Bir karar alınıp da sadece  uyulması gereken kurallar olarak halka doğru iletilirse  sanırım yaşadığımız düzenden kurtulamayız.

Çözüme katkı sağlamadığı için süreli kararları değiştirir yeni kararlar alırız.

Deneyerek yanılarak çok da çözüme hizmet etmeden bir yığın insanı, çaresiz,başarısız  bırakarak toplumsal zafiyetler meydana  getiririz.

Suçlu arar bir suçlu tanımlar ve onu harcarız. Yeni bir insan getirir, o insanı  yeni bir suç buluncaya kadar başarılıymış gibi davranırız.

Bu çarkların içine liyakat olarak çok yetkin insanları da atarak onları da beceriksiz ilan ederiz. Sadece beceriksiz  ilan etsek; o insana yamayabildiğimiz bütün yamaları da yamarız. O da aman başıma bir iş gelmesin diye hızla o ortamdan uzaklaşır.

Eğer o ortamda kalıyorsa ve kalmak zorunda ise bu sefer tek amacı bulunduğu yeri korumak ve fırsat yakalayıp  ekip ya da güce yamanarak,kariyerinde  yükselir yani bir üst makama geçer.

Belli bir adam kıyımı olduktan sonra bu kurallar iş üretmiyor yeni kurallar bulalım diyerek kuralları değiştiriyoruz..

Sorunları hiç çözemeden.

Halk da  çözemeyen yöneticiye karşı , gerek kendi aralarındaki toplumsal tepkilerin büyümeye başlaması ile bu ortamı kullanmaya hazır algı yöneticileri ve toplum mühendisleri harekete geçer ve kendi istedikleri bir takım düzenlemeleri de içeren torba kararları çıkarıverirler.

Toplumun gelişmesini önleyen asıl sorunlar sadece ertelenmiş olur.

Aslında mevcut kararlar toplumun  gelişmesinin önünü açabilir.

Ancak bu kararları halkın diline çevirecek,onların bu kararları alıp kendi hayatında uygulamasını sağlayacak,  kurumlar ve insanlar bu kararların asıl amacına uygun davranmayınca sorunu başlatıyor.

Sanayi Odası, Ticaret odası,Tarım İl ve İlçe müdürlükleri, Meslek odaları, başta milli eğitim olmak üzere müdürlükler, OSB müdürlükleri atanmış ve seçilmiş üst düzey yönetici ve amirler sadece toplumu bu kurala uyup uymadığını kontrol ediyor ve insanları bu kurallara uydurmaya çalışma seviyesinde kalınca  çözümün değil sorunun parçası haline geliyorlar.

Çünkü kanun şöyle der; herkesin kanunu bildiği varsayılır. Tabi bu varsayım ilgili kurumların ilgili kararları, halkın anlayabileceği algı düzeyinde anlattıkları ve basında ilan edileni herkesin okuduğu varsayımına dayanır.

Hal bu ki;

Her oda, meslek kuruluşu, ita amiri, seçilmiş yöneticiler,müdürlükler ilgili kurumları ve meslek erbaplarını, içinde bulunduğu toplumu gelişme yolunda harekete geçirecek insanları çözümün parçası yapabilecek kanun ve yönetmeliklerden oluşan güçlü dayanakları var.

Hatta bütün bu kurum kuruluş, müdürlük ve amirlerden herhangi biri  kendi sektörü ve ona bağlı topluluğu harekete geçirecek kalben bir istek duysa bütün topluma örnek olacak sonuçlar doğurabilir.

Herkes internetten bu yönetmeliklere ulaşabilir. Bu yönetmeliklerin amaç ve daha sonra uygulama kısımlarında yapılabilecekler en ayrıntısına kadar anlatılmış. Ve üstelik her türlü  yetki  var.

Diyelim ki her kurumda bu ruhta ve bilinçte yönetici olmayabilir, olanlar harekete geçse bile yeter.

Bu kurumların yapılan çalışmalarını küçümsemeyelim. Ama çoğunluğu öngörüye dayanan değil  çıkan veya çıkacak ya da başka yerde çıkmış bir sorundan esinlenerek çözümler aramak.

Bu anlık girişimler çözüm arayışları elbette bir takım problemleri çözüyor, bir takım insanlara paye bakiyeleri de oluyor ama uzun bir yolun parçası çözümler olamıyor.

Olayı stratejik boyuta taşıyan bir hamle değil taktiksel boyutta  kalıyor.

Tarımsal ürünlerdeki üretim ve fiyat istikrarsızlıkları, çiftçilerimizin  hali,  üç yanı denizle çevrili bir ülkede balıkçılığımızın düştüğü hal, katma değere ulaşamayan sanayimiz, kendi teknolojisini üretemeyen başkasının teknolojisini kopya eden bunu da yeni teknoloji olarak topluma sunan sanayiciler, turizmde kullanılmayan bir çok potansiyele rağmen bir türlü amacına ulaşamayan turizm, İnsan kaynaklarının israfını bile fark etmeyen bir toplum.

Bütün bunların çözümü  ilgili meslek kuruluşu, müdürlükler, amirlerin elinin altındaki yasalar ve yönetmeliklerde var.

Yeter ki çözmek için kullanılsın. Bahane üretmek için  açık aranırsa en doğru yasalar ve yönetmelikler bile  uygulamada başarı sağlamaz.

Eğer  meclisi ve bakanlıkları yüksek gerilim hattına benzetirsek, bu kurum ve kuruluşlar temsilci ve yöneticileri müdürlükler ve ita makamları  bir trafo görevi görmeleri gerekiyor.

Bu yasa ve yönetmelikleri insanların kullanabileceği ve onların algı seviyesinde izah edilebileceği imkanları bu bilgi dönüştürücü trafo mahiyetindeki kurum , yönetici ve ekiplerinin harekete geçmesi ile mümkün.

Yasaların halka inmesi  ve onların bundan sorumlu olması, onların çözümün parçası haline gelmesi ve çözümün halktan, insan ve meslek erbabından yukarıya doğru olması ile toplumsal kalkınma oluşabilir. Stratejik ve katılımcı planlama ve dönüşüm için bu elzem bir girişim olacaktır.

İnsan kaynakları ve toplumsal ve  maddi potansiyeli ancak böyle harekete geçer.

Yukarıda baş değiştirme yasa değiştirme ile bu işlerin olmadığın onlarca yıldır görüyoruz.

Halkı çaresiz bırakarak, geçim sıkıntısına mahkum ederek  ona çare olmaya gayret etmeyerek insanları sadece bu makamlarında bir parçası olduğu devlete karşı güvensizliğinin kaynağı olmaktan kurtulamazsınız.

Bu makamlar birilerine itibar payesi için tahsis edilmedi.

Bu makamlar ve sahip oldukları yetkiler ve kaynağı yasa ve yönetmelikler,devleti halk tarafından anlaşılabilir ve dayanışılabilir hale getirmek için var diye düşünüyorum.