Türkiye, geleceğini belirleyecek olan önemli bir sınavdan geçmişti. 7 Haziran'da yapılan bu sınavda geçer not alamayınca, sınavın tekrarına karar verilmişti.

Sınava gireceğimiz tarih belli... 1 Kasım...

Takvimler 1 Kasım'ı göstermeden önce, partiler de ipi baştan sıkı tutmaya çalışıyor. Zaman az olunca, bu zamanı en iyi şekilde değerlendirme yoluna gidiyor.

Yavaş ama kendinden emin adımlarla sonuç odaklı olarak çalışmalar yürütülüyor.

Bu çerçevede partiler seçim vaatlerini de açıklamaya başladı. Bir önceki seçimde halka vaadedilenlerden pek de farklı şeyler değildi bunlar.

O zamanlar da eleştirip, 'bir oy için cennetten makam vadetmediğiniz kalmıştı' demiştik.

Aslında siyasilerin vaatleri insanın gönlünü okşuyor. 'Bak hele bak şu yiğide, neler yapacakmış neler' diyenler oluyor.

Yiğidin kim olduğunun pek de önemi yok. Dilin kemiği olmadığı için meydana çıkan bir yiğit, aklına geleni ortalığa savuruyor. Diline geleni de halka arz ediyor...

“Onu da yaparım, bunu da yaparım, bu işleri en iyi ben yaparım...”

Vaatler kulağa hoş geldiği için insan bir anda bunların gerçekleşebileceğine inanıyor...

Evet, asgari ücretin bin 300-500 lira dolaylarında olacak olması, emekli maaşlarına 100-200 lira zam yapılacak olması, fakirin fukaranın daha fazla gözetilecek olması, okuyanların teşvik edilmesi, yeni iş kuracaklara yapılacak olan teşvikler, tarım teşviklerinin artırılması gibi vaatler, boş vaatler değil.

Altı dolu, ayakları yere sağlam basabiliyor. En azından bunların olması gerektiğini düşünüyor vatandaş.

Ama bazen o kadar uçuk kaçık konuşmalar yapılıyor ki, bu vaatler bırakın oy kazandırmayı, var olan oy potansiyelini bile kaybettiriyor.

Seçmen artık gözünü açtı...

Bir yerde, hangi parti olursa olsun, konuşan hangi lider olursa olsun, söylediklerine kulak asmıyor. Önemli olanın icraat olduğunu çok iyi biliyor seçmen.

Yönetenlerden ve yönetmeye talip olanlardan aslında çok bir şey istemiyor bu halk.

Vaatler her ne kadar maddiyat üzerine yoğunlaşmış olsa da, huzurun bir parçası olarak maddiyatın da önemli olduğu düşünülse de, asıl istenen vaatler para temeline oturtulmuş olan vaatler değil...

Zedelenen milli birlik ve bütünlük ruhunu yeniden tamir edecek, bu milletin tek millet olduğunu gösterecek, kardeşlik hukukunu ilelebet muhafaza edecek, bir ve beraber olduğumuzu bize tekrar hatırlatacak vaatler istiyor bu millet.

Öyle bir vaatte bulunun ki diyor, terör olaylarının artık esamesi okunmasın. Verilen şehitlerin kanlarına anaların gözyaşları bulanmasın.

Ülkenin doğusu ile batısının arasında ayrım olmasın. Herkes, Türkiye topraklarının bir parçası olduğunu, bu vatanı vatan yapan 70 milyonun bir ve beraber olduğunu tekrar hatırlasın.

Kimse birbirine yan gözle bakmasın, kimse kimsenin canına ve malına kast etmesin.

Bizi bize vurdurarak hain emellerini yerine getirmek isteyen dış mihrakların önüne kocaman bir set çekilsin ve bu malum mihraklar, Türkiye'yi parçalayıp yok etme hayallerinin suya düştüğünü anlasın.

Öyle bir 1 Kasım sonrası olsun ki, küskünlükler, kırgınlıklar bitsin, sadece halk değil, siyasiler alınan sonuç ne olursa olsun, seçimin ardından el sıkışıp, ülke çıkarlarına göre hareket etmeyi becerebilsin.

Halkın karşısına çıkılacaksa, boş vaatlerle değil, Türkiye'yi daha aydınlık yarınlara ulaştırabilecek vaatlerle çıkılsın...