90 yıllık içe kapanık kavgalarla zaman öldüren toplumu, Özal  dışa açmak dünya ile rekabet etmesinin önünü açmak için , Türk parasını koruma kanunu, ithalat ve ihracat rejimlerini değiştirerek dünya piyasasının rekabetine açmak için çok mücadele verdi!

 

Çanakkale savaşı kurtuluş savaşı ve Cumhuriyetin kuruluşuyla dünyaya umut olmuş, Atatürk'ten sonrası, gittikçe uykuya dalan  ülkemiz tekrar dünya ile buluşma kapılarını aralama başladı..

 

Bugünün sanayi devleri, henüz ekonomi sayfası bile olmayan basınımızın acımasız eleştirileri, bugünün lokomotifi otomotiv sektörünün , teknoloji, ve dizayn olarak değişmeyen otomobil modellerle yeni ekonomiye direnme çabaları altında ve korumacılık kalkanı ile ülkeyi sömürürlerken,

 

Toplumu batarız, ekonomimiz dış etkilere dayanmaz, kaynaklarımız dış güçler tarafından sömürülür diyerek korku ve endişe iklimi meydana getirerek direnseler de halk ışığı görmüştü.

 

Daha çok geçmeden 20 yıl Sonra Ak parti ile  Bir tarafta demokrasinin üzerindeki vesayet kalkarken, bir tarafta bürokrasinin  karanlık labirentleri aydınlanmaya başladı..

 

AK Parti  stratejik derinlik kavramlarıyla toplumun bilinç altını depreştirmişti..

 

Seven oldu sevmeyen oldu...

 

Özellikle ekonomi ve dünya ölçeğindeki bakış açıları ile ülkemizin ufkunu kıtalar ötesine taşıdılar..

 

Üçüncü hava limanı ile dünyanın en önemli  aktarma projesini yaptılar. Bu bütün dünya havaalanlarına ülkemizin bağlantı vermesi demek..

 

Enerji koridoru ve stratejik enerji girişimleri ile dünyanın bağlantı merkezi olmaya aday oldular

 

Davutoğlu Afroavrasya  kavramı ile ülkemizin üç kıtanın kesişim noktasında  güç olmamız gerektiğini, bölgede kültürel,coğrafi, tarihi bağlarımızın  bunu bize zorunlu kıldığını, bunun bölgesel ekonomik avantajlara çevirebileceğimizi ortaya koydular..

 

MHP  seçim beyannamesinde , 2023 'e kadar kaynaklarımızı harekete geçirip bölgesel ve stratejik güç ola cağını ifade etti.

 

''Amacımız Türkiye'nin birliğini ve beraberliğini sağlamak esaslara bağlayarak dünyada hakettiği gelişmişlik ve kalkınmışlık seviyelerine çıkarmaktır. Arayışımız Türk milletini çağa yön verecek, bölgesel kompozisyonu derinden etkileyecek yüksek bir mevkiye ulaştırmaktır.

 

CHP İse Yüzyılın projesi diyerek Merkez Türkiye Vizyonu ile; Ülkemizi kara, hava, deniz demir yolu ulaşımını en etkin şekilde kullanarak ve bunlarla ilg.li 200 milyar dolarlık alt yapı yatırımları ile bölge ülkelerine maliyet ekonomisi sağlayarak tercih edilen Merkez ülke  programını açıkladılar..

 

 

 

Aslında bu bir süreçti.. Toplum dışa açılmaya ama alışkanlıkları, ama  öğretilmiş çaresizlikler , içe kapalı toplum özelliğimiz ve küçük olsun benim olsun bakış açımızla ,kendi iç çatışmalarınızla baş başa iken, dünya ile ortak paydalar geliştirme iddiası ile iktidar ve muhalefet olarak yönümüzü nihayet günümüz modern dünyasına çevirmiş oldık.

 

İktidarlar yapmaya çalışırken muhalefet  hep kuru bir direnç gösterip, zaman zaman Sokak muhabbetine dönen politiİktidarlarınrkamıza almış olduk.

 

İktidarların  alternatifimiz  yok  argümanı rafa kalkmış oldu..

Artık her partinin bir iddiası var ve her parti programı alternatif..

 

Toplum gelişiyor, toplumsal bilinç aydınlanıyor.

 

İşte tam bu nokta 7 Haziran seçimlerine giderken, anlaşıldı ki

 

Belki seçim gürültüsünde pek fark edilmiyor örtülü bir hedef birliği oluştu.

 

Üç büyük parti ; ama jeostratejjk,güç,  ama Bölgesel Güç , ama Merkez Türkiye kavramı ile ortak bir amaçta birleştiler.

 

Artık toplumsal bir anlaşma var..Uzlaşma  var. Türkiye sadece sınırları içinde bir ülke değil.

 

 Dünyada rolüne,, özellikle  vicdanı ve gücüne ihtiyaç duyulan bir ülke..

 

Ve artık partilerimiz bu konuda hem fikir..

 

Bu günden yarına olacak bir iş değil..

 

Bu bakış açısı kaliteli insan kaynağı demek,

 

Kendi teknolojimiz demek, Yatırım demek,

 

Ortak aklımız bizi bir  noktaya getirdi..

 

Bundan sonra farklı bir particilik,  farklı bir muhalefet, farklı bir iktidar  dönemi bizi bekliyor.

Uzlaşmayı bilen, akılla konuşan, kurumsal olan partiler bu iddialarını gerçekleştirebilir..

Artık bu amaçlarla siyaset;  karşısındaki siyasi partiyi geçmek demek değil, Küresel güç , Merkez Türkiye, Stratejik Güç olarak dünyanın ilk on ülkesi arasında olabilmek demek!..