi olmayan birden fazla Türk Devleti kurarak kendi hegemonyası altına almıştır.

Yine son 200 yıllık tarihi süreç içinde dünyanın en zengin petrollerinin bulunduğu Orta Doğu’da hepsi de Arap milletinden oluşan onlarca devlet kurarak ve başlarına da kendilerine hizmet edecek kişileri atayarak orada bir güç oluşmalarının ve birlikte hareket edebilme kabiliyetlerinin önüne geçmişler ve o bölgenin kaynaklarını kolaylıkla sömürmeye başlamışlardır.

Yine kendi emellerine hizmet etmesi için o bölgede İsrail Devletini kurdurarak orada bulunma sebeplerine bu yolla kılıf uydurmuşlardır.

O bölgede palazlanan hangi devlet, hangi millet olursa olsun ya doğrudan savaş açmış ya da oradaki kuklaları vasıtasıyla günümüzde olduğu gibi vekâlet savaşlarıyla emellerini gerçekleştirmiş ve gerçekleştirmeye de devam etmektedirler.

O bölgede bulunan hassa noktaları kaşıyarak; etnik, dinsel ve mezhepsel hassasiyetlerin ucuna dokunup aynı halkı kendi kendileriyle savaştırmaktadırlar. Onlar öyle yaptıkları için suçlular da onların bu planlarına kapılan, tuzaklarına düşen o halklar “ak kaşıklar” mı? Elbette asıl suçlular bence bu tuzaklara düşenlerdir.

Günümüzde Ülkemiz üzerinde oynanan oyunların da temel sebebi anlattığımız bu hususlardır. Ortadoğu ile 900 km.yi aşan sınırlarımızın bulunması, etrafımızdaki ülkelerin iç karışıklıklardan dolayı güvenlik sorunlarının bulunması, emperyal güçlerin buralarda oluşturdukları terörist odakların sürekli olarak sınırlarımız dışında ve içinde milletimizi huzursuz etmeleri vatandaşlarımız öldürmeleri Devletimizi de bugünkü noktalara getirmiş bulunmaktadır. BU da bir tuzaksa da yapacak başka ne vardır bilemiyorum.

Konu çok karmaşıktır ve bu konu iktidar muhalefet konusu değildir. Devletin konusudur. Şu an içinde bulunduğumuz hal, bir başka hükumet olsa ve bir başka şekilde politikalar izlemiş olsaydı da yine farklı planlarla bizi de parçalama ve Irak gibi, Suriye gibi iç savaşa sokma çabaları yine olacaktı.

Unutmayalım ki; PKK ilk eylemini 1984 yılında yapmış ve o tarihten bu tarihe kadar ülkemizde 22 adet hükumet kurulmuş ve yıkılmıştır. Ama terör hiçbir zaman bitmemiştir. Bu gösterge bile devletimizin ne kadar büyük bir hedef olduğunun ispatıdır. Bu konular devletin ve tüm milletin birlikte hareket etmesini ve güç olmasını gerektiren konulardır.

BM imiş, NATO imiş bu kuruluşlar, hep güçlüyü korumak için kurulmuştur. Unutmayalım ki dünyada ülkeler; “ne kadar güçlülerse o kadar haklıdırlar.” Güçlendikçe dostlarımızın(!) sayısı da artacaktır.

Atalarımız ne demişler?

“Korku, dağları deler.” Tıpkı Arap ülke liderlerinin ABD liderinin kuyruğundan ayrılmadıkları gibi...

Allah, vatanımız için şehit olan kahramanlarımıza rahmetini esirgemesin inşallah.