15 Temmuz akşamı ülkemiz hain bir darbe girişimize maruz kalmış, Türkiye'nin ve Türk milletinin kalbi hançerlenmek istenmiştir. 

Milli devlet mekanizmaları bu girişimin ardından harekete geçmiş, Türk milletinin meydanlara çıkmasının verdiği destekle de bu darbe girişimi önlenmiştir. 

Yapılan müdahalenin ardından Fetullahçı Terör Örgütü olarak bilinen örgütün devlet içerisindeki yapılanması fişlenmeye başlanmıştır. Bu örgütün buralara yuvalanması ve bu örgütle ilgili geçmişte yapılan uyarılar hakkında söyleyecek çok şey var aslında. Mesela bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi Devlet Bahçeli'nin 2011 yılında yaptığı uyarılar, bugünlerin olabileceğini işaret eder cinsten. Ancak şu an geçmişi konuşmak yerine, “Gelecek nasıl şekillenmeli? Neler yapılmalı?” gibi konuları konuşmak, vatan ve millet bekası adına daha isabetli olacaktır. Bugünden sonra, siyasi ikbal çıkarları bir kenara bırakılıp, ülke olarak birlikte hareket edilmeli ve yöneticilerimiz bir daha kanmamalı, kandırılmamalıdır!

Öncelikle, geçmiş yıllardan günümüze kadar, FETÖ'nün devlet içerisinde akıl almaz bir kadrolaşma yaptığı bugün net bir şekilde görülmüştür. Özellikle kilit noktaların, bu örgütün elinde olduğu anlaşılmıştır. Bu durum, Türkiye'nin tüm politikasını etkilemiştir. Terör örgütü PKK'nın da son yıllarda artan saldırılarında kesinlikle parmaklarının olduğunu düşünmekteyim. Özellikle dış politikayı da etkileyen müdahalelerin de bu örgüt tarafından yapıldığını söylemek doğru olacaktır. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Rus uçağını düşüren pilotların bu örgüt üyesi olup olmadığı ile ilgili soruya, olabileceği yönünde cevap vermesi, bunun göstergesidir. Burada, son zamanlar ilişkilerin geliştiği Doğu bloğunda yer alan Rusya ile Türkiye'nin arasının açılıp, Türkiye'nin Amerika ekseninde yoluna devam etmesi noktasında bir mesaj verilmiş olabileceği ihtimali oldukça yüksek. Bunun gibi bir çok örnekle, dış politikada da müdahaleler yaparak Türkiye'nin yönünü karanlığa çevirmişlerdir. 

Önemli olan burada şudur ki; başta da ifade ettiğim üzere, Türkiye'yi yönetenler gerçekleri daha iyi görmüş ve bundan sonraki adımların nasıl atılması gerektiği noktasında önemli kararlar almaya başlamış olmaları gerekiyor. 

Özellikle, 15 Temmuz akşamı gerçekleştirilen darbe girişiminde, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin tutumu, girişimin sonucu açısından önemli bir adım olarak tarihe geçmiştir. 

İlk günün ardından ortaya çıkan ve çoğu yazarlarca, gazetecilerce anlatılan Devlet Bahçeli, 1. Ordu Komutanı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan üçlüsü arasında geçen telefon trafiği, MHP liderinin ülkesini ve milletini seven önemli bir devlet adamı olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. MHP lideri Devlet Bahçeli'nin bu girişimi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın darbecilerin eline geçmesini önlemiş, güvenli bir şekilde İstanbul'a inmesini, korunmasını sağlamıştır. 

Devlet Bahçeli'nin ülke için yaptığı tarihi uyarılar ve 15 Temmuz günü Türkiye'nin milli mekanizmalarını darbeye karşı harekete geçirmesi, ülkemizin ve milletimizin selameti açısından önemli olduğu kadar; Bahçeli'nin bundan sonraki süreçte yapılması gerekenler noktasında da atabileceği adımlar da önemlidir.

Bu noktada iktidara önemli bir görev düşüyor. Bu süreçte, ülkemizdeki önemli bir tehdide karşı milli birlik ve beraberliğin oluştuğu bu ortamda, Meclis içerisinde sağlanan birliğin korunarak devam etmesi yönünde olmalıdır. İktidar, bundan sonraki yol haritasını çizerken yalnız hareket etmemeli, muhalefet partilerinin de görüşlerini dikkate almalıdır. Özellikle, bugüne kadar yapmış olduğu tespitlerle ve uyarılarıyla dikkat çeken MHP lideri Devlet Bahçeli'nin ülkemizdeki bu tehditlerin nasıl bertaraf edilebileceği ve Türkiye'nin geleceğinin nasıl şekilleneceği noktasında önemli önerilerde bulunacağına eminim. At izinin it izine karıştığı bu puslu dönemde, siyasi ikbal düşünmeden, birlik ve beraberlik içerisinde hareket edip mücadeleyi bu şekilde yönetmek gerektiği inancındayım. Aksi takdirde, kaybeden yine ülkemiz ve milletimiz olabilir. 

Ayrıca; bu karanlık yapının, bütünüyle çözülmesi ve deşifre edilmesi de acilen gerçekleştirilmelidir. Bu konuda hızlı bir şekilde adımlar atılmaya başlanmış, bir çok görevden almalar olmuştur. Bu süreç aynı hızla devam etmelidir. Bu noktada MİT, TSK, Emniyet Birimleri, Bütün Bakanlıklar, Valilikler, İl ve İlçe müdürlükleri, üniversiteler ve aklımıza gelebilecek bütün devlet kurumlarına da büyük görevler düşüyor. Herkes taşın altına elini koyup, bu yapıyla mücadelede üzerine düşeni yapmalı, bu yapının tamamen temizlenmesi için gerekli çalışmalar gevşemeden sürmelidir. Önceki gün alınan OHAL kararı, bu noktada yerinde bir karar olmuştur. OHAL kararı, bu yapılanma ile mücadelede alınabilecek kararların hızlandırılmasını sağlayacağını düşünüyorum. 

Haksızlıkla, hukuk dışı yollarla devlet kademelerine kümelenen bu hain yapı bir kez daha göstermiştir ki; Bir daha benzer şekillerde, benzer yollarla devlet kademeleri kimsenin eline verilmemelidir. Bu noktada da aklımızı başımıza alıp, artık devlet kademeleri ehil ellere verilmelidir. Bu yolla, inşallah ülkemiz daha iyi günlere kavuşacaktır. Bu zor günlerde, tüm Türk milleti olarak Allah yar ve yardımcımız olsun diyorum. Sevgi, saygı ve dua ile!