Başlıkta kullandığım söz, Prof. Dr. İskender Öksüz’e ait bir kitabın ismi. Kitap son yıllarda ülkemizde zirve yapan Türk düşmanlığına cevap niteliğinde yazılmış. İskender Hocamın affına sığınarak ben de aynı cümleyi yazımın başlığında kullandım.
Anayasadan Türk tabiri çıkarılmaya çalışılıyor, yerine Türkiyelilik kavramı konulmak isteniyor.  Türkiye’nin çıkarlarını savunmakla mükellef olan Başbakan Erdoğan, 23 Mayıs 2009 tarihinde AKP Düzce İl Kongresinde yaptığı konuşmada, “Farklı etnik kimlikte olanlar ülkemizden kovuldu. Bu aslında faşizan bir baskının neticesiydi” diyebiliyor.
“Türk Dininin Sosyolojik İmkânı ve Türk Sosyolojisine Eleştirel Bir Katkı” isimli kitapların yazarı olan AKP MKYK üyesi Prof. Dr. Yasin Aktay bir üniversitede yaptığı konuşmada “Türk ırkı yoktur” diyor. Bu konuşma üzerine yoğun tepki ile karşılaşan Aktay, kendisinin de Türk milletine ait bir fert olduğunu beyan ederek asla Türk düşmanı olmadığını söylemek zorunda kalıyor.
Prof Dr. İskender Öksüz, hat safhaya çıkan bu Türk düşmanlığına “Bu Türkler gerçekten dünyanın başına bela… Şimdi de azınlıkları kovdukları ortaya çıktı. Düşünüyorum de Ermeni’ydi, Rum’du, Türklerin zulmettiği her ‘etnik gruptan tek tek özür dilemek’ yerine hepsini halletmenin bir yolunu bulsak. Bu kadar faşizanlığın üstüne son bir tanecik daha yapıp Türkleri bu topraklardan sürüversek” ironisini yaparak cevap veriyor.
İsmi Türkiye olarak anılan bir ülkede Kürt, Laz, Çerkez, Arnavut vs. ırkların var olduğundan bahseden zihniyet, ülkeye ismini veren milletin adını ağzına almaktan imtina ediyor, hatta böyle bir kavmin olmadığı fikrini dahi rahatlıkla iddia edebiliyor. Hem de bu sözlerin sahibi yazmış olduğu kitaplarının ikisinde Türk ismini kullanıyor.
Bu tür açıklamalarda bir art niyet olmadığını düşünmeye çalışıyorum. Ancak ardı ardına yapılan bu Türk karşıtı açıklamalar, milletin tahammül sınırlarını zorlar hale geldi. Tarihin hiçbir döneminde, birlikte yaşadığı diğer kavimlere öteki gözü ile bakmayan ve kültüründe de bu tür kodlar olmayan Türk Milleti, kendisini ötekileştirilmiş hissetmeye başladı. Bu ötekileştirme ve psikolojik olarak aşağılama işlemi devam ettikçe, ötekine karşı nefret duyguları oluşmaya başlaması kaçınılmaz olacaktır.
Nitekim Başbakan Erdoğan’ın “Farklı etnik kimlikte olanlar ülkemizden kovuldu.” diye, bahsettiği  olay, Birinci Dünya Savaşı sonrasında işgale uğrayan Türk Yurdunda yaşayan azınlıkların işgalciler yanında yer almaları, onlara her türlü maddi ve manevi yardımı yapmaları sebebiyle  gerçekleşmiştir.
Allah’ın dinini dünyaya hâkim kılma mefkûresine sahip olan ve bütün eylemlerinde bu ideale sadık kalan Türk Milletinden, Avrupalı milletlerin yaptığı gibi bir ırkçılık beklenemezdi ve hiçbir dönemde de olmadı.
Türk Milletine düşmanlık, dolaylı yoldan İslam düşmanlarına yardım anlamına gelir. İslam’ı yok etmek isteyenlerin önünde en büyük engel Türk Milletidir. Bu engel ortadan kaldırılmadıkça, İslam’a karşı yürütülecek hiçbir girişim başarıya ulaşamayacaktır. Allah’ın izni ile de Türk Milleti ebediyen İslam’ın sancaktarlığını yapacak ve bu uğurda geçmişte olduğu gibi gelecekte de en ön safta yerini alacaktır. Gazneliler, Karahanlılar, Selçuklular ve Osmanlılar bunu ispatlamışlardır. Onların torunları da bu yolda yürüyerek bunu bir kez daha ispatlayacaklardır.