19-20 Kasım 2019 tarihinde İstanbul’da düzenlenen Türkiye Sermaye Piyasaları Kongresine katılmak üzere, İstanbul’a gittim. ‘’Dönüşüm’’ temalı kongre vesilesiyle finans sektörü ve sermaye piyasaları ile ilgili önemli tespitler yapma fırsatım oluştu. Üstelik bu sayede alandaki kıymetli isimlerle tanışma fırsatımızda bulundu.

Konya Bilim Merkezi Borsa İstanbul Laboratuvarı adına katılım sağladığımız kongre içerik ve program akışı bağlamında Türkiye açısından oldukça ileriye dönük bir görüntü vermekteydi. Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi, Sermaye Piyasası Kurulu ve Borsa İstanbul çatısında gerçekleştirilen programda finans alanın devlerinin tamamının logosunun olduğunu söylemeliyim. Bankalardan aracı kurumlara ve ekonomi kanallarına kadar alandaki hemen hemen bütün isimlerin kongreye katkı sağladığını görmek yadsınamaz bir öneme sahiptir.

Açılış konuşmalarını yapan Türkiye Sermaye Piyasaları Kurulu Başkanı Ali Fuat Taşkesenlioğlu, Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi Başkanı Prof. Dr. Göksel Aşan ve Borsa İstanbul A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Erişah Arıcan’ın sözlerindeki bir ortak nokta dikkatimi çekti. ‘’Türkiye’nin Davos’u’’ vizyonu ile bu kongrenin düzenlendiği vurgusu oldukça kıymetliydi. Finans sektörünün geleceğine dair temel başlıkların konuşulduğu ve her sene bu minvalde bir programın düzenleneceğine dair sözler sahiden önem arz etmektedir.

Türkiye’de günlük ekonomik ilişkiler anlamında her köşede bir söz ediliyor olması bizim bu alandaki ilgimizi göstermemektedir. Bugünün verilerini bile okuyamıyor halde olduğumuz ortadadır. Finansal okuryazarlık bağlamında ziyadesiyle düşük bir noktada bulunduğumuzu söylemeden geçemeyeceğim. Finansal okuryazarlık alanının boş bırakıldığını ve üniversitede iktisadi idari bilimler fakültesindeki bölümlerde okuyanların yalnızca temel eğitimleri alabildiği bir konumda olduğumuzu düşünmekteyim. Oysa ekonomi ve finansal okuryazarlık eğitiminin daha ilk ve orta okul seviyelerinden başlayarak; bir bireyin harcama, tasarruf etme ve kaynak kullanıma dair alışkanlıklar edinimini sağlamak zorundayız. Aksi halde çok net ifade etmeliyim ki, yarınları konuşmak bizim için yalnızca komplo teorisi üretmekten ibaret kalacaktır.

Tam da bu bakış açısıyla bu kongrenin ‘’dönüşüm’’ teması ile finans ve sermaye piyasaları alanının gelecekteki durumları ile ilgilenmesi göz ardı edilemeyecek kadar kıymetlidir. Bunun yanında yalnızca Türkiye’den değil, dünyanın birçok yerinden katılımcının bulunması da kongrenin vizyonu açısından önemli bir göstergedir.

Kongrenin yanında Borsa İstanbul, İş Bankası Müzesi ve İTÜ Teknokent ziyaretlerimizden de kısaca bahsetmem gerekiyor. Özellikle Borsa İstanbul ve İTÜ’deki ziyaretimiz sonrasında fark ettiğim en önemli nokta Anadolu’nun bu meselelerden çok uzakta olmasıdır. İstanbul dışında kalan bölgelerin bu alandaki hızlı dönüşüm ve gelişimden bihaber olduğu gözükmektedir. Sermaye Piyasaları alanında yatırım noktasında oldukça düşük oranlarda kaldığımız ve yatırım yapanlarımızın da fazlasıyla bilinçsiz hareket ettiği ortadadır.

Buna karşılık yaptığımız birçok görüşmede Anadolu’ya bu anlamda bir açılımın olması gerektiğine dair talep ve görüşlerimizi bildirdik. Bu minvalde de çalışmaların yapıldığını öğrenmiş olduk aslında. Bunun farkında olunduğu ve bu yönlü çalışmaların hazırlandığını öğrenmek kendi adıma epey mutluluk vericiydi.

Bütün bunların yanında yerel ekonomik dengeler kapsamında yine yerelde bulunan kurumların çalışma yapmaları da gerekmektedir. Yerelde ekonomi ve finans alanındaki otorite kurumların gelecek vizyonuyla geniş katılımlı ve devamlılığı olan işler yapması elzemdir. Bu vizyona sahip Konya’da alanda daha fazla iş ve daha fazla işbirliği ile hareket edecek bir bakışa sahip olunmalıdır.

Son olarak söylemeliyim ki bu kongre eğer ki hak ettiği değeri bulursa, ‘’Türkiye’nin Davos’u’’ olmaya adaydır.