İnsanlar bazen neden ve nasıl olduğunu bilmeden bazı kelimelere kendilerince anlamlar yükler ve o kelimeleri bir şeylerle özdeşleştirirler. Benim de her duyduğumda derinden etkilendiğim, ürperdiğim ve derin düşüncelere daldığım üç kelime var hayatımda. 

Bunlar sözlükte farklı anlamlar içerseler de benim için üç isimle özdeşleşmiştir ve bu kelimeleri her duyduğumda hayatımın hiçbir anında hatırlamak istemediğim üç isim hafızamda canlanır. Bu kelimeler ve isimler arasında ki bu ilişki beynime nasıl yerleşti, neden bu isimler otomatik olarak hafızamda canlanır, niçin böyle bir duygu yaşarım bilmiyorum. 

Bu kelimelerden birincisi CAHİL;

Sözlükte; Bilgisiz, bilmeyen, habersiz, okur- yazar olmayan, tecrübesiz, toy, genç gibi anlamlar yüklenen kelime bana her duyduğumda İslam düşmanı Ebu Cehil'i hatırlatır.

Ebu Cehil yaşadığı dönemde Mekke halkı arasında yüksek bilgisi ile ön saflara çıkmış, saygı duyulan, okur-yazar bir kişi idi. Ancak kibir ve gurur gözlerini o kadar çok bürümüştü ki gerçekleri gördüğü halde bir türlü kabul edemedi. Bu kibir ve guru onu en azılı İslam düşmanları arasına soktu ve bu gün dahi halen lanetle anılan bir kişi oldu. 

İkinci kelime SUFLİ;

Bu kelime de sözlükte, alçak, bayağı kişi olarak tanımlanıyor. Bu kelimeyi her duyduğum veya okuduğumda aklıma Ebu Süfyan geliyor. Ben de biliyorum ikisinin arasında bir ilişki olmadığını ama duygularıma söz geçiremiyorum! Mekke feth edilinceye kadar bir İslam düşmanı olan bu zat, fetihten sonra İslam'a girmiş olarak bilinse de ben onun soyunun Peygamber Efendimizin soyuna yaptıklarını hatırlıyor ve yine bu adamdan nefret etmeye devam ediyorum. Ebu Süfyan'ın da en büyük özelliklerinden bazıları kibir ve gurur sahibi olma yanında insanlar arasında eşitliğe inanmaması! Zaten soyundan gelen Emevi sultanları da Arap olmayan Müslümanları aşağılamış, onlara mevali ismini vermiş ve sadece gayri Müslümlerden alınması gereken cizyeyi almaya devam etmişlerdir.

Üçüncü kelime EBLEH;

Bu kelimenin karşılığı; Aptal, budala, akılsız, ahmak, alık olarak verilir sözlüklerde.

Bu kelimeyi duyduğum zaman aklıma ne hikmetse Ebu Leheb gelir. Ebu Lehep Peygamber Efendimizin amcalarındandır. Peygamber efendimizin doğum haberini kendisine ulaştıran cariyeyi azad edecek kadar da sever yeğenini!

Ancak ne zaman ki Peygamber efendimiz İslam'ı tebliğe başladı, Ebu Leheb'in gözünü kibir ve gurur bürüdü. Ebu Lehep İslam'a karşı olduğu için değil İslam'ı kabul eden Hazreti Bilal gibi kölelerle aynı seviyede olmayı kabul edemediği için Peygamberimizin karşısında durdu. İslam soylu! İnsanlara gönderilmiş olsa idi kabul etmekte tereddüt etmezdi. Ancak kölelerle eşit olma emri ona ters geldi. Gurur ve kibir gözlerini o kadar bürümüştü ki kendisi hakkında gönderilen TEBBET SURESİ nazil olduktan sonra da yaşamaya devam ettiği halde aptallığı ve ahmaklığı yüzünden yalancıktan dahi olsa iman ettim demeyi düşünemedi.

Kuran-ı Kerim'in en büyük mucizelerinden birisi de TEBBET SURESİDİR. Şayet bu sure tebliğ edildikten sonra Ebu Leheb akledip ben de iman ettim dese idi! 

Evet, bu kelimeler bana bu isimleri çağrıştırıyor. Çünkü günümüzde de bu isimlerin çağrıştırdığı konumda olan birçok insan var aramızda. Bunların hepsi okumuş, yazmış bilgili insanlar. Ama kapıldıkları kibir ve gurur bataklığı, bunların burunlarının ucunu görmelerini engelliyor. Etrafında çöreklenen yağcıları da onları bu bataklığa iyice itiyorlar. Kurtulmak gibi bir dertleri de yok. Çünkü yanlış yolda olduklarını bilmiyorlar. 

Allah'ım, beni, ailemi ve bütün insanlığı kibir ve gurur bataklığına düşmekten muhafaza eyle! Sen bizleri sevdiklerin ile birlikte haşr eyle! Bizleri kulluğuna kabul eyle! AMİN!

***

Uyanmak yok, uyumaya devam!