Maçtan önce  Fatih Hoca, “Yunanistan 2015 yılındaki 11. Maçımız olacak, bundan önceki  10 milli maçtan mağlup ayrılmadık, bu maçı kazanarak altın bir yılı sonlandırmış olacağız” demişti.

Geçmiş ne kadar çabuk unutuluyor yada biz ne güzel kandırılıyoruz.  2014  yılında yıkımları,  hüsranları yaşarken bu teknik kadro işin başında değil miydi ?  Akil insanlar ne de güzel oynuyor ALGILARIMIZLA.. Nasıl da kandırıyor bizim saf ve temiz futbolseverlerimizi çok büyük işler yapmışçasına. Beyler statü değişmese yani 24 takım yerine 16 takım Avrupa Şampiyonasına gitse biz şimdiden  Dünya Şampiyonası gruplarını ve rakiplerimizi analiz etmeye başlayacaktık ama olsun biz yine de gidiyoruz ya oda güzel.

***

Bu iki milli maçın iyi tarafı ülkemiz futbolunda formda olan ya da ümit vaad eden hemen tüm gençlerin süre alması oldu.  Bence Romalı Salih ile Gent'li Enes de kadrolarda yer alsa yelpaze biraz daha genişleyecekti ama tercih edilmemişler.  Bu iki delikanlının durumu,   Avrupalının gördüğünü bizim nasıl göremediğimizin bir ispatı sanki. Aslında ikisi de milli takımın tam ihtiyacı olan mevkilerin oyuncusu, Salih ofansif, defansif orta saha, Enes ise iyi bir forvet  adayı. Her ikisi de şu anda kısa sürelerde alsa takımlarına  güçleri  nispetinde faydalı oluyorlar. Cenk'in kadrodaki tek forvet olduğunu düşünürsek Enes'in olmaması hem haksızlık hem de alternatifsizlik gibi geliyor.

***

Kadroya  gelince; kalecimiz artık değişmiyor, sakatlanmazsa sanırım Avrupa Şampiyonası'nda Volkan Babacan oynayacak,  savunmanın merkezinde genç Ahmet ve bu sefer ön liberodan çakma stoper Mehmet Topal var. Sağda yine Gökhan Gönül, solda İsmail Köybaşı (Maçı sunan arkadaşımız bir ara İsmail Güldüren dedi ama olsun) Savunmanın önünde Ozan Tufan tek ön libero, onun hemen önünde dörtlü orta sahanın ortasında  Oğuzhan ile Çalhanoğlu var. Sağda Olcay, Solda  Arda en uçta da Cenk. Olmayanları sayalım, Caner, H. Balta, Serdar Aziz, Gökhan Töre, Selçuk İnan, Volkan Şen,  Burak   hemen hemen takımın yarısı yok.  Ama oynayanlara bakarsanız olmayanları aratmıyorlar.  Ayrıca oynayanların yaşlarının genç olması, gelecek açısından da umut vaad eden bir durum.

***

Yunanistan maçının bize katacağı çok fazla bir şeyin olduğunu düşünmüyorum.  Zira yeni bir antrenör (Yine Alman ekolünü tercih ettiler)  yeni oyuncular ve yeni umutlarla yola çıktılar. Bu şampiyona grupları onlar için hayal kırıklığı olmuştu.  Onlar da bizim gibi şu anda sadece seçiyorlar. İzlediğimiz üzere  maçın büyük kısmı Yunanistan ceza alanı çevresinde geçti. Baskının bolca olduğu ama pozisyon kısırlığının yaşandığı bir ilk yarının ardından  ikinci devrenin başında yakaladığımız bir buçuk pozisyon maçın en renkli anlarıydı. Maçın tamamına yakının  da rakibi 35-40 metreye kapadık takım boyumuzun ilk defa bu kadar kısaldığı ve rakip kaleye yaklaştığını gördük.  Temelde eksik  olan kalabalık savunma içinde oyuncularımızın hareketsizliği ve doğru pas kanallarında bulunmamasıydı.  Kalabalık olabilirsin ama durarak oynuyorsan  rakibi delecek küçük koşular ve doğru tek paslar yapmıyorsan rakibi çözemezsin.

***

 

Yunanistan sadece iyi kapandı ve ceza alanı hemen önünde ve içinde alan bırakmadı. Savunmadan çıkışlarında ve öne koşularında büyük problemleri mevcut,  buda pozisyona girmelerini zorlaştırıyor. Maçtan önce  MİTROĞLU'nu çok merak ediyordum, zira yıl başında 8-10 milyon Euroya iki takımımızla ismi geçmişti. İyi ki almamışız, paralar cepte kaldı. Ben fiziğini  iyi gördüm ama kimyası  biraz zayıf gibi.

Sonuçta, 30"a yakın oyuncunun seçildiği  genç bir milli kadro oluşturuluyor. Bu Avrupa şampiyonası bizim için hedef teşkil etmeyebilir ama, jenerasyonun geleceği parlak gözüküyor.  Benzeri jenerasyonları zamanında Fransa yakalamış başarılı olmuş, aynı şeyi 10 yıl sonra İspanya yakalamış ve şu anda son demlerini yaşamalarına rağmen başarılarını devam ettiriyorlar. Benzeri bir  durum günümüzde  Almanya için mevcut, neden olmasın diyerek bizde bu jenerasyonumuzu geliştirebiliriz. Başarı için doğru çalışmalar yapabiliriz.Benim kaygım bu maçın son yirmi dakikasında  denenen  4-3-3 forvetsiz sisteminin   hayata geçirilmeye çalışılması ve bunda ısrar edilmesi.  Bu bir sistemdir ve çokça antrenmanlarının yapılması gerekir. Belki yüzlerce kere aynı şey çalışılarak sistemler oluşturulur. Milli takımlarda antrenmanlarınız 3-5'i geçmez onun için tahtada anlattıklarınız genellikle tahtada kalır ve uygulanması zordur.  Ayrıca en uçta oynayacak 3'lünün bu sistemde daha önceden oynamış ve başarılı olmuş oyunculardan seçilmiş olması gerekir.  Biz maalesef  şu an için bu yeteneklere sahip değiliz. Bu sistemde ısrar edilmemesinde fayda olduğunu düşünenlerdenim.

***

Yunanistan maçının ilk 70 dakikasında uygulanan  4-1-4-1 sistemi Milli Takıma  en uygun sistem gibi. Zira orta sahada oynatmadığınız bir ön libero bizi  öne taşıyor , rakip kalede çoğalmamızı kolaylaştırıyor.  Rakibin ceza alanından uzaklaştırdığı pozisyonların duvardan dönercesine tekrar ceza alanı ve çevresine indirilmesi fayda sağlıyor.Şimdi oluşum itibari ile  Unumuz var en iyisinden, Şekerimiz var en tatlısından, Yağımız var en kalitelisinden,  İŞ USTAYA KALIYOR . Bu kadrodan Helva çıkar ama ne kadar iyi olur onu zamanla göreceğiz. Ligin tadı tuzu ikinci devre daha iyi olacak, Avrupa şampiyonasına gitmek isteyen Türk oyuncuların  performansları artacak ve biz daha keyifli maçlar izleyeceğiz. Bu beni daha çok heyecanlandırıyor.